Akbaş Silah Deposu Baskını

Mondros Mütarekesi gereğince, Osmanlı Ordusu’nda bulunan tüfeklerin mekanizmaları ile topların kamaları İngilizler tarafından Edirne, Uzunköprü, Çorlu, Lüleburgaz, Keşan, Tekirdağ, Akbaş, Şarköy ve Hadımköy’de bulunan depolarda kilit altına alınmıştı.

Akbaş deposu, Gelibolu yarımadasının boğaza bakan kıyısında, Umurbey karşılarında bulunuyordu.

Cephaneliği korumak için Fransız subaylar ile müstemleke askerleri görev yapıyordu. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi’ndeki belgelere göre cephanelikte 8500 tüfek, 30 makineli tüfek ve yarım milyon miktarında piyade fişekliği bulunmaktaydı.

İşgal kuvvetleri, Akbaş deposundaki savaş malzemesini, Rusya’da Bolşeviklere karşı savaşan Denikin kuvvetlerine göndermek için hazırlanıyordu. Öte yandan, iç savaş halinde bulunan Rusya’dan bir gemi, buradaki silâh ve cephaneyi, Rusya’ya götürmek üzere 1920 Ocak ayında Gelibolu limanına gelmişti.

Kaymakam Köprülü Hamdi Bey, benzeri ancak macera filmlerinde görülen türden bir plan yaparak, 30 kişilik bir ekiple harekete geçti. (Elbette İstanbul’daki gizli millici teşkilatın lojistik ve stratejik yardımları vardı) Depo basıldı, 8 bin tüfek ve 2 bin sandık mermi ile 40 makineli tüfek, sandallarla Anadolu kıyısındaki Lapseki ve Umurbey’e nakledildi. Bu silahlarla neredeyse bir tümen asker donatılabilirdi.

Üstelik, Bolşevik karşıtı olan bu ordunun güçlenmesi belki de Rusya’daki iç savaşın gidişatını etkileyebilirdi. Denikin birliklerinin çıkaracağı güçlükler nedeniyle, Bolşevik hükümet Anadolu’ya göndermeyi taahhüt edeceği silah ve cephaneyi esirgeyebilirdi. O gün değil ama sonradan bakıldığında, Akbaş baskını bu yönüyle de önemli bir kazanımdı.

Öte yandan tam da iç isyanların baş göstermeğe başladığı bir dönemde ihtiyaç duyulan şeylerin başında bu silahlar geliyordu. Kaçırılan cephane, kıyıdan biraz daha iç kesimleri taşındı. Ancak hikâye burada bitmeyecekti.

Kısa süre sonra kahraman kaymakam Köprülülü Hamdi Bey, Anzavur tarafından şehit edildi. Ankara’yı bu haber kadar üzen bir başka bilgi de Yenice beldesinden geldi. Akbaş’tan kaçırılan cephane Yenice’de saklanıyordu. Ancak 800 adamıyla baskın yapan Anzavur tarafından ele geçirilmemesi için millî kuvvetler tarafından havaya uçuruldu…

RUHUN ŞÂD OLSUN KÖPRÜLÜLÜ HAMDİ

Köprülülü Hamdi, milli galeyanın ilk gününden beri canla başla çalışan bir kuvayimillîyeciydi. Talihin azizliği olsa gerek; Anadolu Harekatı aleyhtarı olan Anzavur ortaya çıktığında onu Manyas’ta buldu. Yaptığı görüşmede, yurdun işgale uğradığı bir sırada, millî güçler aleyhine çalışmasının doğru bir davranış biçimi olmadığını anlattı. Anzavur, Hamdi Bey’e kendisine söylediği esaslar dahilinde kalacağını söyledi, herhangi bir teşebbüste bulunmayacağına dair Kur’an üzerine yemin etti. Ancak çok geçmeden millî kuvvetler aleyhine faaliyete geçti. İkisinin yolu bir kez daha kesiştiğinde, Köprülülü Hamdi mertebelerin en yükseğine erdi.

Hamdi Bey, vatansever, cesur ve iyi eğitimli bir kahramandı.1920 senesinin Ocak ayında, Meşhur Akbaş cephaneliği baskınını gerçekleştirdi. Benzerine ancak filmlerde rastlanabilecek nefes kesen bir operasyonla, binlerce tüfeği ve çok miktarda mermiyi milli kuvvetlere kazandırdı. Sonra ne mi oldu?

” Bir elimde ferman bir elimde Kur’an, Kuvayı Milliyecileri kesmeye geldim” diyen Anzavur ve yandaşları tarafından hunharca katledildi.

Ruhun şad olsun Şehit Hamdi Bey.

Bunları da sevebilirsiniz