Cumhuriyetin 100. Yılı Bitti… Kışlalı Hocamı Hiç Unutmayacağım…

Ahmet Taner Kışlalı
                                                                                                         Ahmet Taner Kışlalı

21 Ekim 1999’da aracına konulan bombanın patlaması sonucunda öldürülen Ankara Üniversitesi İletişim Fakül­tesi öğretim üyesi Prof.Dr.Ahmet Taner Kışlalı dostumun acısı da­yanılacak gibi değildi.. Hala yüreklerimiz gözyaşı sızdırıyor.

Onu çok genç yaşlarında tanıdım.. Genç ve yakışıklı bir doçent iken, Bülent Ecevit onu İzmir’e göndererek poli­tikaya ısındırdı, hemen ona sahip çıktık, ürkek halini yen­mesinde ve İzmir’in çok karmaşık ve gerilimli sol politika­sında yaban­cılık çekmemesini sağladık. Ecevit, 1977 se­çimlerinde konten­jandan seçilecek bir yere kendisini ko­yunca, artık bu yakışıklı doçen­timiz Milletvekili olmuştu, ardından Kültür Bakanı ola­caktı.. Bölgeye nice hizmetleri oldu, Kordon’daki Atatürk Mü­zesi’ni hizmete açtı.

1977 seçimlerinde İzmir’den seçilen CHP Milletvekil­leri şunlardı: Mahmut Türkmenoğlu, Alev Coşkun, Süley­man Genç, Ahmet Taner Kışlalı (Kontenjan), Yüksel Çakmur, Coş­kun Karagözoğlu, Kaya Bengisu, Neccar Türkcan, Ferhat Arslantaş, Mustafa Öztin, Akın Simav..

Parti içinde Ecevitçiler, Baykalcılar ve Sol Kanat diye üç grup kıyasıya birbirleriyle mücadele ediyorlardı. Ahmet Ta­ner Kışlalı, bu grupların tamamen dışında, tek başına, genel kit­leyi kucaklayan bir Cumhuriyetçi devlet adamı portresi çizerek tabanın gönlüne yerleşti. Elinden geldiğince herkesin der­dine koştu. Hepimizin sevgisini ve saygısını kazandı.

10 Kasım 1979 günü Demokratik Sol Esnaf Dernekleri, Kültürpark’taki belediye meclis salonunda “Türkiye’nin So­runları” konulu bir panel düzenleyerek tüm çatışmacı grupları çağırmıştı. Sol Kanat’ın liderlerinden ele avuca sığmaz Süley­man Genç ile Ahmet Taner Kışlalı yan yana gelip panelde ko­nuşacaklardı. Paneli de ben yönetecektim. Panel öncesi Kış­lalı’yı alıp, Mezarlıkbaşı’nda karargah ola­rak kullandığımız Uşak-Söke Oteli’nin arka bahçesine götü­rüp büyük bir grup halinde bekleyen arkadaşlarla buluş­turdum, panelde güven­liği onlar sağlayacaktı, sonra Basmane’de bir özel lokantada yemek yedik ve panele yol­landık.. Bu panel, Kışlalı için bir sınavdı, çünkü hırçın ve acımasız Sol Kanat salonu doldura­caktı..

Güzel bir panel oldu.. Belediye Başkanı İhsan Alyanak’ın konuşmasıyla başlayan panelde, bölgenin en militan sol örgütüne sahip Süleyman Genç taraftarları, liderleri ile yan yana konu­şabilen, hatta ondan daha üstün bir sol birikimi olan, hatta erişilmeyecek bir kültürü olan bu genç doçent milletvekilini çıt çıkarmadan dinlediler.. Kışlalı sınavı başa­rıyla geçmişti, ben de iyi yönetim göstermiştim. Panel kazasız başa­rıyla bitti.

Panel sonrası Kültürpark içinde yan yana yürürken, rah­metli Kışlalı kulağıma eğilmişti: “İşte şimdi milletve­killiğim, sayenizde İzmir’de gerçekten tescil edildi!..”

Kışlalı ile daha sonra yakın dost olduk.. Türkiye’nin deh­şet verici bir eğimle cumhuriyetin yok olmaya gittiğinin ilk ciddi belirti­leri gö­rülmeye başlayınca, Atatürkçü Düşünce Dernekleri (ADD) ku­rulmuştu, bu örgütlenmede Kışlalı ön planda idi, çok çabaladı, çok yazdı, çok konuştu.. Hem üniversitede, hem sivil toplum örgütlerinde, hem de Cumhuriyet gazete­sinde o asil üslubu içinde çırpınıyordu.. İzmir’deki imza günlerinde buluşuyor, bazen konferans vermesi için çağırı­yorduk, bazen İzmir Kitap fuarlarında kucaklaşıyorduk.

Önemli kitaplar yazdı: Siyasal Çatışma ve Uzlaşma, Ata­türk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği, Siyaset Bilimi, Kema­lizm, Laiklik ve Demokrasi, Ben Demokrat Değilim..

Kalpaklı Kalkınma’ya övgü

Bu kitapların su içercesine okunması, Cumhuriyet’teki yazılarının dikkatle yorumlanması, kesilip saklanması ge­reki­yordu.. Kışlalı, hiç şüphesiz Uğur Mumcu’nun öldü­rülmesin­den sonra İlhan Selçuk ile birlikte “hedef” olarak kalmıştı ve kitlelerin sürüklemesiyle günün bi­rinde Türkiye siyasetinde önemli görevlere aday olacaktı. Onun bu potansiyelini gören düşman, onu yok etmekte ge­cikmedi. Oysa, onu hep “Cumhur’un Cumhurbaşkanı” olarak hayal etmiştim.

Kasım 1998 tarihinde Ümit Yayıncılık, önemli bir kita­bımı yayınladı. Özenle hazırladığım “Kalpaklı Kalkınma (Atatürk’ün Ekonomi Devrimi)” kitabım, bir kalkınma modeli olarak Kema­lizm’i analitik biçimde inceliyor ve bir bağım­sızlık bildirisi olarak ekonomi dünyasına sunuyordu. Kita­bımı hemen Kış­lalı’ya gönderdim..

Amanın.. Nasıl da sevinmişti. Bir kardeşinin, ülkenin li­beral kasırga içinde bilinmezliğe sürüklendiği bir dö­nemde böylesine bir kitap kaleme alabilmiş olmasını alkış­larla karşı­ladı, telefonla arayıp sımsıcak kutladı. 22 Ocak 1999 tarihli Cumhuriyet’te “Haftaya Bakış” sütununda Kışlalı, koca yazı­sını benim kitabıma ayırmıştı ve yazısının başlığı “Kalpaklı Kalkınma” idi..

Kışlalı, baştan sona yazısında benim kitabımı irdeli­yordu.. Yaşar Aksoy’un değerli incelemesi tam zamanında çıktı, dedi.. Kemalist devrimin mucizesi ekonomide de ya­şandı, Yaşar dostum bunu gözler önüne seriyor, dedi.. “Ya­şar Aksoy’un in­celemesi, Kemalist ekonomi devriminin ba­şarısını özlü biçimde açıklıyor, kurtuluş savaşı ekonomi­sinden İzmir İktisat Kong­resine, Atatürk’ün ekonomi dev­riminden Ata­türkçü Kalkınma Modeli’ne çok önemli ko­nuları sunuyor”, dedi..

Ne yazık ki onu kaybettik..

Ülkemize ve halkımıza daha çok hizmet edecekti..

Onu hatırladıkça gözlerim ıslanıyor..

Kışlalı’nın gerçekleştiremediği proje neydi?..

Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı’nın gerçekleştirmeyi çok istediği bir proje, İzmir’de “9 Eylül Müzesi” kurulmasıydı.. Demokrat İzmir gazetesinde bu konuda yazdığım bir makale üzerine kolları sıvamış ve derhal beni yanına çağırmıştı.

Kışlalı hemen iki komite kurdu. Birisi Ankara’da, ötekisi İzmir’de.. Bu iki komite ortak çalışacak, bazen Ankara’da bir araya gelerek projenin ayrıntılarını oluşturacaktı. Bu iki komitede şu isimler yer aldı:

Ankara komitesi: Prof.Afet İnan, Doç.Nejat Kaymaz, E.Tümgeneral Muzaffer Erendil ve Kültür Bakanlığı üst düzey yetkilileri.

İzmir Komitesi: İzmir Kültür Müdürü Ruhi Mutlu, İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü Arkeolog Hasan Tahsin Uçankuş, araştırmacı – gazeteci Yaşar Aksoy, Atatürk İl Halk Kütüphanesi Müdürü Fatma Gümüş.

İzmir Komitesi olarak verimli ve kapsamlı günlerce çalışarak, 9 Eylül Müzesi için hangi mevcut yapıların uygun olduğunu, içinin nasıl dekore ve tefriş edileceğini, hangi belge, bilgi ve objeleri yerleştireceğimizi, bu konuda işgal ve kurtuluşu yaşamış hangi kişilerle hemen sözlü tarih çalışmaları yapılacağını, fotoğraf filmi, video kaseti, kameran gibi gereksinmelerimizi geniş raporlarla Ankara’ya sunduktan sonra, sonuç projesini detaylandırarak kalın bir dosya haline getirdik.

Derhal Ankara Komitesi’ne brifing vermemiz gerekiyordu. Brifingi ben verecektim, dosyamızın 3 kopyası vardı. Birini her hangi bir farklı durum için İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak’a elden teslim ettim. Diğer iki kopyayı yüklenerek, Ankara Öğretmen Evi’nde gecelemek şartı ile Ankara’ya yollandım.

Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı ve Prof.Afet İnan ve diğer Ankara komitesi üyeleri önünde “İzmir 9 Eylül Müzesi Projesi’nin brifingini bu değerli insanlarımıza, 1.5 saat içinde sundum.

Ahmet Taner Kışlalı’nın yüzü gülüyordu. Brifingi onayladı ve çok sevindi.. Hemen projeyi, Bakanlık yetkililerine verdi ve çalışmaların başlatılmasını her zamanki kibarlığı ile rica etti.. Bakanlık yetkilileri de kollarını hemen sıvadılar.

O toplantıda Afet İnan’ın yanında gerçekleşen sohbetimizin tadı damağımda kalmıştır. Ben, İzmir’e döndüm. Faaliyetlerimizin İzmir’de devamı için Ankara’dan emir bekliyorduk.

Ama o emir gelmedi.

Çünkü 42. Cumhuriyet Hükümeti olan Başbakan Bülent Ecevit yönetimindeki iktidar, 12 Kasım 1979 tarihinde düştü…

İzmir Belediyesi’ndeki ve Kültür Bakanlığı’ndaki proje dosyaları kayboldu. Bendeki tek örnek ise, arşivimde duruyor. Aradan 45 yıl geçti ve bu proje çalışmasını yaşayan ben hariç herkes vefat etti. Bunca yıl içinde 9 Eylül Müzesi için hiçbir girişim gerçekleşmedi. Kurtuluşun 100.Yılında bile böyle bir ütopya düşünülmedi..

Ahmet Taner Kışlalı, bu ülkenin Cumhurbaşkanlığına uygun gelecek TEK ATATÜRKÇÜ KİŞİ idi.. Bu yüzden onu yok ettiler. Rahmet diliyor ve ışıklar içinde uyuduğuna inanıyorum.

Ulusal Kurtuluşumuzun 100.Yılında bile, bir 9 Eylül Müzesi’ne sahip olamayışımız acı vericidir. Üstelik 2022 yılının Ekim ayı başında Atina Benaki Ulusal Yunan Müzesi’nde açılan muazzam bir sergide, 9 Eylül 1922’de İzmir’i Türklerin ve Atatürk’ün nasıl ele geçirip yaktığına dair 1000 fotoğraf ve sözde belgeler sunuldu. Bu serginin haberini Türkçe, Yunanca, İngilizce ve Kürtçe olarak FETÖ’nün küresel propaganda ajansı AHVAL, dünyaya yaydı.

Benaki Müzesi’nde 9 Eylül 1922’deki kurtuluşumuzun gerçekte bir işgal ve yağma olduğu savunuldu.. Bizim ise bir ulusal müzede buna verecek yanıtımız yok.

Ahmet Taner Kışlalı’ya, tekrar sonsuz sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Kışlalı’nın temel görüşleri

Damadı Sıtkı Uluç, ailenin arşivlerini de tarayarak, sa­yı­sız yazısı, kitapları, müsveddeleri, resimleri ve kasetleri, gö­rüntüler ve kupürlerden faydalanarak, kayınpederi üze­rinde nitelikli bir inceleme yaptı ve “Prof.Dr.Ahmet Taner Kışlalı ve Kemalizm” ismiyle yayınladı. 204 sayfalık bu ki­tap, vatanını seven her Türk cumhuriyetçisi­nin başucu kitabı olmalıdır. Satırbaşları ile Kışlalı’nın 10 yıl önceki, ama hala değerini koruyan temel görüşlerini bu kitaptan aktaralım:

Darbecilik: Darbe, üzerinde tartışılmakla gelmez! Ona or­tam hazırlayan koşulların oluşumuna göz yummakla ge­lir! Darbeyi yapanların bilincinde, sivillerin sorunlarla baş edemeyecekleri, o so­runların yeterince bilincinde olmadıkları inancı yatar. Ordu açısından en önem taşıyan iki sorun ise Cumhuriyetin ku­ruluşundan bu yana hiç değişmemiştir: Etnik bölücülük (Kürtçülük) ve laik devlet düşmanlığı (Siyasal Dincilik).

Sol: Sol önce kendini kurtarsın! Doğru.. Ama solun kur­tuluşu ile ülkenin kurtuluşu, bir kez daha çakışıyor. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi!.. Çok büyük bir ke­simin Kemalizm bayrağı altında toplanmaya hazır olduğu, bundan daha uygun bir ortam Cumhuriyet tarihinde var olmadı. Or­tam hazır. Önemli olan bunun nasıl yaşama ge­çirileceği.

Bölücülük: Bölücülük, ayrımcılık tam gericiliktir! İster ırka, ister dine, ister, mezhebe, ister cinsiyete, ister yaşa, isterse etnik kökene veya bölgeciliğe dayansın. Bölerek ilerlenmez, bölerek geriye gidilir.

Devlet ve PKK: Devlet de kararını vermeli. Kürt kökenli aydınlarımız da kararını vermeli. Devlet kesin bir çizgi çek­meli: “Tek bayrak, tek vatan, tek resmi dil!” Ve buna ters düşmeyen her türlü çözüm önerisinin özgürce tartışılma­sına ve gerektiğinde yaşama geçirilmesine razı olmalı. Gü­neydoğu insanını temsil etme iddiasında olanlar da PKK’nın gölge­sin­den kurtulmalıdır. Türk demokrasisinin, PKK’nın Meclis’te temsilci bulundurmasına gereksinmesi yok. Ama, PKK’dan soyutlanmış olan temsilcilere gereksi­nimi var.

Suçlu kim?: Türkiye’yi bu duruma, Atatürk’e evet, ama Kemalizm’e hayır diyenler getirdi.

NOT: Bu yazı, Cumhuriyetin 100.Yılı bitip, bambaşka bir 100 yıla girdiğimiz kavşakta yayınlanıyor. Yine Ahmet Taner Kışlalı hocamız, Gazi Paşa çizgisinde rehberimiz olacak, onu hiç unutmayacağız..

Bunları da sevebilirsiniz