25 Şubat 2022
Center for Strategic International Studies (CSIS)
Jon.B Alterman, Will Todman
ABD merkezli düşünce kuruluşu Center for Strategic & International Studies (Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi, CSIS) Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin Orta Doğu’ya da tesir etmesi beklenen etkilerinin soru cevap formatıyla değerlendirildiği bir yazı yayınladı.
Jon B. Alterman ve Will Todman tarafından kaleme alınan ,“Rusya’nın Ukrayna’yı İşgalinden Sonra Orta Doğu: Riskten Korunma, Açlık ve Düşmanlıklar” başlığını taşıyan yazı, krizin yaşadığımız coğrafyaya yansımasından endişe duyan herkesin aklını kurcalayabilecek sorulara, farklı Orta Doğu ülkelerinin mevcut durumları üzerinden verdiği sarsıcı yanıtlarla insanlığın karşı karşıya olduğu riskin boyutunu gözler önüne seriyor. Özgün biçimiyle dikkatinize sunuyorum.
Rusya’nın Ukrayna’yı İşgalinden Sonra Orta Doğu: Riskten Korunma, Açlık ve Düşmanlıklar
Rusya’nın 24 Şubat 2022’deki Ukrayna işgalinin etkileri, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya yayılacak. Bu etkiler, yeni jeostratejik ittifakları, gıda güvensizliğini ortaya çıkaracak ve yeni askeri çatışmaların ortaya çıkması tehdidini yaratacak. Rusya ile dünyanın geri kalanı arasındaki muhtemelen uzayacak çatışmanın daha ciddi etkileri, kısa vadeden ziyade uzun vadede ortaya çıkabilir.
Orta Doğu ülkeleri, Rusya’nın işgaline nasıl tepki verdi?
İran ve Suriye tahmin edilebileceği gibi Batı karşıtı tavır aldı; Suriye, Doğu Ukrayna’daki Rus destekli iki ayrılıkçı bölgenin bağımsızlığını tanıyacağını ilan etti ve İran Dışişleri Bakanı, krizin “NATO’nun provokasyonlarına dayandığını” söyledi.
Ancak, bölgedeki kilit ABD müttefikleri ve ortakları temkinli davranıyor. İsrail dışişleri bakanı Rusya’yı kınarken, İsrail başbakanı özellikle kınamadı. İsrail, Rusya’yı önemli bir ortak olarak görüyor ve Rus göçmenler, İsrail için önemli bir seçmen kesimini temsil ediyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar, Rusya’yı önemli bir enerji üreticisi ve yatırım getirebilecek, silah ve diğer malları tedarik edebilecekleri potansiyel bir kaynak olarak görüyor. Endişelerini dile getirmekle birlikte suçu Rusya’ya yüklemekten kaçınıyorlar. Katar Emiri, arabuluculuk için çatışmanın her iki tarafıyla olan ilişkilerini kullanmaya çalışıyor.
Artan petrol fiyatları Körfez ülkelerini nasıl etkileyecek?
Petrol fiyatı, 2014’ten bu yana ilk kez varil başına 100 doların üzerine çıktı. Daha yüksek fiyatlar, bölgedeki petrol ihracatçısı ülkeler için Covid-19’un ekonomik darbesinden sonra kısa vadeli, memnuniyet verici bir bütçe rahatlaması sağlayacak.
Zannedilenin aksine; petrol fiyatlarının sürekli yüksek olması, yenilenebilir enerjileri ve elektrifikasyonu ekonomik olarak daha çekici hale getireceği için enerji geçişini hızlandırabilir. Petrol ihraç eden devletler arasında, beklenmedik finansmanları kamu maaşlarına ve sübvansiyonlara yönlendirmek için her zaman bir baskı olsa da, bazı Körfez hükümetleri yeni elde edilen karın bir kısmını, başta yenilenebilir ve hidrojen olmak üzere enerji yatırımlarını çeşitlendirme çalışmalarını geliştirmek için kullanabilir.
Körfez ülkeleri, Rusya ve ABD ile ilişkilerine yön vermekte zorlanacak olsa da, bazıları krizi siyasi bir fırsata çevirebilir. Kriz nedeniyle, özellikle Suudi Arabistan ABD’yle siyasi ilişkileri derinleştirmeye çalışıyor ve liderliğin, üst düzey ABD yetkililerinin Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile ilişki kurmak konusunda isteksiz olmasından dolayı hüsrana uğradığı bildiriliyor. Küresel bir enerji krizi bu konuda Suudilerin elini güçlendirebilir.
Çatışma Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da gıda güvenliğini nasıl etkileyecek?
Rusya ve Ukrayna’nın küresel buğday ihracatının yaklaşık dörtte birini karşılaması nedeniyle küresel emtia fiyatları yükseldi. Pandemi ve bunun sonucunda ortaya çıkan lojistik zorluklar nedeniyle, Nisan 2020’den bu yana buğday fiyatları zaten yüzde 80 artırmıştı; Paris’te buğday vadeli işlemleri 24 Şubat’ta yüzde 16 arttı. Buna ek olarak Rusya, amonyum nitratlı gübre ihracatını kesti. Orta Doğu’daki bazı ülkeler, yüksek fiyatlara ve tedarikteki kesintilere karşı bilhassa savunmasız.
Mısır, dünyanın en büyük buğday ithalatçısı ve ithalatının çoğu Karadeniz üzerinden geliyor. Rus hükümeti, işgale hız kazandırırken kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışsa da, arz kıtlığı belirtileri şimdiden baş gösteriyor. Mısır, geçen hafta bir buğday ihalesi için çok sayıda teklif aldı, ancak bu hafta sadece bir yüksek fiyatlı teklif gelmesinin ardından ihaleyi iptal etti. Ülkenin stratejik buğday stoku beş aydan az dayanacak ve nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u yoksulluk içinde yaşıyor, yoksulların çoğu beslenme için sübvanse edilmiş ekmeğe güveniyor. Kuzey Afrika’nın başka yerlerinde, fiyat artışları ve arz kesintileri şiddetli kuraklıklarla aynı zamana denk geliyor. Geçen yaz parlamentoyu görevden almasından sonra gücünü konsolide etmek için yeni bir çaba içinde olan Tunus Cumhurbaşkanı Qais Saied için ekonomik zorluklar zor bir zamanda geliyor zira direngen bir ekonomik durgunlukla karşı karşıya.
Buğday kıtlığı, bölgedeki kırılgan devletleri daha da olumsuz etkileyecek. Lübnan’ın ekonomik krizi, üç yıldan kısa bir sürede fiyatların yüzde 1.000 artmasıyla, nüfusunun yiyecek satın alma gücünü zaten zayıflattı. Lübnan, buğday ihtiyacının çoğunu ithal ederek karşılıyor ve buğdayın yaklaşık yüzde 60’ı Ukrayna’dan geliyor. Ülkenin yaklaşık bir aylık buğday stoku bulunuyor.
Savaşın parçaladığı Libya ve Yemen, benzer şekilde buğday kıtlığına karşı savunmasız durumda.
Rusya ile Batı arasındaki bozulan ilişkiler Orta Doğu’da nasıl sonuçlanabilir?
Başkan Putin, Rusya’nın Ukrayna’daki operasyonlarına müdahale eden ülkelere “daha önce görmediğiniz sonuçları olacak” sözünü verdi. Rusya’nın, yaptırımlara misilleme olarak Batı’ya, Orta Doğu üzerinden zarar vermek için birkaç seçeneği var.
Gerginlikler Rusya’nın Suriye’de oyunbozan gibi davranmasına neden olabilir. Yeni CENTCOM komutanı Korgeneral Michael Kurilla, Rusya’nın son aylarda Suriye’nin doğusunda ABD ile olan çatışmayı önleme protokollerini giderek daha fazla ihlal ettiği konusunda uyardı. İlişkiler daha da kötüye giderse ve Rusya çatışma önleme mekanizmalarından kaçınırsa, daha ciddi bir çatışma riski ortaya çıkacaktır.
Bazı bölge ülkeleri de Rusya’nın Suriye’deki rolünü sürdürmesini sağlayacak kaynaklardan yoksun kalacağından yerini İran güçlerinin dolduracağı bir boşluk bırakacağından korkuyor – özellikle de Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JPCOA) yeniden canlandırılır ve daha yüksek petrol fiyatları İran hazinesine daha da fazla para girişini sağlarsa.
BM Güvenlik Konseyi’nin Temmuz ayında gerçekleştireceği Suriye’nin kuzeybatısındaki muhaliflerin elindeki bölgelere yönelik BM sınır ötesi insani yardım operasyonlarının yenilenmesine ilişkin oylama Rusya’ya, Batı’yı baltalamak için açık bir fırsat sunacak. İnsani yardıma muhtaç 4 milyon Suriyeliyi tehlikeye atabilecek Rusya vetosu, Türkiye üzerindeki baskı hızla artacaktır, Doğu Akdeniz’de büyük bir zorunlu göç dalgasını yaratabilir. Biden yönetimi diplomasinin insani yönünü vurguladı ve bir veto kararı, ABD ile Rusya arasındaki Suriye’yle ilgili ciddi işbirliği umutlarını büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır.
Rusya, barış sürecinin devam ettiği kırılgan bir zamanda olan Libya’daki çatışmayı körükleyerek Avrupa üzerindeki baskıyı artırmaya çalışabilir. Rusya, tıpkı Libya’dan gelen mültecilerde yaptığı gibi, için Ukrayna’dan gelen düzensiz göç tehdidini de Avrupa’yı istikrarsızlaştırmak için benzer şekilde araçsallaştırabilir.
Son olarak, Rusya, İran nükleer dosyasına ilişkin uluslararası diplomaside güçlükler çıkarabilir. Ukrayna’nın işgali, şimdiye kadar, Viyana’daki JCPOA müzakerelerini sonlandıramamış olsa da müzakerelerin başarıya ulaşması için sürecin hassasiyetle yönetilmesi gerekiyor Rusya işbirliğini engelleyici bir rol oynamaya çalışabilir.