Ukrayna’daki Yozlaşmanın Aklanması

6 Nisan 2022
Cato Institute
Ted Gallen Carpenter

Ukrayna’daki Yozlaşmanın Aklanması

Her ne kadar iki ülke arasındaki görüşmeler Ukrayna-Rusya gerilimini düşürmüş olsa da savaşın seyrine yönelik değerlendirmeler hala pek çok düşünce kuruluşunun öncelikli çalışma alanını oluşturuyor. ABD merkezli düşünce kuruluşu CATO Institute’te (CATO Enstitüsü’nde) bir çalışmasına Nisan yazımda yer verdiğim Ted Gallen Carpenter’ın Ukrayna Devletinin mevcut durumunu mercek altına aldığı bir makalesi yayımlandı. Değerlendirme ölçütlerine yapılan vurgu sayesinde; tüm dünyayı etkileyen bir çatışmanın tutarlı, bütünlüklü ve kısır tartışmaların önüne geçebilecek bir analizinin nasıl olması gerektiği yalın bir dille ortaya konulmuş.

Yazının giriş kısmında; ABD ile diğer batılı ülkelerin yetkililerinin ve haber platformlarında yer alan çoğu kişinin, hayrete düşürecek derecede yanıltıcı bir Ukrayna portresi çizdiğinden ve Ukrayna’yı neredeyse Doğu Avrupa’nın Danimarkası gibi gösterdiğinden bahsediliyor. Bu anlatıyı savunanların; savaşın NATO’ya girme amacı olan Ukrayna ve toprak talebinde bulunan Rusya arasında değil, otoriterlik ile demokrasi arasında geçtiğini sıklıkla dile getirdiği belirtiliyor. Yazarın dikkat çektiği konuya ilişkin bazı değerlendirmeler ise:

  • Beyaz Saray Ulusal Politikalar Konseyi Başkanı John M. Bridgeland: Zelensky ve Ukrayna halkı, demokrasilerini ve özgürlüklerini korumak için ölmeyi göze alan insanlar.

  • CNN’den John Blake: Ukraynalılar kendi demokrasi anıtlarını inşa ediyorlar.

  • Fox Haber editörü ve eski CIA istasyon şefi Dan Hoffman: Vladimir Putin’i çatışmanın tam kalbinde korkutan şey, NATO’nun bir tehdit oluşturması değil demokrasidir.

Yazara göre, Ukrayna demokratik, kapitalist bir model olmaktan çok uzak ve daha iç karartıcı ve rahatsız edici hakikat ise, Ukrayna’nın uluslararası sistem içindeki en yozlaşmış (özellikle yolsuzluğun yaygın olduğu) ülkelerden biri oluşudur. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Ocak 2022’de yayınladığı yıllık rapora referans verilerek, Ukrayna’nın 180 ülke içerisinde 32 puanla 123. sırada yer alırken “korkunç derecede yozlaşmış Rusya” az bir farkla 29 puan ile 139. sırada bulunuyor oluşuna vurgu yapılmış.

Analizde, Ukrayna’nın demokrasi ve sivil özgürlükleri koruma konusundaki sicilinin, yolsuzluk konusundaki performansından çok daha iyi olmadığı zira ülkenin Freedom House’un 2022 raporunda 100 üzerinden 61 puanla “kısmen özgür” kategorisinde yer aldığı aktarılıyor. Bu kategorideki diğer ülkeler arasında, Rodrigo Duterte’nin Filipinleri (55), Sırbistan (62) Macaristan (59) ve Singapur (47) gibi “liberal demokrasinin kalelerinin” bulunduğu bildirilirken; Başbakan Viktor Orban’ın muhafazakâr sosyal politikası nedeniyle Batı’daki ilericilerin şiddetli eleştirilerinin hedefi olan Macaristan’ın, aynı Batılı ideolojik fraksiyonlardan eleştiriyi bırakın övgüler alan Ukrayna’dan sekiz puan daha üst sırada yer aldığına dikkat çekiliyor.

Yazıda; Ukrayna siyasi idaresinin otoriterlik örneklerini, savaşın patlak vermesinden önce sergilediği iddia ediliyor. Sunulan birkaç örnek ise şunlar:

  • 2014 Maidan Devrimi’nde sadece birkaç ay sonra, yıllar boyunca artacak olan ülke içi eleştiriler bastırılmaya başlandı. Ukraynalı yetkililer siyasi rakiplerini baltaladı, sansür önlemleri aldı ve Ukrayna hükümetini ve politikalarını eleştirdiğini düşündükleri yabancı gazetecilerin ülkeye girişini yasakladı. Bu tür saldırgan eylemler Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve diğer bağımsız kuruluşlar tarafından da kınandı.

  • Neo Nazi Azov Battalion, Cumhurbaşkanı Petro Proşenko’nun askeri ve güvenlik aygıtının önemli bir parçasıydı ve Zelensky’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde de bu rolünü koruyor.

  • Bazı baskıcı önlemler, Rusya ile olan savaşın çok öncesinde, Zelensky döneminde artırıldı. Şubat 2021’de Ukrayna hükümeti, yoruma açık ve muğlak ölçütleri esas alarak tamamı Rusya yanlısı olmayan pek çok basın kuruluşunu kapattı.

  • Zelensky savaşı gerekçe göstererek on bir muhalefet partisini feshetti ve birçok medya organını kamulaştırdı. Bu önlemler, savaş zamanında dahi olsa demokrasiyle yönetilen ülkeler için oldukça uygunsuz.

Yazının son kısmında yer alan ve doğru bulduğum tespitler elbette tartışılabilir fakat yazarın, aklın ve bilimin ışığında değerlendirme yapmanın önemini vurguluyor oluşu fazlasıyla kıymetli. Makalenin son kısmına, Ukrayna halkının yaşadığı ve Vladimir Putin’in savaş kararının yol açtığı korkunç acıları paylaşmanın tamamen yerinde olduğu; ABD ile NATO ülkelerinin, Ukrayna’nın da takip etmek istediği, kışkırtmalarının seviyesine rağmen Rusya’nın cevabının çizgiyi aştığı belirtilerek başlanmış. Rusya’nın bu karşılığının, Avrupa barışında tehlikeli bir gedik açtığı ve insani bir krize sebep olduğu tespit edilirken Putin’in hamlelerine yönelik eleştirilerin ve hatta Ukrayna askeri direnişine sempati duymanın, Ukrayna siyasi sistemi hakkında sahte bir imaj çizmeden yapılabileceği vurgulanmış. Yazının iddiası ise iki cümlede özetlenmiş: Ukrayna özgürlükler ve liberal demokrasinin bir sembolü değil; savaş, demokrasi ve otoriterlik arasındaki varoluşsal çatışma nedeniyle çıkmadı. Yazarın tespitine göre ise, Ukrayna devleti olsa olsa yozlaşmış, sorunlu baskıcı politikaları olan yarı demokratik bir kurum olarak değerlendirilebilir.

Yazının bitiminde, tüm bu çarpıcı gerçeklik göz önüne alındığında Amerikan halkına yönelik “Ukrayna ile birlikte durma” çağrılarının yersizliğine dikkat çekiliyor ve ABD için Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumanın nükleer silaha sahip Rusya ile savaş riskini almaya değmeyeceği vurgulanıyor.

Bunları da sevebilirsiniz