İzmir İktisat Kongreleri ve Sanayi

Geçtiğimiz 17 Şubat Türkiye Cumhuriyet tarihinde iktisadi açıdan önemli bir rol oynayan İzmir İktisat Kongresinin yıl dönümüydü. 1923 yılında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ulu önder Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde, Türkiye’nin iktisadi politikalarının belirlenmesi amacıyla aynı yılın 17 Şubat-4 Mart tarihleri arasında, Lozan Anlaşması görüşmelerinin kesintiye uğradığı dönemde 1135 temsilcinin katılımıyla 1. İzmir İktisat Kongresi gerçekleştirilmiştir. Kongreye beş farklı grubun temsilcileri iştirak etmiştir. Bu gruplar ise; Sanayi, Tarım, Sendika, Sivil Toplum Kuruluşları ve Ticaret grubunun temsilcileridir. Biz bu doğrultuda sanayi gurubuna yönelik alınan kararları inceleyeceğiz. Dönemi inceleyecek olursak, bu yıllar genel itibariyle milli iktisat okulunun korumacı ve sanayileşmek amaçlı yönelimlerini içeren bir dönem özelliği taşımaktadır. Fakat bu yıllar içerisinde güdülen bu felsefi bakış, Lozan Anlaşmasının şartları sebebiyle kesintiye uğramış ve uygulanamamıştır. 1. İzmir İktisat Kongresinde sanayi grubuna yönelik alınan kararlar dört başlık altında toplanabilir. 1. Sanayinin Korunması: Sanayinin ülke içinde geliştirmesi amacıyla, ülke içerisinde ham maddesi bulunan ürünlere yönelik sanayi dallarının kurulmasına öncelik vermek, sanayi üretimi için gerekli olan ham madde ve makine teçhizat, eğer ülke içerisinde mevcut değilse bu ürünlerin ithalinde gümrük duvarlarını minimum seviyeye çekmek, eğer şartlar uygunsa bu duvarları tamamen ortadan kaldırmaktır. 2. Sanayinin Özendirilmesi: Sanayinin özendirilmesi amacıyla devletin vergiyi bir araç olarak kullanması öngörülmektedir. Bu doğrultuda kurulacak sanayi dalları için, yüksek vergi muafiyetleri sağlanması kararları alınmaktadır. Ayrıca yeni kurulacak bir sınai kuruluş için beş döneme kadar, bedelsiz arazi verilmesi konusu gündeme gelmektedir. 3. Sanayinin Finansmanı: Sanayinin finansmanını sağlamak amacıyla en yakın zamanda kuruluşlarının kurulması gerekliliği vurgulanmaktadır. 4. Sanayicinin Eğitimi: Eğitimin önemi vurgulanmaktadır. Ve bu çerçevede sanayi grubuna yönelik faaliyet gösteren sanayi mühendislerinin eğitimlerinin takviyesi, eğitim ve teşvikleri araç olarak kullanıp küçük işletmelerden büyük işletmelere geçilmesi gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu kongre dönemin koşulları altında sanayi grubuna yönelik alınan kararlardan anlaşılabileceği üzere, bir nevi dilek ve temenni kongresi niteliği taşımaktadır. Fakat iktisadi felsefe altında kurulan kongrede amaç bir şeylerin değiştirilmesi üzerine kurulmuştur. 1135 temsilcinin katıldığı kongrede değiştirilmek istenen şey, ülkemizin kaderidir. Bu doğrultuda dönemde var olan ortam her ne kadar sıkıntılı süreçleri içinde barındırsa da, kongrenin ardından birçok atılım yapılmıştır. Somutlaşması açısından bu yapılan atılımlara örnekler verecek olursak: 1924 yılında Türkiye’nin ilk özel bankası olan İş Bankası, 1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası, 1925 yılında Şeker Fabrikası kurulmuştur. 1927 yılında ise sanayi grubu için büyük önem arz eden, Teşvik-i Sanayi Kanunun çıkarılmıştır. Bu kanun çerçevesinde sınai yatırımlara ve işletmelere çok geniş ve cömert bir şekilde muafiyet, imtiyaz ve teşvik sağlanmaktadır. 1934 yılında 1. Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanmış, bu plan çerçevesinde dokuma, maden, selüloz, seramik ve kimya endüstrisi olmak üzere bu sanayi kollarına dair yatırım yapılması kararlaştırılmıştır. İzleyen yılda ise, 2. Beş Yıllık Sanayi Planı ortaya konmuştur. Bu plan incelendiğinde ise birinci plandan farklı olarak, daha çok mühendislik ve maliyet hesaplarını daha ayrıntılı bir şekilde içerdiği gözlemlenmektedir. Plan çerçevesinde, 100’ün üzerinde fabrika ve tesis kurulması gündeme gelmiş, plan uygulanmaya konulmuş fakat ikinci dünya savaşı nedeniyle ortaya konmuş olan bu plan ertelenmek zorunda kalınmıştır. Bu dönemler süresince dünya konjonktüründe yaşanan gelişmeler ve Türkiye’nin içerisinde bulunduğu olumsuz ortama rağmen sanayi kesimi adına ülkemiz küçümsenmeyecek bir gelişme sergilemiştir. 1923-1928 yıllar arasında Gayri Safi Milli Hasılanın içerisinde sanayinin payı %11.3 iken, bu oran 1933-1939 yılları arasında %14.7 rakamına ulaşmıştır. Aynı dönem çerçevesinde dış ticaret dengesi ise sırasıyla, – 49.2’den +12.4 leyhe gelmiştir. Bu veriler çerçevesinde Atatürk Türkiye’si döneminde sanayileşme hızı, diğer devletlerle kıyasladığımızda birçok ülkenin sanayileşme hızından daha yüksek düzeyde gerçekleşmiştir. Dönemde Türkiye’nin sanayi üretim artış oranı %96 olarak tespit edilmiştir. Diğer dünya ülkelerinde bu rakam ortalama bazda %19 olarak karşımıza çıkmaktadır. Atatürk döneminde sanayileşme hareketi bir milli sanayileşme mücadelesidir. Ve bu veriler de göz önüne alınarak ortaya çıkan sonuçların başarı olarak görülmesi mümkündür. Birinci kongre ve ardından izleyen 1923-1939 dönemine dair uygulanan politikalar bu şekilde vuku bulmuştur. Ancak bilindiği üzere iktisadi davranışlar ve alınan iktisadi kararlar bir süreklilik içerisindedir. Bu çerçevede sanayiye dair İkinci İzmir İktisat Kongresine kadar olan dönemde: 1940 yılında Türk Petrol Şirketi kurulmuştur, Türkiye Cumhuriyet tarihinde eğitim alanında çok büyük önem arz eden Köy Enstitüleri açılmıştır, Türk Hava Kurumu uçak fabrikası açılmıştır, İlk Türk ilaç firması olan Eczacıbaşı fabrikası açılmıştır, 1945 yılında ilk defa yerli ampul üretimi gerçekleştirilmiştir, 1954 yılında Azot fabrikası kurulmuştur, 1965 yılında Arçelik tesisleri gibi birçok tesis kurulmuştur. Daha sonraki yıllarda sanayi grubuna dair alınan kararlar kalkınma planları çerçevesinde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. İkinci İzmir İktisat kongresi dünya konjonktürünün büyük değişim yaşadığı 1980’li yılların başında gerçekleşmiştir. Bu kongre 1981 yılında dünya konjonktürünün neo-liberal politikalar altında toplandığı dönemde ‘’Dışa Açılma’’ teması altında toplanmıştır. Bu kongrede alınan kararlar doğrultusunda sanayinin teknoloji çağına ayak uydurması, sanayinin dışa açılma hedefi doğrultusunda ilerlemesi ve bu doğrultuda sanayi içerisindeki rekabetçiliğin arttırılması gibi hedefler çerçevesinde kararlar alınmış, ve dünya ekonomisine eklemlenmeye çalışılmıştır. Üçüncü(1992) ve Dördüncü(2004) İzmir İktisat Kongrelerinde sanayiye dair alınan kararlar; teşvik, istikrar, verimlilik, idari ve kurumsal yapı başlıkları çerçevesinde incelemek mümkündür. İzmir İktisat Kongrelerinin sonuncusu günümüzden üç yıl önce 30 Ekim-1 Kasım tarihleri arasında düzenlenmiştir. Kongrede sanayi grubuna dair alınan kararlar günümüz gerekliliği çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu anlamda sanayileşme sürecinin yönü ve hızının stratejik çerçevede belirlenmesi, sanayi sektöründe bölgesel farklılıkların azaltılması ve bölgelerin potansiyellerinin arttırılması, sınai mülkiyet haklarına dair güçlü bir sistem oluşturulmasının gerekliliği ve yenilikçilik ile verimliliğinin arttırılması konularına değinilmiştir. Görüldüğü üzere Türkiye Cumhuriyet’i için Birinci İzmir İktisat Kongresi hem felsefesi hem de içerisinde barındırdığı iktisadi yönü ile Türkiye’nin vizyonunu değiştirmiş, sanayi konusunda olması ve yapılması gerekenleri net bir biçimde ortaya koymuş, ilerleyen süreçler içerisinde gerek sanayi gerekse diğer alanların şekillenmesini sağlamış, bu alanların gelişmesi için bir ilham kaynağı olmuştur. Bu noktada Birinci İzmir İktisat Kongresinde var olan ruhun yaşatılması adına ortaya konulan iktisadi görüş vizyonu ile günümüz konjonktürüne uygun politikalar belirlenmeli ve hedefler bu çerçevede konulmalıdır. 1923 yılında var olan ruh ve inanç geri getirilebilirse Türkiye’nin gelişim ve ilerlemesi istenilen doğrultuda konulan hedeflere uygun şekilde gerçekleşebilecektir. 2023 hedeflerimize en kısa sürede ulaşabilmemiz dileği ile … Eşit, Adaletli, Özgür ve Bağımsız bir Türkiye dileklerimizle …

Bunları da sevebilirsiniz