“Bugün Çin’de olacaktım,” dedi. “UNESCO, Öğrenen Kentler Küresel Ağı’nın (ÖKKA) toplantısı için davet edilmiştim ama izin verilmedi! Oysa bu ağa Türkiye’den ilk kabul edilen kentin belediye başkanı olarak orada ülkemi temsil edecektim!”
“Nasıl olur da izin verilmez,” diye tepki gösterince;
“İçişleri Bakanlığı izin vermemiş” dedi. “İzin alamayınca Kültür Bakanı Sayın Nabi Avcı’yı aradım. İlgilendi ve yaptığı görüşmelerden sonra, izin verileceğini söyledi. Ama sonrasında ses seda çıkmadı. Ben de gidemedim.
“Oysa orada dünyanın başka gelişmiş kentleriyle anlaşmalar yapacaktım. Bazı yabancı belediye başkanları ile yaptığım telefon görüşmelerinde bu konuda sözleşmiştik.”
Büyükerşen çok üzgündü.
“Adamlara karşı benim kişisel mahcubiyetim o kadar önemli değil!” diye sürdürdü konuşmasını. “Benim üzüntüm, yurtdışına çıkışımın engellenmiş olmasının o kentlerin ülkelerinde yaratacağı olumsuz hava. Zaten yabancılar Türkiye’ye korku ile bakıyor ve Türkiye’de yapılacak birçok kongreleri iptal ediyorlar, şimdi bu olay tuz biber ekecek!”
Az buz değil, dünyanın 28 ülkesinin 115 büyük kentinden söz ediyordu Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen.
Büyükerşen Sıradışı Bir İnsan
Yılmaz Büyükerşen’i anlatmaya kalkmak sanırım doğru olmaz. Onu herkes en azından yarattığı Eskişehir’le ve kurmuş olduğu Açık Öğretim sistemiyle yakından tanıyor.
Yalnız onun üretkenliğini gösteren küçük bir anım var, onu sizinle paylaşayım;
İzmir’de Kültürpark’ta dolaşıyorduk. Atkestanesi ağaçlarının altından tohum toplayıp bir gazete kâğıdına sardı. “Bakalım yetiştirebilecek miyim,” dedi. “Eskişehir’e bu ağaç çok yakışır!”
Bunları duyunca gülümsedim ve Nazım’ın ünlü şiirini değiştirerek kendisine uyarladım;
“Öylesine seveceksin ki Eskişehir’i, mesela atkestanesi dikeceksin/ Hem de kaç yıl sonra yetişeceğini düşünmeden…
Eskişehir Ne Kazanacak?
ÖKKA, başka kentlerin ‘kardeş kent’ adı altında yabancı kentlerle yaptıkları işbirliğinden çok daha önemli. UNESCO’nun kanatları altında yüksek bir dinamizme sahip.
Bu ağ içindeki kentler, ikili ya da çoklu birliktelikler sağlayarak gelişmelerine katkı sağlıyorlar. Bu birliktelik sayesinde;
-
Birbirlerine araç ve strateji yardımlarında bulunabiliyorlar
-
Uzman ve profesyonellerden oluşan bir ağ ile iletişim sağlıyorlar.
-
Ortaklıklar kuruyor, çalışmalarını paylaşıyorlar.
-
Konferans ve toplantılara ev sahipliği yapıyorlar.
-
Kendilerini vitrine çıkarabiliyor, uluslararası çekim merkezi olabiliyorlar.
-
UNESCO’nun ‘Öğrenen Kent Ödülü’ne başvurarak, iddialarını yükseklere taşıyabiliyorlar.
Bugüne kadar 28 ülkenin 115 belediyesi bu ağa kabul edilmiş. Eskişehir bu yıl üye olmuş.
Öğrenen Kentler Ağı’na ait program, Almanya’nın Hamburg kentinde bulunan UNESCO Hayat Boyu Öğrenme Enstitüsü tarafından yürütülüyor.
Balmumu Heykel Müzesinde
Büyükerşen’le bu konuşmayı, özel bir nedenle gittiğim Eskişehir’de, -kendi elleriyle yaptığı -balmumu heykellerin bulunduğu müzede yaptık.
“İzmir Seferihisar Belediye Başkanı, Tunç Soyer de burada,” dedi Büyükerşen. “İki otobüs dolusu hemşerisiyle gelmiş, Eskişehir’i geziyor.” Zaten biraz sonra o da geldi.
Soyer Eskişehir’i bir kez daha gezmiş olmaktan çok mutlu görünüyordu. Büyükerşen sayesinde yeniden yaratılan Eskişehir’in sanatsal, kültürel ve doğal ortamında bulunuyor olmanın mutluluğu vardı yüzünde…
Şimdi düşünelim;
Hem ‘Açık Öğretim Sistemi’ni kurarak milyonlarca insanın yükseköğrenimli olmasını sağlayacaksın…
Hem de Eskişehir gibi iddiasız bir Anadolu kentini bir dünya markası haline getireceksin…
Sonra da birileri çıkacak ve sana ‘Yurt dışına çıkması tehlikelidir!’ diyecek…
Akıllarınca Yılmaz Büyükerşen’i –herhalde aynı siyasi görüşten olmadığı için- cezalandırıyorlar!
Oysa o dar görüşlü insanlar en büyük cezayı Türkiye’ye vermiş oluyorlar…
Yazık ki, ne yazık!