PKK´yı siyasi sonuçlar amaçlayan silahlı bir güç olarak tanımlayan Tuğgeneral (E) Nejat Eslen; PKK’nın özerklik ve Öcalan’a özgürlük gibi taleplerinin seçim sürecinde AKP’yi zorlayacağını ifade etti. Eslen, PKK’nın silahları bırakmadığını belirtirken; «siyasi amaçlarını gerçekleştirmeden PKK’nın etkinliğinden vazgeçmesinin söz konusu olmadığının” altını çizdi.
AKP´nin çözüm süreci ile yükselişini ve şimdi yine aynı meseleden zora girmesini nasıl yorumluyorsunuz? Bu sürece nasıl gelindi?
Soğuk Savaş dönemi jeopolitik şartları ile içinde bulunduğumuz sürecin jeopolitik şartları çok farklı. Soğuk Savaş döneminde Türkiye bir Avrupa ülkesi idi; cephe Kuzey’di ve her şey Sovyetler Birliği’nin ve komünizmin yayılmasına karşı tasarlanmıştı. Bu dönemde kuzey cepheye karşı direnebilecek güçlü bir orduya sahip ulus-üniter devlet Türkiye’ye ihtiyaç vardı.
«Türkiye bir Ortadoğu ülkesine dönüştürüldü”
11 Eylül’den sonra paradigmalar değişti. Cephe Güney’e, Ortadoğu’ya dönüştürüldü. ABD’nin ve Batı’nın geniş Ortadoğu coğrafyasındaki ihtiyaçları ve çıkarları farklı bir Türkiye gerektirdi. Bu Türkiye, İslam ile demokrasinin birlikte yaşayabileceğini kanıtlayan yeni Türkiye; yani laik kimliği yerine ‘ılımlı İslam’ kimliği öne çıkartılan yeni bir Türkiye idi. AKP bunun için desteklendi. Türkiye bir Ortadoğu ülkesine dönüştürüldü. PKK meselesini, çözüm sürecini, Ergenekon-Balyoz davalarını, AKP’nin yükselişini bu düşünce ışında değerlendirmek gerekir.
«ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı var”
Ancak, AKP yönetiminin giderek otoriterleşmesi, zaman zaman jeopolitik meselelerde ABD’nin yörüngesinin dışında hareket etmesi, Ortadoğu’da zaman zaman kendi yörüngesini inşa etmek istemesi, Ortadoğu ve özellikle de Suriye konusunda uyguladığı politikalarla ABD’yi hüsrana uğratması, Ortadoğu’da giderek model olma özelliğini kaybetmesi Batı’da ve özellikle de ABD’de kaygılar yaratıyor. ABD’nin Suriye, Irak, İran konularında Türkiye’ye ihtiyacı var.
«PKK meselesi AKP´yi zora sokuyor”
Ortadoğu yeniden şekillenirken ve Kürt meselesi Ortadoğu boyutunda yeni ve önemli dinamikler kazanırken; AKP’nin açılım sürecini nasıl sürdüreceği ve Kürtlerin taleplerini karşılayıp karşılayamayacağı konusu önemini artırıyor. Çevresel jeopolitik faktörler, iç dinamikler ve PKK meselesi, AKP yönetimini giderek zora sokuyor.
Özetle, ABD’nin büyük ümitler bağladığı «ılımlı İslam modeli” AKP yönetimi, Ortadoğu’da istendiği gibi çalışamıyor; barış süreci ve PKK’nın çekilmesi ise AKP’nin seçim sürecine çatışmasızlık ortamında girmesi için mi tercih edildi; yoksa bu soruna kalıcı bir çözüm getirmek için mi belli değil.
Açılım süreci hala belirsizliğini korurken, sıklıkla bir sonraki aşamaya geçildiğinden bahsediliyor. Sürecin kaç aşaması var?
Açılım süreci ile ilgili öncelikle iki önemli belirsizlik mevcut. Birincisi, AKP yönetimi gerçekten bu süreci sözde Kürt sorununu çözmek için mi başlattı; yoksa seçim sürecine çatışmasızlık ortamında girmek için mi? İkincisi, AKP yönetimi Abdullah Öcalan’a neler söz verdi? Bunlara bir de şunu eklemek gerekiyor: AKP verdiği sözleri yerine getirme kapasitesine sahip mi? Bence, hem AKP hem de PKK bu süreci sürdürmek isteyecek.
«Cizre olayı, PKK´ nın özerklik için adım atacağının göstergesi”
Cizre’de, PKK’nın kendi asayiş teşkilatı fotoğraflarının basına yansıması da bu sürecin bir parçası mı?
Tarafların sürecin gelişmesinden memnun olmadığı durumlarda, Cizre olayı benzeri olaylar gerçekleşebilir. Cizre olayı aynı zamanda PKK’nın süreç devam ederken özerkliğe giden yolları açık tutmak isteyeceğini ve süreç içinde de hedefleri için adımlar atacağını gösteriyor.
«PKK memnuniyetsizliğini eylemleri ile gösterebilir”
Geri çekilmelerin devam ettiği şu günlerde, PKK´nın Haziran eylemlerine devam etmesi sürece nasıl yansıdı? Dağdan inmelerde PKK samimi mi?
PKK silahları bırakmadı ve hangi şartlarda bırakacağına dair söz de vermedi. PKK’nın özerklik talebinden vazgeçtiğine dair bir işaret de yok. Siyasi amaçlarını gerçekleştirmeden PKK’nın etkinliğinden vazgeçmesi söz konusu olamaz. Bu nedenle de süreç devam ederken PKK memnuniyetsizliğini eylemleri ile gösterebilir. Burada PKK için kıstas, samimiyet veya samimiyetsizlik olamaz. PKK siyasi sonuçlar amaçlayan silahlı bir güçtür.
«Bir plan dâhilinde kamuoyu tepkisizleştiriliyor”
Karayılan´ın Alman “Die Welt” gazetesinde yer alan demecinde barış sürecinin üçüncü aşamasında Öcalan´ın serbest kalacağını iddia etmesi bir nabız yoklaması mı?
Süreç, önce tartışılmaz konuları tartıştırarak başlatıldı. Kamuoyu gündeme getirilen konular üzerine tepkisizleştiriliyor ve gerçekleştirilmesi istenen hususlar için hazırlanıyor. Bu, bir tür toplum mühendisliğidir ve sosyal psikoloji ile ilgilidir. Bir plan dâhilinde bu uygulanıyor. Eğer bu süreç ile ilgili olarak bir gün Öcalan’ın serbest bırakılması planlanmışsa; önceden bu gibi haberlerle kamuoyunun hazırlanması gerekir.
«Öcalan, barış kahramanı (!) ilan edilebilir”
Bu süreçte, Öcalan´in konumu nasıl olur?
Bu süreçte Öcalan ciddi bir aktör haline getirilmişse, doğal olarak o da kendi özgürlüğünü hedefleri içine yerleştirecektir. Süreç başarılı olursa; Öcalan, toplum mühendisliği kapsamı içinde barış kahramanı (!) ilan edilebilir ve bir süre sonra da serbest bırakılabilir.
«PKK´nın talepleri, CHP ve MHP´nin seçim kozu olabilir”
Seçim dönemi öncesi bu konu gündeme gelir mi? AKP´nin, üç hilal ve Türk Bayrağı vurgusu yaptığı «Milli İradeye Saygı Mitingleri”nde -Öcalan için olası bir vaat varsa- bunun seçmen kitlesine yansıması nasıl olur?
Eğer bu süreç, seçimlere kadar başarı ile devam ederse, AKP «şu kadar zamandır şehit haberleri gelmiyor” diyerek bunu psikolojik etkileme aracı olarak kullanabilir. Eğer süreçte tökezlenmeler olursa; MHP bunu oya tahvil edebilir. Süreçteki ciddi kırılmalar AKP içinde de kırılmalara neden olabilir. PKK’nın özerklik ve Öcalan’a özgürlük gibi talepleri seçim sürecinde AKP’yi zorlarken; CHP ve MHP bunu bir koz olarak kullanabilir.
«PKK için nihai hedef, özerklik”
Özerklik konusu tekrar gündeme gelir mi?
PKK için bu sürecin nihai hedefi özerkliktir. Ancak, özerklik hakları başka bir terminoloji kullanılarak gündeme getirilebilir.
«Akil insanlar, toplum mühendisliği görevi yapıyor”
Yedi bölgeyi gezen akil insanlar heyetinin barış sürecine katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Akil insanlar, toplum mühendisliği gayretlerinin bir parçasıdır. Akil insanlar faaliyeti derin adam David Philips’in ve Uluslararası Kriz Grubu’nun raporlarında önerilmiştir. Derin adam David Philips, akil insanlardan bir kısmı ile temas halinde olduğunu açıklamıştır. Seçilen akil insanların bir kısmının Türk milletinin değerlerini önemsemez oluşu dikkat çekicidir. Akil insanlar, toplum mühendisliği yaparak bu konuda tartışılması sakıncalı konuları tartışmaya açarak kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır.
«Barış sürecini dış dinamikler belirleyecek”
Son olarak, barış süreci için nasıl bir öngörüde buluyorsunuz? Barış umudu, hayal kırıklığına dönüşür mü?
«Barış süreci” olarak anılan bu süreç, bir devlet politikası ile desteklenmediği için başarı şansı düşüktür. Bu sürecin sonucunu sadece AKP, BDP, CHP, MHP, PKK, Türk milleti, Kürt toplumu gibi iç dinamikler değil; ABD, AB, İran ve Suriye gibi dış dinamikler, Ortadoğu dinamikleri belirleyecektir.