Lafını hiçbir ortamda esirgemeyen cesur inatçı dobra açık samimi ve sıradan ve cumhuriyetçi ve vatansever ve memleketin kara yüzlü yiğit siyasetçisi Kamer Genç, 12 Eylül sonrası oluşturulan meclisten bugüne Ankara’nın ve meclisin çok soylu ve en renkli karakteriydi.
Toplantılarda taşra konferanslarında cenazelerde ziyaretlerde televizyon kulislerinde ve nadir de olsa akşam masasında defalarca yan yana gelip tanıdığım güzeller güzeli bir insan.
O kadar mütevazi o kadar sokaktan bir insan ki şaşırırsınız tanıdığım Kamer Genç’te insani bir kusur bulamadım.
Uzun zaman muhalif olduğu yerlerden gülünç ve boş konuşuyor gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı, tam tersine keskin bir zekası ve eşine az rastlanır eğilmeyen bükülmeyen susmayan çelikten yapılmış bir insandı.
Her ortamda mikrofon uzatılsın uzatılmasın lafını söylerdi çekiştirseler kovsalar itseler dövseler Kamer Genç lafını her şekilde söylerdi.
Kamer Genç’i, muhalifleri, gürültücü içkici göstermek için çok zahmet çekti, başaramadı, an itibariyle TBMM’de iktidar partilerine en ağır sözleri en açık şekliyle en uzun ve en çok yüzlerine karşı söyleme
‘rekorunu’ elinde tutuyor.
Medyanın ve siyasetin görmek istemediği görülmez bir dünyanın Tunceli’nin çocuğuydu her devirde iktidarların
‘duymak’ istemediklerini söylüyordu.
Dilini kopartmak için mecliste defalarca kavga kıyamet koptu, itildi, üstüne yüründü, tehdit edildi, iftira edildi, boşuna, Kamer Genç, sayısal üstünlüğü onlarca yıldır çok üstün iktidarların her türlüsüne bir yolunu bulup acı yutulması imkansız zehir zemberek laflarını gümbürtüye getirmeden sıralamayı başardı ve o meclis kürsünde bir fenomen haline geldi.
‘Kamer Genç’ diye bir şey oluşturdu ve halk onu göklere çıkardı, sarıldı, kucakladı.
Kamer Genç’i tanıdığımda
‘çiçekleri suladım’ lafı meşhur olmuştu, güya gizlice genç kadınlarla buluşuyor algısı, asla böyle bir şey olmadı, bu sözler onu yok etmek imha etmek için muhalifleri tarafından yanlış yere çekildi.
O günün medyası haksız yere Kamer Genç’i sindirmek için bu lafı o kadar dalgaya aldı o kadar yaygınlaştırıp espriye mizaha taşıdı ve medya bu laf üzerinden öyle asılsız bir ‘algı’ oluşturdu ki bir zamanlar Kamer Genç denince işte maalesef herkesin aklına bu cümleler geliyordu.
Medyanın ve muhaliflerin bu iftirası Kamer beyi ne soldurabildi ne susturabildi ne zayıflatabildi ve zaman içinde unutuldu.
Bu iftira tutmayınca Kamer beyi ‘komik içkici bir şarlatan’ gibi göstermeye çalıştılar, bilmedikleri, Kamer Genç, kuru gürültüye pabuç bırakacak korkup tırsıp ezilip kaçacak bir insan hiç değildi.
Ve şunların da şahidiyim, bir çok genç yaşlı insanın Kamer Bey yanımdayken kulağıma eğilip Kamer Bey’den burs aldığını, evinde ya kira parası vermeden ya çok ucuza kaldığını, defalarca duydum.
Böyle yardım gibi şeyleri anlatmayı hiç sevmez, konuşmaz.
Zaman içinde, Kamer Bey’in, iyiliklerini ve yardımlarını ebediyen, ölümüne ve herkesten gizleyen nesli tükenmiş bir
‘melami’ olduğuna karar verdim.
Şu çok meşhur Bektaşi fıkrasını çok severdi, ondan dinledim, bir gün Bektaşi, Mevlevi dervişine:
‘yahu çok geniş çok büyük elbiseler giyiyorsunuz, içine bir adam daha sığar, bu kadar büyük elbiseyi niye giyiyorsunuz?’
Mevlevi Bektaşi’ye dönüp:
‘Siz de, kolları çok kısa giyiyorsunuz’ demiş.
Bektaşi:
‘bizim günahımız yok ki üzerimizi örtelim, her şey ortada…’
Bir gün kalabalık bir masada laflıyoruz, Kamer Bey, dedim, otuz yıldır Meclis’tesiniz, bu kadar da muhalefet yapıyorsunuz, ama bu sağcı iktidarların biri gidiyor biri geliyor dedim..
Kamer Bey, tam bir Bektaşi ağzıyla:
‘bunlar Ramazan gibidir biter bayramını yaparsın, gelecek sene yine gelirler…’
NE YAPAYIM HEP BİRDEN YÜKLENMİYORLAR
Yine bir gün masada bir eski siyasi Kamer Bey’e çıkışarak:
‘yahu kardeşim sen de sağcı politikacılar gibi seçmenlere yardım edip oy topluyorsun’ dedi..
Kamer Genç’in lafı, unutulur gibi değil:
‘Kardeşim, açlığı zindana atamazsın…’
Tunceli’den her laf açılsa şu cümleler her cümlenin başında yer alırdı:
‘acılı memleket kardeşim, insanların acısı var…’
Lafın ortasında konuyla hiç alakası olmayan şöyle bir cümlesi:
‘Sorgulamıyor ki kardeşim, İbrahim niye oğlunu kurban ediyor, sorgulamıyor, Allah niye senin oğlunu öldürmeni istesin, sorgulamıyor.. Bunlar istiyor ki herkes Tayyip’e oğlunu kurban verip, sussun…’
Kamer Bey, şeker gibi bal gibi adamdı..
Bir gün kaldırımda yanına bir adam geldi, gülerek Kamer Bey’e:
‘Kamer bey siz de çok sert laflar ediyorsunuz, yenilir yutulur gibi değil…’
Kamer Bey’in cevabı:
‘kardeşim ben açıktan mı sövüyom…’
Bir gün mecliste gördüm,
‘yine tek başınasın Kamer Bey, tek başına kızıp tek başına bağırıyorsunuz’ dedim.
Kamer Bey’in cevabı:
‘Ben ne yapayım (CHP grubunu göstererek) hep birden yüklenmiyorlar ki…’
‘Hep birden’ lafı hoşuma gitti, iç cebimden not defterimi çıkardım,
‘ne yazıyorsun’ dedi,
‘hep birden’ güzel laf, hikaye ederken kullanırım, dedim.
Kamer Bey:
‘O şöyle, ben şunun için hep birden dedim, bir ben konuşunca ‘deli’ gibi oluyor, onun için…’
Bir gün masada hafif çakırkeyif vaziyet Kamer Bey’in gizli yardımlarını deşip ağzından laf almaya çalıştım, Kamer Bey, dedim, bir gün bir muhtaç sizden para istemiş, iç cebinize dalıp adamın yüzüne bakmadan, paranın da yüzüne bakmadan, tomarla, sayılmamış para, uzatmışsınız, görmüşler, diyerek takıldım.
Kamer Bey:
‘Garibana yoksula para sayılarak verilmez.. Bunlar köylüye pantolon cebinden çıkartıp bir avuç kırık leblebi veriyor o kırıkları da tek tek sayıp veriyorlar…’
Kamer Genç, Anadolu’nun tam göbeğinden en sıcak en ıssız en yoksul ama muhteşem bir kültürün ortasından geldi.
‘Etik diye bir şey var kardeşim, etik değerler dinden mezhepten üstündür, derin yüzülse karşı duracaksın kardeşim susmayacaksın’ diyen adamdı.
Kamer Genç, her zaman neşeli her zaman hoş bir adamdı.
Öldüğü haberi gelince aklıma kendi kendine içinden sanki birine konuşur gibi mırıldandığı şu cümleleri geldi.
Yanında kimse olsa da olmasa da birisi onu dinliyor olsa da olmasa da, belki yapacağı bir konuşmayı düzenliyor, belki sinirini yenememiş, bilemem, ama gerçekten
‘deli’ gibi, ağzında hep birine dayılanan şu sözler:
‘Kurallara uyacaksın kardeşim, sen imtiyazlı mısın, kurallara uyacaksın, sadrazamın sol şeyi misin, kurallara uyacaksın, yurttaşız biz, kurallara uyacaksın, bin yıl önceydi o çimenliğe çadır kurmak, bu memleketin bir hukuku var bir kültürü var bir kuralı var, kurallara uyacaksın kardeşim, kurallara uyacaksın, senin benden fazla neyin var, kurallara uyacaksın kardeşim…’
Geçen yıl olmalı, yine bir cenazede beraberdik, laf yaşlılığa geldi, hastalığa geldi.
‘Çok dinçsin maşallah Kamer Genç…’ dedim..
Ne geldi aklına zihni nerelere daldı bilemem, sanki, yeter yaşadığımız der gibi:
‘İnsan, kendine, sıratı geçmek için bu adam da çok bekledi, dedirtmeyeceksin..’
Nur içinde yat Kamer bey!
Yediden yetmişe bir halk bir memleket şahidindir: kimseye minnet etmedin kimsenin önünde eğilmedin…