“İspanya’da dövüşen gönüllüler,
bu savaşın anılarını yüreklerinde kötü bir yara
gibi taşımışlardır. Çünkü, insan, haklı olduğu halde yenilebileceğini, zorbalığın gayrete boyun eğdireceğini, bazen cesaretin kendi kendisinin ödülü olmadığını İspanya’da öğrenmiştir.”
— Albert Camus / İspanya Devrimi hakkında
Cumhuriyet öncesi İspanya, monarşi ve klisenin hegamonyası altında, halkının büyük bir bölümü yoksulluk içinde yaşayan ortaçağ artığı siyasetle yönetilen bir ülkeydi.Buna rağmen 1931 yılında ikinci cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte yapılan seçimlerde içinde sosyalistlerin,anarşistlerin ve cumhuriyetçilerin bulunduğu “Halk Cephesi” 1936 yılında seçimleri kazandı ve iktidara geçti.
Emekten ve halktan yana olan,klisenin ve ordunun hiçbir şekilde ülke yönetimine etkide bulunmasını istemeyen bu yeni hükümete, oligarşi çevrelerinden karşı hamle gecikmedi ve faşit Genaral Franco öncülüğünde “falanjalist” milliyetçi cephe kuruldu.
Elbette ki cumhuriyete sağdık subaylar da vardı.Onlardan bir tanesi de Afrikadaki görevi sırasında hak ihlallerine karşı çıkmış, gerilla savaşını çok iyi gözlemlemiş ve üzerine kitap yazmış Kübalı Alberto Bayo’ydu.
Cumhuriyetçilerin bütün direnişine rağmen faşistlerin sayısal gücü üstün gelmeye başlamıştı ve komutan Bayo gerilla savaşını öneriyordu cumhuriyetçilere ama bu önerisi savaşın sonuna doğru ancak kabul edildi. Barcelona’da bir gerilla okulu açmasını ondan istediler ve 1938 yılında o okulu açtı ama herşey için çok geçti.
Franco,Hitler ve Musolinin birliklerinden oluşan faşist ordu İspanyol cumhuriyeçilerinin ve enternasyonal tugayların tüm direnişini yıkarak 27 Mart 1939 da Madrid’i işgal ettiler ve tüm İspanya’da 4 gün içerisinde düştü. Bayo’nun İspanya’da kalması mümkün değildi, mülteci olarak Fransa’ya sığınmak zorunda kaldı ve oradan da memleketi Küba’ya yerleşti.Üç yıl süre ile Havana’daki Ticaret Akademisi’nde matematik, Fransızca ve İngilizce öğretmenliği yaptı. 1942 yılında hükümeti tarafından ileri sürülen ve bütün okullardaki resmi dinin katolik dini olması gerektiğini öngören bir bildiriyi imzalamayı reddetti. Bayo din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olması gerektiğine inanıyordu. Bunun üzerine Küba’yı da terk ederek Meksika’ya göç etti. Meksika Askeri Havacılık Okulu’nda dersler verdi. Bir yandan da boş durmuyor, Meksika’da bulunan İspanyol sürgünlerine gerillacılık teorileri üzerine bilgiler veriyordu.Bayo gerillacılık üzerine teorilerini ilk olarak 1948 yılında hayata geçirme şansını yakalayacaktı. Nikaragua diktatörü Samoza’yı devirmek isteyen 235 gönüllü gerilla eğitimi almak için Bayo’ya başvurdu ve onlarla beraber Costa Rica’nın ıssız bir bölgesinde kamp kurup onları eğitmeyi başladı. O artık bütün Latin Amerika gerillalarının “El General”iydi. Bu durumdan daha sonra haberdar olan diğer Latin Amerika ülkeleri Costa Rica’ya baskı yaparak kampın kapatılmasını sağladılar.Bayo bir kez daha teorilerini pratiğe geçirememişti.Bir sene sonra bu kez Trujillo’yu devirmek için Dominikli devrimciler kapısını çalacaktı.Bayo onları Meksika’nın değişik yerlerine dağıttı ve eğitimlerini bu şekilde gerçekleştiriyordu ama gizliliğe önem vermemeleri yüzünden Meksika polisi hepsini teker teker tutukladı.General Bayo bu olay üzerine sessizce Guadalajada şehrine yerleşti. Kendisine küçük bir mobilya fabrikası satın aldı. Aynı zamanda Latin-Amerika Üniversitesi’nde İngilizce ve Fransızca öğretmenliği, Havacılık Teknisyen Okulu’nda mekanik öğretmenliği yapmaya başladı.
1955 yılının sonbaharında Alberto Bayo’nun kapısı bu defa başka bir Latin Amerika’lı sürgün tarafından çalınacaktı. Bu defaki “öğrenci”, kendisi gibi bir Kübalı idi, Batista yönetimini devirmek için Bayo’dan yardım istiyordu.Fidel Castro isimli bu gencin yardım çağrısını kabul etti ve Castro’nun beraberindeki 87 kişiyi 6 ay boyunca mükemmel gerillalar olabilmeleri için eğitti.En iyi öğrencisi Ernesto Che Guevara’ydı.
Öğrencileri diktatör Batista’yı onun yıllardır savunduğu yöntemlerle devirip ülkelerini özgürlüğe kavuşturdular.Devrimden sonra Küba’ya yerleşen Bayo burada da mücadelesine devam etti ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen gruplara gerilla eğitimi verdi.1958 yılında Caracas’ta toplanan İspanyol sürgünler ona “Kurtuluş Ordusu Başkomutanı” ünvanını verdiler.
Bayo sıradışı yaşam öyküsüyle bizlere şunu en net şekilde gösteriyor; yenilebiliriz, kalbimizde bunu acı bir yara olarak da taşıyabiliriz ama mücadele ne tek bir zamana ne de tek bir ülkeye sığar. Bir yerde olmazsa başka bir yerde mücadele devam etmeli ve inadına kim olduğumuzu unutmadan yaşamaya devam etmeliyiz.Kuşkusuz ki zafer direnenlerin olacaktır.