Muhalifleri “vatandaşlıktan atarız” diye,
12 Eylül faşizmini anımsatan söylemler… “Hepimiz
tacizciyiz, tecavüzcüyüz” anlamına gelebilecek toplu
çıkışlar… Şiddeti şiddetle çözme; taş üstünde taş, baş
üzerinde baş bırakmama kararlılığı…
Bunlar arasında
ansızın:
“Uyumayacaksın
Memleketinin
hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup
yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan
sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
D
üzelmeden memleketin hali
Düzelmeden
dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki…
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin
içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur
metin sade
Çalacaksın.”
Şimdi durup dururken, Melih Cevdet Anday’ın 1952’de yazdığı “Telgrafhane” adlı bu ölümsüz şiir de nereden çıktı demeyin sakın. Durup dururken değil bir kere.
Gece uçuşları
Yaşamda en çok sis
çanlarına ihtiyacımız olduğu bir anda karşıma çıktı
Anday’ın şiiri. İshak Reyna’nın
çağdaş edebiyatımızdan seçtiği 53 şairin üçer şiirini bir
araya getirdiği “Gece Uçuşları” adlı kitapta.
(Günışığı Kitaplığı)
Gençlere yönelik bu seçkinin
özelliği, seçimin muhteşem bir özenle yapılmış olması. En
köklüyle en “genç” arasında tekilden çoğula;
özelden genele uzanan bir yelpazede şiirimizin söz ve biçim
estetiğini geçirdiği evreleri, değişimi vurgulayarak bir senteze
ulaşması…
Yılın her haftasına bir şair düşüyor. En
yaşlısı Yahya Kemal (d.1884), en
genci Gonca Özmen (d.1982)…
Şiir kanınıza
bir kez girmeye görsün, kurtuluş yok! Her eve “Gece
Uçuşları” girdi mi, daha mutlu bir ülkeye sahip
olacağımızdan kuşkum yok.
Barış gazeteciliği
Bir başka “sis
çanı”: Şiddet sarmalında savrulduğumuz şu sıralarda
gazete başlıklarına bakmak bile insanı, insanlığından
utandırmaya yetiyor. Şiddetin nasıl körüklendiğini; vazgeçtim
yorumdan haberde kullanılan dilin bile nasıl kin, nefret, intikam
koktuğunu; kutuplaşmanın nasıl körüklendiğini hep görüyoruz.
Gazeteciliğin tek yolu bu değil. Başka bir tür gazetecilik
de var. Adı Barış Gazeteciliği. Gerekli, daha doğrusu kaçınılmaz
olan, öğrenebilen, barıştan yana taraf olan bu gazeteciliğe
“Barış Gazeteciliği” diyoruz.
Sevda
Alankuş’un hazırladığı “Barış Gazeteciliği
Elkitabı” (Bia- Net- İPS Vakfı) her gazetecinin
içselleştirmesi gereken bir rehber.
Propaganda değil
“hakikat” odaklı, zafer yönelimli değil çözüm
yönelimli, sonuç odaklı değil süreç odaklı, biz ve onlar
karşıtlığının değil her kültüre saygılı, bilgilendirmeye
dayalı, şiddet dilinden arınmış bir gazetecilik…
Her
gazetecinin değil, Meclis’teki her insanın da mutlak okuması,
çalışması, yararlanması gereken bir kitap!
Şu çılgın gençler
Turgut
Özakman’ın kitabından sonra “Çılgın Türkler”
sözcüğü anlam değiştirdi! “Deli, hesapsız,
gerçeklerden uzak değil, tam tersine yurdunu
seven, olanaksızı olur kılan, azimli, dürüst, namuslu
yurttaş” anlamını üstlendi.
Çağdaş
Cengiz’in derlediği “Şu Çılgın
Gençler” kitabı (Kaynak Yayınları) Türkiye Gençlik
Birliği’nin on yıllık serüvenini, azmini, çabasını,
kurucuların, katılımcıların, temsilcilerin dilinden ve
yüreğinden anlatıyor. Önsöz Yılmaz Özdil’e
ait.
Kitap gücünü gençlik ateşinden, Atatürk
ilkelerinden, devrimci tutkusundan ve yaşanmışlıktan alıyor. Son
on yılda yaşadıklarımıza bir de gençlerin penceresinden bakmak
çok yararlı!