Ahmet Ağaoğlu II-Milli Mücadele Dönemi

20. yüzyılın ilk yıllarında patlak veren Rusya’daki siyasi karışıklıklar Agayef’in sıkı bir biçimde denetlenmesine ve kovuşturulmasına sebep oldu(Çebitürk, 2001). Azerbaycan’da geçirdiği süre içerisinde Azerbaycan’a Türk kimliğini benimsetmeye çalışan Agayef’in çalışmaları Rusları rahatsız etti(Çebitürk, 2001). Stolipin döneminde Kafkasya Genel Valisi Kont Varansof’un Agayef’i tutuklama ve sürgün etme girişimleri üzerine Agayef 1908 yılında İstanbul’a kaçtı (Devlet, 1981). Bu kararı almasında daha önceleri tanıştığı Jön Türklerin iktidara gelmesi de önemli bir etkendi (Devlet, 1981).

Agayef’in Genç Türklerle kurduğu bağlantıları İstanbul’a geldiğinde yükselmesini kolayladı. İlk olarak Maarif Nezareti’ne müfettiş olarak atandı. Bu görevinde vakıf okullarını denetledi (Çoker, 1983). Kısa süre sonra 1909 Ekim ayında Darülfünunda Rusça dersleri verdi. Aynı yıl kurulan Türk Tarihi Kürsüsünde Türk-Moğol Tarihi üzerine dersler de verdi (Atalar, 1996).

Agayef 1912 yılında İttihat ve Terakki Partisi’nin Meclis-i Umumi azalığına (üyelik) seçildi. 1915 yılında III. Devre Osmanlı Mebusan Meclisine Afyonkarahisar mebusu seçildi. Bu esnada 1917 yılında, basın özgürlüğünü sağlamak üzere daha önceleri kurulmuş olan Osmanlı Matbuat Cemiyeti’nin de üyeliğini yaptı (Çebitürk, 2001).

Kırım Talebe Cemiyeti”, “Buhara Yararına İlim Yayma Cemiyeti”, “Rusya Türk Talebeleri Cemiyeti” gibi cemiyetlerin kurucu üyesi oldu. Türk Yurdu Cemiyeti’nin kurucu ve yönetici üyelerinden oldu ve bu cemiyetin yayın organı “Türk Yurdu” dergisine yazıları yayımlandı. Bu cemiyet sonraları “Türk Ocağı” adını aldı(Çebitürk, 2001). Agayef bu cemiyetin ilim ve kültür heyeti içerisinde de yer aldı (Devlet, 1981). Kültüre dair çalışmaları bunlarla sınırlı kalmadı. Jeune Turk, Hikmet, Ateş, Halka Doğru, Tevhid-i Efkâr, Tercüman-ı Hakikat, Sebilürreşad, Sırat-ı Müstakim gibi yayın organlarında çeşitli yazılar yazdı (Çebitürk, 2001).

Agayef Meşrutiyet Dönemi içerisinde yazdığı yazılarındaki ideolojik tutumu dönemin koşullarına göre değişen devlet çıkarları doğrultusunda farklı siyasal eğilimler içerdi. Örneğin Agayef bir dönem “İslamcılık” düşüncesini savundu(Çebitürk, 2001). Bunun dışında “Osmanlıcık” düşüncesini savunduğu zamanlar da oldu. Ancak Balkan Savaşları sırasında bazı azınlıkların sergilediği tutum artık Osmanlılık anlayışının korunamayacağını da ortaya koydu(Çebitürk, 2001). Agayef geçerliliği olmadığını fark ettiği fikirlere saplantılıyla sarılmak yerine hatasından dönmeyi bilen biriydi. Bu olayların neticesinde Türkçülük fikrine daha çok sarıldı (Çebitürk, 2001).

Agayef ülkenin yönetim usulü konusuyla da ilgiliydi. Önceleri Adem-i Merkeziyetçiliği yararlı gördü. Daha sonraları devlete karşı bazı isyanlar çıkınca Agayef’in bu konu üzerine düşüncelerini değiştirdi. Adem-i Merkeziyetçi yönetim halkın huzurunu sağlamakla birlikte bölücü bir araç olarak da kullanıldı. Bu usul devletin bütünlüğünü bozan bir hal aldı. Arnavutluk’ta isyanlar meydana geldiğinde olayların sindirilmesi için bölgeye daha fazla adem-i merkeziyet usulü önerilmişti ancak Agayef bunu reddetti (Ağaoğlu, 1913).

Agayef içinde bulunduğu İttihatçı çevrelere de yapıcı eleştirilerde bulunmaktan çekinmedi. Ona göre ülke belirsizlikler içerisindeydi. Hükümet hedeflerini gerçekleştirmekte pek başarılı değildi. Vilayetler düzensizlik içerisindeydi (Çebitürk, 2001). Haksızlıklar çoktu. Agayef görüşlerini şu şekilde ifade etti:

İnkılabı yapanlara bazen “Jakoben” denilmektedir. Oysa “Jakobenler” nereye gittiklerini biliyorlardı. Abdülhamit hal edilmiş meclis açılmış diye iş bitmez. İnkılap yapmış olan asla dinlenmemelidir. İnkılabı yapanlar ruhtan çok kalbe alışmıştır (Ağaoğlu, 1911).

Agayef siyasi sorunların mecliste çözülmesi gerektiğini savundu. Siyasi anlayışı demokratikti. Bu konuda fikirlerini “Doğru ve tariki ekseriyetçe kabul edilecek program mecliste çıkarılmalıdır. Kabine programın mecliste okunduğu ve meclisin itimadını kazandığı gün memleket asayiş ve huzurunu bulur” cümleleriyle anlattı (Ağaoğlu, 1912). Onun demokrasiye olan inancına karşılık ülkenin içinde bulunduğu halden II. Devre Osmanlı Mebusan Meclisi kısa bir süre sonra, 4 Ağustosta kapandı. Ağaoğlu o günün ertesinde devletin bu nedenle daha büyük bir felakete sürüklenmekte olduğunu söyledi (Çebitürk, 2001).

Agayef, ülkede huzurun sağlanmasında ülkedeki etnik unsurların devlete karşı tutumunun da önemli olduğunu belirtti. Ermeniler’in tavırlarıyla İttihat ve Terakkiyi meclis içerisinde zor durumda bırakmasından Partinin Müslümanlara karşı mahcup olduğunu ifade etti. Ahenktar olmak koşuluyla bütün etnik unsurlara devlette yer olduğunu savunmuştu (Ağaoğlu, 1914).

Agayef I. Dünya Savaşı sırasında diplomatik ilişkileri ilgiyle takip etti. Gazeteler aracılığıyla okurlarına izlenimlerini ve analizlerini aktardı. Rusya’ da bulunan Türkler için de yazılar yazarak onları da desteklemeye çalıştı. Çanakkale Savaşları’ndan sonra Rusya’nın durumunun vahametinin Kafkas Bölgesi’nde bulunan Türkler için önemli bir fırsat olduğunu, Çanakkale Savaşları’nın onlar için bir bayram olduğunu ifade etti (Ağaoğlu, 1915).

Rusya’da çarlık rejiminin yıkılmasının ardından Agayef İhtilâle ilişkin pek çok yazı yazdı. İhtilâlin Osmanlı Devleti, Avrupa siyaseti üzerine olan etkilerini analiz etti (Çebitürk, 2001). Bolşevik İhtilali sonrasında özellikle Rusya’nın hakimiyeti altında yaşayan Müslümanları geleceğinde belirsizlik oldu(Çebitürk, 2001). Bu durumun getirdiği sorunlar 1-11 Mayıs 1917’de Stokholm’de toplanan “Rusya Müslümanları Kuru1tayı”nda tartışıldı. Toplantıya Agayef de katıldı (Saray, 1996).

1918 yılında Rusya’da ki Müslümanlardan meydana gelen orduyu desteklemek amacıyla Osmanlı “Kafkas İslam Ordusu” nu kurdu. Bu orduya danışman olarak ise Agayef atandı. Kafkas İslam Ordusu, Azeri gönüllüleri ile Azerbaycan’ı Ruslardan kurtarmak için çalıştı (Çebitürk, 2001). Bu konuda başarı sağlanmışsa da savaştan Osmanlı Devleti’nin yenik çıkması nedeniyle ordu geriye çekildi (Sakal, 1999).

I. Dünya Savaşı sonrasında Rusya ile 3 Mart 1918’de imzalanan Brest Litowsk anlaşması mecliste değerlendirilirken Agayef anlaşma metninde bazı önemli noktaların eksikliğini vurguladı(Çebitürk, 2001). Müttefik devletler Rusya ile anlaşma yaparken Rusların himayesi altındaki ırkdaşlarının geleceğini hesaba kattı(Çebitürk, 2001). Barış hükümlerinde onların isimlerine değinildi ve hükümetten onların adına çeşitli teminatlar alındı(Çebitürk, 2001). Osmanlı’nın da Rusya’nın himayesinde yaşayan pek çok ırkdaşı ve dindaşı vardı. Agayef’e göre, ırkdaşlarımız ve dindaşlarımız kendi bağımsızlıklarını sağlamak için çaba harcamaktayken Osmanlı yönetimi bu konuda gerekli hassasiyeti göstermemişti(Çebitürk, 2001). Bu noktada Osmanlı’ya büyük görev düştüğünün altını çizdi(Çebitürk, 2001). Kafkaslar Rus himayesinden kurtarılmalı, Hükümet Kafkaslar için yeni politikalar üretmeli ve oradaki insanlarımızın bağımsızlığa kavuşması için gerekeni yapmalıydı (Çebitürk, 2001).

Azerbaycan Osmanlı’nın da sayesinde 28 Mayıs 1918 günü bağımsızlığına kavuştu. Ancak Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesiyle 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti Azerbaycan’la birlikte tüm Kafkasları boşaltmak zorundaydı(Çebitürk, 2001). Dolayısıyla bölgedeki siyasi ve askeri dengeler tekrar alt üst oldu (Çebitürk, 2001).

Agayef l918 Kasım ayında İngiltere ile yapılan görüşmelerde Azerbaycan Heyetine başkanlık yaptı(Çebitürk, 2001). Agayef İngilizler ile ittifak arayışına girdi(Çebitürk, 2001). Sorunların çözülmesinde İngiltere’nin Rusya’ya karşı bir denge unsuru olabileceğini umdu (Çoker, 1983). Ancak umduğunu bulamadı ve İngilizler ılımlı bir tavır göstermedi(Çebitürk, 2001). Bakü’nün boşaltılması istendi(Çebitürk, 2001). Ağaoğlu bu kez Ruslardan destek sağlamaya çalışmışsa da bunda da başarılı olunamadı (Çoker, 1983).

Daha sonra “Azerbaycan Milli Şurası”nın aldığı kararla Paris’te yapılan barış görüşmelerinde Ağaoğlu Paris Barış Konferansı’nda milletinin çıkarlarını savunmak için harekete geçti ancak Paris’e gitmek üzereyken İstanbul’da diğer İttihatçılar ile birlikte tutuklandı. Önce “Bekir Ağa” bölüğüne hapsedildi (25 Mart 1919) sonra da Malta’ya sürgüne gönderildi (Çebitürk, 2001).

Agayef’in tutuklanmasının gerekçesi “Alman beslemesi” olması (Çebitürk, 2001) ve Tercüman-ı Hakikat gazetesinde “Sözde Ermeni Soykırımını” desteklemesiydi (Şimşir, 1985). İngilizlerce Türkiye’deki Hıristiyanlarına zulmeden biri olarak görüldü ancak asıl amaç elbette Millî Mücadelenin önünü kesmekti.

Daha sonraları Londra Antlaşması’yla İngiltere savaş suçluları dışında(!) Malta’daki tutukluları serbest bırakmayı kabul etti. Türk hükümeti de 24 kişilik İngiliz esir grubunu serbest bırakmayı kabul etti. Bu anlaşma neticesinde Agayef serbest kaldı (Taşkıran, 1978).

Kaynakça

Ağaoğlu, A. (1911). Program veFiiliyat. Tevhîdi Efkar. akt: Coşkun Çebitürk

Ağaoğlu, A. (1912). Kabine ve Meclis. Tercüman-ı Hakikat. akt: Coşkun Çebitürk

Ağaoğlu, A. (1913). Garp ve Türk. Tercüman-ı Hakikat. akt: Coşkun Çebitürk

Ağaoğlu, A. (1914). İntihabat Etrafında. Tercüman-ı Hakikat. akt: Coşkun Çebitürk

Ağaoğlu, A. (1915). Rusya Türkleri’nin Mutalibi. Tercüman-ı Hakikat. akt: Coşkun Çebitürk

Atalar, M. (1996). Ahmet Ağaoğlu. Kayseri: Erciyes Üniversitesi Yayınları. akt: Coşkun Çebitürk

Çebitürk, C. (2001). Demokratikleşme Süreceinde Ahmet Ağaoğlu. Ankara: Anadolu Üniversitesi.

Çoker, F. (1983). Türk Tarih Kurumu Kuruluş Amacı. Ankara: TTK Yayınları. akt: Coşkun Çebitürk

Devlet, N. (1981). Rusya Türklerinde Milliyetçilik Şuuru. Türk Dünyası Araştırmaları. akt: Coşkun Çebitürk

Mourre, M. (1974). İhtilaller ve Darbeler Tarihi. İstanbul: Güneş Yayınları. akt: Coşkun Çebitürk

Sakal, F. (1999). Ağaoğlu Ahmet Bey. Ankara: TTK Yayınevi. akt: Coşkun Çebitürk

Saray, M. (1996). Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi. Ankara: TTK Yayınevi. akt: Coşkun Çebitürk

Şimşir, B. (1985). Malta Sürgünleri. İstanbul: Bilgi Yayınevi. akt: Coşkun Çebitürk

Taşkıran, T. (1978). Ne İdik Ne Olduk. Hayat Dergisi. akt: Coşkun Çebitürk

Bunları da sevebilirsiniz