7 Temmuz 2014 tarihinde başlayan İsrailin Gazze saldırıları Filistin’de devam eden Siyonist projenin ve ötesinin barbarlığını göstermektedir. Bütün Filistin ailelerinin kasıtlı imhası sadece vicdansızlık değil uluslararası hukuka göre savaş suçu da oluşturmaktadır. İsrail bu konuda aldığı toplu cezalarla zaten kötü bir şöhrete sahiptir. 1967 istilasından bu yana Gazze ve Batı Şeria’da devam eden insanlık suçları Siyonist projenin bir boyutu olarak Filistinlilere saldırılarla doruğa ulaşmıştır.
Dahası Siyonizmin yerleşimci-sömürgeci boyutu dünya hakimiyeti için Amerika tarafından başlatılan ve yürütülen daha büyük emperyal bir projenin tamamlayıcısı durumundadır. Bu iki boyut Siyonizmin temel doğasını oluşturmaktadır.
Son Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları Amerikan emperyal projesinin daha geniş bağlamda anlaşılmasını sağlamaktadır. Ortadoğu’nun Amerikan-Siyonist kontrolü için Filistin ulusal haklarının tasfiyesi olmazsa olmaz koşuldur. Bölgede yürütülen projesine karşı oluşan direnişi yok etmek için Suriye savaşı ve daha yakınlarda Irak’ta oluşan erken teşebbüslerin başarısızlığı, Amerika’nın İsrail’in Gazze’ ye saldırması için yeşil ışık yakmasına neden olmuştur. İsrail’in bu işe bulaşması ve oluşturduğu tahribata rağmen Amerika’nın yine yanlış hesapları ve stratejik hedeflere ulaşmada başarısızlığı gün gibi ortadadır. Son Gazze saldırıları daha öncekilerden çeşitli şekillerde farklı olabilir:
Birincisi, Filistin direniş hareketi ve tüm unsurları İsrail’in amacının sadece Haması ya da başka bir Filistin direniş örgütünü yok etmek değil Filistinlilerin etnik temizliği olduğunu bilerek savaşa hazırdır.
İkincisi, Filistin İsrail çatışmasında tarihte ilk kez, savaş Filistin sınırları içinde gerçekleşmekte ve 1948’de İsrail devletinin üzerinde kurulduğu tüm Filistin topraklarını hedef almaktadır.
Üçüncüsü, 1948’de başlayan işgal edilmiş tüm Filistin topraklarında bulunan tüm Filistinliler ezici bir şekilde direniş hareketinin arkasındadırlar ve direniş hareketinin kesimlerinin razı geleceği ateşkes koşullarını kabullenmeyeceklerdir. Aslında mantıksal olarak 2007 yılından bu yana İsrail tıbbi malzemelerin, içme suyunun, gıdanın ve elektriğin yokluğu ile Gazzeyi tam bir kuşatamaya , kasıtlı yavaş bir ölüme maruz bırakmıştır. Çocuklar yetersiz beslenme nedeni ile fiziksel ve zeka gelişimlerini tamamlayamamışlardır. Daha önce 2008 ve 2012 yıllarında gerçekleşen İsrail istilalarının her birinin ardından İsrail ateşkes kararlarına uymamıştır. Halk daha önce Gazze’de oluşan mevcut yıkımların tekrarlanacağı başka bir ateşkes durumunu istememektedir. Bunun yerine herhangi bir ateşkes durumu üzerinde antlaşmadan önce İsrail’in şunları kabul etmesini talep etmektedirler: (1) kuşatmanın (ablukanın) tamamen kaldırılması (2) Batı Şeria’da sürekli kalıcı yerleşimin sağlanması ; (3) Gazzeli balıkçıların engelsiz bir şekilde denize erişimleri; (4) tıbbi malzemelerin, gıda maddelerinin ve inşaat materyallerinin kesintisiz bir şekilde ulaşımına izin verilmesi; ve (5) İsrail tarafından gerçekleştirilen suikastların durdurulması.
Dördüncüsü, diğer Gazze istilalarının aksine İsrail işgaline karşı Filistin’in genelinde tırmanan protestolardır. Beşincisi, Filistin halkı bir kaçı hariç Arap devletlerinin İsrail ile direkt işbirliği içinde oldukları konusunda hiç bir zaman olmadıkları kadar emindir. Ayrıca İslami devletlerin ve devlet olmayan aktörlerin bölgedeki niyetlerinin de farkındadırlar. Örneğin, Filistin halkı Batılı, İsrailli ve Arap gizli servislerinin yarattığı, İslam adına hareket ettiğini iIan eden IŞİD’e maruz kalmıştır.
Altıncısı, daha önceki istilaların ateşkes görüşmelerinde son sözü politik liderlerin söylemesinin aksine bu kez savaş alanındaki Filistinli savaşçıların politik liderlerin ne üzerinde anlaşacakları konusunda etkin oldukları görülmektedir. Aslında 28 Temmuz tarihinde yayınlanan bir ses kaydında Almayadeen Hamasın üst düzey komutanı Muhammed Daif halkın tüm bu istekleri İsrail tarafından karşılanana kadar herhangi bir ateşkes ya da silah bırakma durumunun olmayacağını belirtmiştir. Bu cümlede, Daif İsrail ve batılı düşmanlarla işbirliği yapan tüm direniş gruplarının ve bölgesel güçlerin politik liderlerinin halkın tüm bu isteklerinden en ufak bir ödün verilmesine , silahlı grupların izin vermeyeceğini fark etmeleri gerektiğini vurgulanmaktadır. Bu durum işbirlikçilerin ve hainlerin direniş hareketini temizlemek için verdiği mücadelenin gelişmesi açısından önemlidir.
Bu günkü saldırılar 1993 Oslo İlkeler Deklarasyonu tarafından yönrtilen «barış” görüşmelerinin sıfırlandığını göstermektedir. Aslında , İsrail koloniler oluşturmak için daha çok Filistin toprağını silip süpürürken, , Amerika’ya bağımlı olan Filistin Ulusal Otoritesi başkan Mahmut Abbas İsrail’i iki devletli çözüm konusunda ikna etmek için bir serap peşinde ısrarcı bir şekilde gezinmeye devam etmektedir.
Son Gazzenin İsrail tarafından bombalanmasının başında , Almayadeen televizyon kanalında yaptığı röportajda Abbas, kendisi için en önemli şeyin silahların bırakılması ve ardından direniş hareketinin isteklerinin konuşulmasının olduğunu söyledi. Daha önceki aşamalar Abbas’a kuşatılmış bir durumda Gazzedeki Filistinlilerin her zaman baskı altında ateşkes görüşmeleri yaptıklarını anımsatmıştır. Filistinliler hiç bir zaman onları kuşatanlarla eşit koşullarda görüşmelerde bulunmamışlardır. İsrail ve müttefiki Amerika’nın görüşme yolları her zaman daha çok acı, sefalet getirmiş ve kuvvete dayanan politikalar oluşturmuştur. Abbas önce silah bırak sonra görüş fikrini benimseyen Mısır’ın ateşkes teklifini destekleme konusunda aceleci davranmıştır. Ancak tüm Filistinli Direniş örgütleri ittifakla, önce Amerika’nın desteklediği ardından desteğini geri çektiği Mısır planını reddetmiştir. Bunun yerine , Amerika Devlet Bakanı John Kerry, ateşkesin sağlanması için Katar, Türkiye ve Hamas lideri Khaled Mishal ile birlikte çalışmayı tercih etmiştir. Fakat Amerika insanlık ve adaletten yoksun eninde sonunda kendisine menfaatleri doğrultusunda hizmet edecek birbirine paralel ipler arasında oynamaktadır. Başkan Obama Amerika’nın diplomatik manevralarının amacının Gazze’yi direnişçilerin roketlerinden kurtarmak vb. olduğunu Gazze’nin savunmasız bırakılmak suretiyle ve İsrail’in Filistinli vatandaşları için etnik bir temizliğe yol açmaktan çok Yahudi kökenli İsrail Devleti için bir garanti oluşturacağını söylemiştir.
Ancak kuvvetle alınamayan, hile ile de alınamayacaktır. Halk tarafından desteklenen savaşçılar savaş meydanında olduğu sürece müzakere masasında Abbas ve Mishal’in elleri bağlı olacaktır. Batı Şeria’daki Gazze için oluşan protestoların gücünü hisseden Abbas çabucak koşulsuz ateşkes konusundaki fikrinden geri dönmüştür. Tüm Filistin gruplarını kapsayan bir Filistin delegasyonu oluşturulacak, daha sonra Kahire bırakacaktı. Amaç ateşkes planının ikinci bir versiyonu olan savaş alanının isteklerini de dahil etmek üzere Mısırı ikna etmekti. Bu yazıda olduğu gibi, delegasyonda olması gereken bazı gruplar Kahire’den ayrılmadan savaş alanının taleplerinin etkisini azaltmaya çalışmışlardır.
Gazze katliamı başlayalı 24 gün geçti. İsrail stratejik amacı Filistin direnişi tasfiye etmekte henüz başarılı olamadı. Sonuç olarak, roketlerin imhası gibi daha küçük bir amaçları olduğunu ilan ettiler. Bunu da başaramayınca daha da hedef küçülterek Gazze tünellerini hedef gösterdiler. Direniş hareketi, Filistin’in ulusal haklarını tasfiye etmek için Amerika-İsrail’in politik ve diplomatik tuzaklarına ve saldırılarına engel olan insanlar tarafından karşı konulmaz bir şeklide desteklendi. Eninde sonunda Gazze üzerindeki İsrail saldırıları sona erecektir. Filistin özgürlüğü meselesi Ortadoğu bölgesindeki mücadelelerin odak noktası ve pusulası olmaya devam edecektir. Filistin mücadelesi yalnızca Arap işbirlikçileri ve hainlerine değil bölgede din adına halkların yararına karşı çalışan bölgesel devlet ve devlet olmayan aktörlere de maruz kalmıştır.
Küresel kapitalizm ve emperyalizmle mücadele etmek için yeni, halka özgü politik oluşumlar ve müttefikler Gazze sonrası dönemde ortaya çıkacak ve Filistin için savaşın diyalektiğini oluşturacaktır.