San Salvador-EL SALVADOR

Sabah saatlerinde Antigua’dan El Salvador sınırına doğru aracımızla yola çıkıyoruz, 255 kilometre mesafedeki San Salvador bugünkü son durağımız olacak. Üç saat sonra El Salvador sınırına geliyoruz. Guatemala ile El Salvador arasında Pas Nehri’nin doğal sınır oluşturduğu yerde pasaport kontrolünden geçiyoruz.

El Salvador Cumhuriyeti, 7 milyona yakın nüfuslu, yaklaşık Ankara ili büyüklüğünde, Orta Amerika’nın en küçük ülkesidir. Dünyanın en iyi iki sörf noktası olarak El Sunzai ve Playa La Paz’ın da aralarında yer aldığı, 300 kilometreden fazla sahil şeridine sahiptir. İspanyollardan önce Aztek soyundan gelen Pipil’ler bölgedeki baskın etnik grupmuş, buraya mücevher ülkesi anlamına gelen Cuscatlan adını vermişler. İspanyollar, kurtarıcı anlamına gelen El Salvador adını vermiş. El Salvador, Venezuela’dan sonra suç oranı en yüksek, işsizliğin en fazla olduğu ülke. Ekonomisi tarihsel olarak tarıma dayanıyor, indigo (Çivitotu) bitkisi İspanyol döneminde en önemli ekinmiş. Daha sonra kahve üretimi öne geçmiş.

Sınırı geçtikten sonra tek şeritli asfalt yoldan ilerliyoruz ve 45 dakika sonra Santa Ana’da, Plaza Kristal’de yemek molası veriyoruz. Plazanın önünde tüfekli bekçi güvenliği sağlıyor. Burada hava sıcaklığı, Antigua’daki 15-20 derecelerden 32 dereceye yükseliyor.

Yemekten sonra, yarım saat mesafedeki Joya de Ceren arkeolojik alanına gidiyoruz. Joya de Ceren, Maya insanları tarafından, Zapotitan Vadisinde San Andres’den 5 km mesafede Sucio Nehri kıyısında kurulmuş. 600 yıllarında Loma Caldera (San Salvador Volkanı) erüpsiyonu sonucunda küllerle örtülene dek, yıllar boyu köyde yaşam devam etmiş. Loma Caldera erüpsiyonu, bu alanın mimari ve organik materyalleriyle birlikte Mezoamerika’daki en iyi korunmuş İspanyol öncesi köyü olarak kalmasını sağlamış. Amerika’nın Pompeii’si olarak tanımlanan Joya de Ceren’de, Mayaların kutsal saunasının da yer aldığı Maya eserleri 1976’da tesadüfen bulunmuş ve 1993’de Unesco Dünya Mirası listesine alınmış. Bu alanda 19 yapı tespit edilmiş, kazısı tamamlanan 10 bina içinde evler, ambarlar, toplumsal, dini yapılar, doğum ve arınma seremonisi yapılan Temascal adı verilen kutsal sauna bulunuyor. Gebe kadınlar, bu saunanın minicik kapısından dizlerinin üzerinde girermiş, bebeğin arınması için doğumu orada yaparlarmış.

Aracımızla, Joya de Ceren’e 36 km mesafedeki San Salvador’a doğru yola devam ediyoruz. Anayolun her iki tarafında uzanan, siyah deniz olarak tanımlanan volkanik taşlarla dolu alandan geçiyoruz. Bu siyah alanı, karşıda yükselen ve son olarak 1917’de patlayan Quetzaltepeque (Quetzal Tepesi) adıyla da bilinen San Salvador Volkanından akan lavlardan kalan volkanik taşlar oluşturuyor. Joya de Ceren’den çıktıktan 10 dakika sonra Joyas Negras seyir terasında mola verip bu manzaranın fotoğrafını çekiyoruz.

20 dakika sonra başkent San Salvador’dayız. Çift yönlü geniş bir caddeden şehre giriyoruz. Binalar yüksek duvarlı ve dikenli tellerle korunaklı görünümde. Bazı kapılarda silahlı bekçiler görüyoruz. Güvenlik sorunu yaşandığı, daha şehre girerken gayet açık şekilde fark ediliyor. Uruguay Caddesinden şehir merkezine ilerlerken sağ tarafta gördüğümüz yüksek beyaz duvarların arkasındaki ev başkanlık konutuymuş. General Escalon Caddesinden (Paseo Gral Escalon) geçiyoruz; Escalon ailesi kahve üreticiliği yapan 14 aileden biri, ülkenin en zenginlerindenmiş. Eski şehir bölümü volkan patlamaları nedeniyle çok yıkıldığı için şehir, buradaki daha modern bölüme kaymış. Paseo Gral Escalon’un 75 Av. Norte ile kesiştiği şehir parkında, Arjantin Meydanında Salvadorlu ressamların yaptığı resimler görünüyor. Plaza Las America’s veya El Salvador del Mundo adlı anıt meydanda, dünya üzerinde San Salvador heykeli ve üzerinde haç yer alıyor. Karşısında, Romero Monsero’nun küçük bronz heykelini, aynı meydanda Latin Amerika’nın en güzel yılbaşı ağacı olduğu söylenen kocaman süslü yılbaşı ağacını görüyoruz. Gerardo Barrios (Plaza Civica-Kent Meydanı) Meydanına ve parkına bakan Ulusal Saraya (Palacio Nacional) yakın bir noktada aracımızdan iniyoruz. Barrios Meydanında süslü kocaman bir yılbaşı ağacı, yerde şehrin sembolü olan “Ciudad Capital 1834” yazılı amblem, Metropolitan Katedrali, katedralin yan tarafında sarı renkli ulusal tiyatro binası yer alıyor. Çevremizde bizden başka turist görmüyoruz, koruma amacıyla tüfekli polisler bizi yakından izliyor.

Yıkılmış olan eski kilisenin yerine yapılan 1980 tarihli katedrale giriyoruz. Oscar Romero öldüğünde katedralin yapımı hala devam ediyormuş. Romero, 1977-80’de başrahipmiş, o dönemde iç çatışmalar şiddetle sürüyormuş. Barış öneren Romero ajanlıkla suçlanıp suikaste kurban gitmiş. Buraya defnedilen Romero, Vatikan tarafından aziz ilan edilmiş. Katedralin altında Oscar Romero’nun mezarının bulunduğu bölüme iniyor, İtalyan bir mimar tarafından yapılıp buraya gönderilen anıt mezarı görüyoruz.

Plaza Libertad’a (Özgürlük Meydanı) doğru yürümeye devam ediyoruz. Meydanın ortasında bir sütun ve üzerinde melek bulunan özgürlük heykelini görüyoruz. Bu heykel, 1811’de, özgürlüğe kavuşmalarının yüzüncü yılı anısına yapılmış. Heykelin ön tarafında, ışıklı “I love San Salvador” yazısı bulunuyor. Meydanın bir kenarında, değişik ve sade mimarisi ile kilise olduğu pek anlaşılamayan Iglesia El Rosario yer alıyor.

Hava kararınca, aracımızla şehrin güvenli bölgesinde yer alan otelimiz Barcelo’ya gidiyoruz. Şehir içinde meydanlarda ve binaların önlerinde tüfekli korumalar dikkati çekiyor.

Sabah kahvaltıdan sonra, San Salvador’a 25 kilometre mesafede, San Salvador Volkanının tepesinde ve deniz seviyesinden 1893 metre yükseklikteki El Boqueron Milli Parkına ve kraterine gidiyoruz. Otelden yola çıkışımızdan yaklaşık yarım saat sonra El Boqueron’a geliyoruz. Aracımızdan inerek ormanın içinde yukarıya tırmanan basamaklara yöneliyoruz. Milli park çevresinde değişik kuş türleri, yılanlar, geyikler, bitkiler, kahve plantasyonları bulunuyor. El Salvador’un milli kuşu Torogoz, Orta Amerika’ya endemik, orta büyüklükte renkli bir kuş; Nikaragua’nın milli kuşu da aynı. Seyahatimiz esnasında kendisini göremiyoruz, ama deseniyle magnetlerde ve çeşitli hediyelik eşyalarda karşımıza çıkıyor. Kuş sesleri eşliğinde Boqueron kraterine doğru epeyce merdiven çıktıktan sonra kraterin ilk manzara noktasına geliyoruz.

Boqueron: Büyük ağız anlamına geliyor. Binlerce yıl önce volkan patlaması sonucu meydana gelen kraterin çapı 1.5 kilometre, derinliği 558 metre. Zemininde El Boqueroncito adı verilen küçük kül konisi görünüyor. 1917’deki son patlamadan önce burada bir göl varmış, patlamanın sonucunda göl kaybolmuş ve yerinde bu koniyi bırakmış. 1917’deki patlamada başkentin büyük kısmı yıkıma uğramış ve kuzey bölgesindeki El Playon olarak bilinen büyük bir alan lavlarla kaplanmış. Lavlar 12 kilometrekarelik bir alanı örtmüş. Krateri, diğer iki manzara noktalarından da fotoğrafladıktan sonra geldiğimiz patikadan aşağıya yürüyoruz. Çevredeki satıcılardan endemik Madera ağacından yapılmış bilezikler ve magnet alıyoruz.

Kraterden ayrıldıktan 1.5 saat sonra Suchitoto’dayız. San Salvador’un 47 kilometre kuzeyindeki Suchitoto, beş ana üründen biri olan indigo başkenti olarak tanımlanıyor. Yerli dilindeki (Nahuatl) adı, kuşların ve çiçeklerin yeri anlamına gelir. Kolomb öncesi dönemlere tarihlenen köy, İspanyollar geldiğinde ülkenin en yoğun nüfuslu Yaqui veya Pipil yerleşimlerinden biriymiş. İspanyollar ilk önce bu bölgeye yerleşmiş. Çoğunluğu tek katlı, pencereli, balkonlu kolonial evlerin sıralandığı taş sokaklı kasaba, biraz Antigua’yı andırıyor. Aracımızla önce Suchitlan Gölü’ne doğru yola devam ediyoruz. Suchitlan Gölü, hidroelektrik santrali için 1973’de yapılmış suni bir baraj gölü.

Burada kısa bir fotoğraf molası verdikten sonra Suchitoto’da hediyelik eşya tezgahlarının sıralandığı küçük ana meydanda aracımızdan iniyoruz. Önce meydana çıkan sokaklardan birindeki küçük bir kapalı pazar yerine gidiyor, sonra tekrar meydana yürüyoruz. Meydandaki parkta, yuvarlak havuzun arka tarafında beyaz Santa Lucia Kilisesi yükseliyor, meydanın çevresinde kafeler, turizm bürosu sıralanıyor. Santa Lucia Kilisesi, 1853’de Cumhuriyet dönemi mimarisinde yapılmış. İki kuleli kilisenin ön cephesinde güzel pervazlı kemerler, iyonik sütunlar, üçgen alınlıkta eski saat bulunuyor.

Meydan çevresinde hediyelik eşya alışverişlerimizi yaptıktan ve kahvelerimizi içtikten sonra, aracımızla Pasifik kıyısındaki Costa del Sol’a doğru gidiyoruz. Costa del Sol boyunca sıralanan mütevazı otellerden birinin restoranına oturuyoruz. Okyanus dalgalarının okşadığı sahilde, alabildiğine uzanan kumsalda biraz yürüyüp fotoğraf çekiyorum. Sahilde yürüyen ve denize giren birkaç kişi dışında fazla kimse yok.

Deniz manzarasında gün batımına doğru yemeğimizi yiyor ve dinleniyoruz. Gün batımında, suların çekildiği ıslak kumsaldaki yansımalar şahane görüntü oluşturuyor. Fakat hava kararmaya başlayınca sivrisinekler artıyor. Aracımızla 1.5 saat mesafedeki San Salvador’a geri dönüyoruz.

Sabah erkenden, El Salvador’un doğusuna doğru yola çıkıyoruz. Dört saat sonra La Union’dayız. Ülkenin güneydoğusundaki Fonseca Körfezinde yer alan bu şehrin sokaklarında, tek katlı, bordo, mavi, yeşil renkli evler sıralanıyor. İki katlı evlerde ferforje demirli balkonlar dikkati çekiyor. La Union iskelesinden tekneye biniyor ve Fonseca Körfezi’ne açılıyoruz.

Pasifik Okyanusu’na açılan Fonseca Körfezini, El Salvador, Nikaragua ve Honduras çevreliyor. Valizlerimizin de yüklendiği mülteci teknesi gibi bir tekneyle hoplaya zıplaya körfezde ilerliyoruz. İki saat kadar ilginç bir yolculuktan sonra Nikaragua kıyılarına ulaşıyoruz.

Bunları da sevebilirsiniz