Süreç

İnsanın gözlerini açtığı, dünyaya geldiği coğrafya, ülke, aile nasıl biri olacağını belirler.Yaşamın döngüleri, kültürel yapısı, gelenek ve görenekler, siyasal, yasal işleyiş en önemlisi ekonomik sistem insanın, insanlığının belirleyicisi olur. Coğrafya tayin edici ve değiştirilemez bir belirleyicidir. Ülkemizin yüzlerce yıldır emperyalizmin saldırıları ve ona verilen yanıtlar içinde çarpışarak ilerliyor olması içinde bulunulan coğrafyanın öneminden kaynaklanmaktadır. Birçok ülke, güzelim ülkemizin bir yılda yaşadığı kültürel, siyasal, ekonomik karmaşayı bir asırda yaşamıyor. Atatürk önderliğinde yapılan Ulusal kurtuluş savaşımız, Cumhuriyet devrimleri emperyalizmin saldırısına verilen en köklü yanıttır. Emperyalizmle çarpışma hali sürerken, Atatürk düşmanlarının bile Atatürk’e muhtaç olması, emperyalizme verilen yanıtın, atılan tokatın gücündendir.

1938 yılından beri emperyalizmin saldırıları sinsice Cumhuriyet devrimlerinde açılan gediklerden sızarak ilerledi. Emperyalizm, 24 Ocak 1980 kararları ve bu kararları hayata geçirmek için yapılan 12 eylül darbesi ile Cumhuriyet devrimlerinin yıkımına neden olacak geniş bir yol açtı kendine. Saldırıların boyutu gözden kaçmasın değerli okur. Sadece ekonomik yapı değişikliği değil “benim memurum işini bilir” tümcesinin en iyi biçimde simgelediği gibi bugün yaşanılan kültürel, ahlaki çürümenin de sebebidir bu saldırılar.

Türk lirasının değer kaybı, sanayinin dışa bağımlılığı, kamu iktisadi teşebbüslerinin teker teker satışı, çiftçiye desteklerin kaldırılması, eğitimden sağlığa adım adım kamu çıkarlarının değil özel şirket çıkarlarının öncelenmesi bugünün sorunlarını yaratan yoldur. Bu yolu açanlar yolları koruyup geliştirecek önlemleri de aldılar tabi. Bir önlem ılımlı islamın güncellenerek bugün sivil toplum kuruluşu mertebesine çıkarılan tarikat ve cemaatlerin diriltilmesidir. Ayrılıkçı, etnik politikalar ve onun uzantısı terör örgütlerinin var edilmesi, bitmek bilmeyen açık bir yara olarak tutulması diğer bir önlemdir. Emperyalizmin ulus devleti sarıp sarmalayan topyekun saldırısını koruyacak bir diğer önlemi de insanın toplumsal bir varlık olmaktan çıkarılıp bireyin yalnızlığına hapsedilmesidir. Birer satır olarak sayılan ulus devletin yıkımı için kullanılan bu araçlar, toplumsal yaşamın üzerinde çok zararlı, yıkıcı etkiler yarattılar.

Canavarın saldırısı karşısında birey çaresizdir, onu koruyup kollayacak sistem tarikat ve cemaatlere teslim edilmiş ,ekonomik darboğaz içinde birey iyice ezilmenin eşiğinde evinin koltuğuna psikolojik buhranlarla sinmiş oturmaktadır. Televizyon, bilgisayar, telefon ekranlarından sinmiş oturan insanların üzerine sistemi yeniden üretecek herşey boca edilmektedir. Ekranlardan çözüm olarak sunulan ise tarikat, cemaatlere girilmesi, mafyacık olup şiddete sarılması, madde bağımlılığı ve çılgınlar gibi tüketmektir. Bu şartlar altında kediciklerin varlığı, fenomenler, ekranda soyunup hediye kabul edenler, soru çalanlar, bankamatik kuyruklarında öne geçmeler, trafikte başkasını umursamadan arabayı yol ortasına bırakmalar, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalar, Türkçe kullanımında bozulmalar, populer olanın seviyesizliği, şiirin ve edebiyatın yokluk derecesi şaşırtıcı mı? Umutların hızla tükendiği, kaygıların arttığı, ekonomik krizin ve işsizliğin nefes aldırmadığı günümüzde, kendine göre bir çözüm bulma telaşı doğru olmasa bile anlaşılır değil mi? Bütün bu sorunların varlığı bir arayışı da içinde barındırıyor. Yaşam, ölümün soğukluğunu doğumun sıcaklığı içinde dengeliyor. Herkesin büyüdükçe kavradığı gibi “her şerde bir hayır olduğu”felsefesi insanlığın önüne sayısız olumlu seçenek sunuyor. Umut güzel günler için çaba harcadıkça gelişir. Özgürlük sınırını bir başkasının özgürlüğüne engel olmayacak biçimde çizenler, küçüklerini seven, büyüklerini sayan, yurdunu ,milletini özünden çok seven kişiler çoğalmak zorundadır.

Coğrafya bir kader ise, coğrafyanın nimetlerinden faydalanarak , aynı kaderi paylaşan komşu ülkeler ile birlikte emperyalizmin yıkıcılığına karşı ortak hareket etmek ülkenin, ülkelerin kaderini değiştirecektir. Yüzlerce yıldır emperyalizmle çarpışma deneyimi içinde çelikleşen bilgi ve tecrübeler ile Cumhuriyet devrimlerinin, Atatürk ilkelerinin yeniden hayata geçirilmesi görevi önümüzdedir. Bu görevi yerine getirebilmenin ön koşulu bireycilik yerine toplumculuğu yaşam biçimi olarak benimsemektir. Bireycilik yerine toplumculuk küresel emperyalizmin panzehiridir. Bugün ülkemizin kaderini değiştirmek isteyenlerin Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliği altında,  kendi konfor alanlarından çıkarak toparlanması, tarihe, tecrübeye ve gelecek güzel günlere güvenerek Atatürk ilkelerinin etrafında birleşmesi şarttır. İçinde yaşadığımız sorunların bize dayattığı mecburiyet budur.

Bunları da sevebilirsiniz