Daha önceki bir paragrafımda, Türk toplumunda çalgı eşliğiyle yapılan vokal musikinin her dönemde, günümüzde de salt çalgısal musikiden daha etkili olmuş olduğuna, benimsendiğine ve daha çok sevildiğine değinmiştim.
Eski Türklerin1 sanat yaşamında, sanat ve kültürlerinin bir parçası olan musikilerinde çalgıları eşliğinde (ki çalgılar konusuna bir sonraki bölümde değineceğim) türkü çığırmak, şiir okumak ve destanlarını söylemek bir yandan sanatsal bir olgu, diğer yandan da topluma belirli bir olay ya da durum karşısında bir bildiri niteliği taşımaktadır. Bir başka söyleyişle vokal musikinin ayinsel, törensel ve sanatsal bir niteliği vardır ve bu nitelik kimi zaman dansla da bezenmiştir. Bu ayinsel, törensel, sanatsal nitelik Türk bodunları yoluyla günümüze kadar ulaşmış, günümüzde de özellikle başta Alevi cemlerinde yaşatılmaktadır.
Eski Türkler, işte bu türkü, şarkı ve şiire “ır” ya da “yır” demişlerdir.
Ir, Yır
Eski Türkler, “küğ” ile iç içe “ır” ya da “yır” sözcüklerini de hemen hemen birbirinin tamamlayıcısı gibi eşit sıklıkta kullanmıştır.
Günümüz Türkçe’sinde ır, türkü ya da şarkı; yır ise şiir karşılığı olarak anlaşılmaktadır.
Divanü Lugat-it-Türk’de ise bu iki sözcük eş anlamlı olarak kullanılmıştır:
Yır: Ir. (Musikide ırlama). “ol yır yırladı: o, bir ır, şarkı söyledi”. Çok kere bu sözcük gazel yerine kullanılır2.
Ir: Yukarıdaki sözcüğün y’si elif’e çevrilmiştir; aynı anlamdadır3.
Ir ve yır sözcükleri köğ içinde de geçmektedir4.
Yır: Gazel, ır5.
Yıragu: Çalgıcı; çağırıcı, şarkıcı6.
Yırladı: “er yırladı: adam bir ır ırladı”, (yırlar-yırlamak)7.
Ayrıca “koşdı” sözcüğünün anlamları arasında da “yır” geçmektedir:
Koşdı: “ol yır koşdı: o, koşma, türkü düzdü” (o, gazel ve şiir nazmeyledi)8.
Koşuldı: “yır koşuldu” sözü bundan alınmıştır, “manzume yapıldı, şiir düzüldü” demektir9.
Hikmet Dizdaroğlu, ır ve yır sözcüklerinin aynı anlamda iki ayrı sözcük olduğunu yazmış ve şu açıklamayı yapmıştır:
Ir (Yır): Divanü Lugat-it-Türk’te geçen bu deyimler, aynı sözcüğün iki ayrı biçimde söylenişidir ve aynı anlamdadır. Kâşgarlı Mahmut, bunlara koşma, türkü, manzume, şiir, gazel karşılıklarını veriyor. Irlamak, yır yırlamak “şarkı söylemek”, yır koşulmak ise “manzume yapılmak, şiir düzülmek” anlamlarına gelmektedir.
Ir (yır) deyimi, on dördüncü yüzyıldan beri, “nağme, hava” karşılığında kullanılagelmiştir (Tarama Sözlüğü, c. III, Ankara 1954, s. 1952-1953, TDK yayını). Şemsettin Sami ırlama’yı “nağme ile okuma, teganni”, ırlayış’ı “ırlamak fi’li ve tarzı, teganni usulü”, ırlayıcı’yı da “nağme ile okuyan adam, muganni, hanende” biçimlerinde tanımlıyor.
Fuat Köprülü, yır’ı “nazım şekli” saymaktadır10.
Burada, Dizdaroğlu’nun bir yandan Divanü Lugat-it-Türk’de bu sözcüklerin geçtiğinden söz etmesi, diğer yandan da Tarama Sözlüğü’nü kaynak göstererek söz konusu sözcüklerin XIV. yüzyıldan beri kullanıldığını yazması elbette ciddi bir çelişkidir. Divanü Lugat-it-Türk’ün 1072-1074 yılları arasında yazıldığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bu sözcüklerin en başta da vurguladığım gibi Eski Türkler tarafından kullanıldığına kuşku bırakmamaktadır.
“Ir” ve “Yır” sözcüklerine “mek-mak” mastarı eklendiğinde “ırlamak” ve “yırlamak” türevleri elde edilir ki, türkü söylemek, şiir okumak anlamı çıkmaktadır. Türkçede içinde ı ve r harfleri geçen sözcüklerin tümü ses çıkarmakla ilintilidir. Bunlardan hemen akla örnekler arasında sözgelimi şunlar sayılabilir: “Cırlamak” (ince ve usandırıcı ses çıkarmak), “hırlamak” (hırıltıyla ses çıkarmak” , ve belki “horlamak” (uyurken genizden ses çıkarmak), “zırıldamak” (sürekli ağlamak), “çığırmak” ya da “çağırmak” (yine türkü, şarkı söylemek” ve “gırıldamak ya da gırıl gırıl” (sert ve gürültülü ses çıkarmak).
? Göktürk/Köktürk ve Uygurlar.
? Besim Atalay, Aynı kaynak, Cilt: III, s. 3-4.
? Besim Atalay, Aynı kaynak, Cilt: III, s. 4.
? Besim Atalay, Aynı kaynak, Cilt: III, s. 131.
? Besim Atalay, Aynı kaynak, Cilt: III, s. 36.
? Besim Atalay, Aynı kaynak, Cilt: III, s. 308.
? Besim Atalay, Aynı kaynak, Cilt: II, s. 14.
? Besim Atalay, Aynı kaynak, Cilt: II, s. 135.
? Hikmet Dizdaroğlu, Aynı kaynak, s. 42-43.