Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) temel görevi, ülkemizdeki hekimlerin haklarına sahip çıkmak ve hekimlik uygulamasının hekimlik onuruna yakışır bir şekilde yapılmasına katkıda bulunmaktır. Bir meslek örgütü olmanın kendisine yüklediği bir diğer görev de, mesleğimizin uygulama alanı olan insanlarımızın, yeterli ve kaliteli bir sağlık hizmeti alması yönünde TTB’nin taşımakta olduğu sorumluluktur. Ama bunların yanı sıra, TTB’nin sahip olması gereken çok önemli bir özellik, yurtsever bir örgüt olmasıdır. Gerçekten de tıbbiyelilik bugüne kadar, yurtseverlikle eşdeğer anlama gelen bir mesleğin tanımı olmuştur.
TIBBİYELİ HİKMET
Ülkemiz, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasından beri ne zamana dara düşse, tıbbiyelilerin yurtsever refleksleri onun ‘tedavisine’ yetişmiştir. Bu konuda örnek gösterilecek çok isim vardır; Yurtsever bir genç olmanın heyecanı ile Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Atatürk’e bile diklenebilen Tıbbiyeli Hikmet (Orhan Boran’ın babası), Dr. Refik Saydam, Dr. Reşit Galip, Dr.Nusret Fişek ve Dr.Behçet Uz bunlardan birkaçıdır.
TTB’NİN BUGÜNKÜ ACI DURUMU
Ne yazık ki artık durum tersine dönmüştür. Bu kötü gidişte, ülkemizde uygulanan olumsuz sağlık politikalarının elbette rolü vardır. Fakat en az onun kadar, TTB’yi yöneten anlayış da suçludur. TTB bugün, ülkemizin içinde bulunduğu bölünme yangınına benzin döken bir anlayış tarafından yönetilmektedir. Bunu bilen duyarlı meslektaşlarımız ve yurtsever tabip odalarımız sürekli uyarılarda bulunuyor olsalar da, planlı ve programlı olduğu anlaşılan bu anlayışlarını değiştirmek mümkün olmamıştır.
ÖNCE HEKİM OLMALI
Yapılan uyarılarda, TTB’nin öncelikli görevinin, meslektaşlarının özlük haklarına sahip çıkması olduğunun altı çizilmiş… Halkımız yeterli ve kaliteli bir sağlık hizmeti almadan, hekimlik mesleğinin yeterli olamayacağı gerçeği, hem Sağlık Bakanlığı ve hem de bugünkü TTB yöneticilerine defalarca anlatılmaya çalışılmıştır. Peki TTB bunları bilmiyor muydu da, biz anımsatmaya çalışıyorduk? Elbette biliyorlardı. Ama TTB’nin, asıl amacı hiçbir zaman hekim hakları ya da ülke insanının sağlık hizmetinden yararlanabilmesi olmadı. Birkaç dönemdir TTB’ye egemen olanların akılları; etnik ayrımcılarda, sorosçularda, ikinci cumhuriyetçilerde takılı kaldı.
TTB TEMSİLCİSİ: “KÜRDİSTAN FAŞİZME MEZAR OLACAK!”
Hadi daha da ileri gidelim; bugün TTB’yi yönetenler PKK koruyuculuğuna soyundular! Bir örnekle bunu kanıtlayalım; TTB ve yandaşları tarafından geçenlerde İzmir’de, bir protesto yürüyüşü yapıldı. O toplantıya katılan TTB temsilcisi, mikrofonu eline alarak bir PKK amigosu gibi bağırmaya başladı; “Kürdistan faşizme mezar olacak!” TTB’nin düzenlediği her toplantı, konu hekim hakları diye gösterilse bile, bölücü bir konuşma, bölücü bir slogan ve bölücü bir kararla sonlandı bugüne kadar. Bugünkü TTB’nin genel kurullarında kimlerin neleri söylediğinin bilinmesi gerekir. Zaten toplantı saatlerinin yüzde doksanında konuşulanların hekimlerle hiçbir alakası yoktur. Ankara’da yaptığı ve 65 tabip odasının katılması gereken bir toplantıya sadece 15 tabip odasının katılmış olması, TTB’nin itibarının nasıl yerlerde süründüğünü göstermesi bakımından önemlidir. Bir TTB genel kurulunda eğer kürsüye çıkanlar Kürtçe konuşmaya başlıyorlarsa, büyük bir ilde tabip odası başkanlığı yapmış olan bir diğeri Lazca konuşuyorsa, bunun ne anlama geldiğini anlamak zor mudur?
HEKİME KIZ VERMİYORLAR
Eskiden hekimlik en itibarlı meslekti. Hem sağlık politikaları ve hem de TTB’nin yüzünden artık hekimin itibarı yavaş yavaş azalmaktadır. Eskiden aileler çocuklarını doktor yapmaya uğraşırlardı şimdi ise sırf doktor olduğu için talibi çıkmayan meslektaşlarımız var! (Burada bir ironi yapalım; Bu nedenle olacak genç meslektaşlarımız; “Bari birbirimizle evlenelim! Ya da; “Hadi birlikte eziyet çekelim!” dercesine, birbirleriyle evlenmektedirler.)
TTB’YE KIZGINLIK
Hekimlerimiz, bu anlayıştaki TTB tarafından yönetildikleri için kızgın ve kırgındırlar. Ancak bu kırgınlıklarını “lanet olsun!” diyerek, tabip odalarının seçimlerinde oy kullanmamaya vardırınca işler tersine dönmektedir. Sayıları az da olsa, bugünkü yönetimi kutsayanlar(!) daha çok oy kullanmaya gittikleri için, başımız ağrımaya devam etmektedir… Hekimlerimiz, Nisan ayında yapılacak olan tabip odası seçimlerine mutlaka katılmalı ve seçecekleri başkan ve genel kurul delegeleri ile Ankara’daki TTB karanlığını aydınlığa çevirmelidirler!