Hüsrev Gerede

Hüsrev Bey 1884 yılında Edirne’de doğdu. (Şimşir, 1996)

Dedesi Ali Paşa, Osmanlı Devleti’nin Bosna Valisi olan Zülfikar Kaptan’ın oğludur. (Bilge)

Hüsrev Bey’in eşi Galip Kemali Bey’in kızı Lamia Hanım’dır. Hüsrev Bey ile Lamia Hanım’ın nikahı 24 Ağustos 1922’de Berlin elçiliğinde elçilik imamı Şükrü Efendi tarafından kıyıldı. Hüsrev Bey asker çocuğu olması nedeniyle eğitim hayatını birden fazla şehirde sürdürdü. İlköğrenimini Edirne’de tamamlayan Hüsrev Bey eğitiminin sonrası aşamasına 1894-1900 arasında Erzurum’da devam etti. Erzurum Mülkiye İdadisi’nde eğitim alan Hüsrev Bey’in bu dönemde babasının vefatı sonrası asker olmayı istediği aktarılıyor. Bu nedenle Erzurum Askeri İdadisi’nin sınavlarına giren Hüsrev Bey Askeri İdadi’nin son sınıfına kaydoldu. (Önal, 2003)

Hüsrev Bey Askeri İdadi’den mezun olduktan sonra 13 Ocak 1902’de Harp Okulu’na başladı. (Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü)

Hüsrev Bey Harp Okulu’ndan 1905’te beşinci sırada ve piyade teğmen rütbesi ile mezun olarak kurmaylık hakkına kavuştu. Aynı sene kurmay olarak İstanbul Harp Akademisi’nde eğitim gören Hüsrev Bey 19 Haziran 1908’de yüzbaşılığa terfi etti. (Hüsrev Gerede’ye Ait Askeri Safahat Belgesi)

24 Ağustos 1908’de kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisi’ni bitirdi. Hüsrev Bey kurmay yüzbaşı olarak mezuniyetinin ardından İkinci Orduya bağlı 83.Alay 1.Tabur 1. Bölükte görevlendirildi. (Harp Akademilerinin 120 yılı 1848-1968 ”Şeref Dolu Yıllar”)

Bu görevlendirme sürecinde Adana Ermeni İsyanını bastıran birliklerde yer aldı. (F.Çoker)

Çeşitli alaylara tayin edilen Hüsrev Bey hafif süvari ve topçu alaylarında görev yaptıktan sonra 17 Kasım 1910’da Erkan-ı Harbiye-i Umumiye’ye bağlı İkinci Şube’ye atandı. Buradan 24 Nisan 1911’de 7.Fırka’ya atanmış ve burada görev yaparken Mecidiye Nişanı ile ödüllendirildi. (Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü)

7.Fırka’da yer aldığı dönemde 1912’de Balkan Savaşları’nın çıkmasıyla Hüsrev Bey, Kırklareli-Süloğlu ve Pınarhisar-Lüleburgaz Muharebeleri’nde kurmay yüzbaşı rütbesiyle görev yaptı. (Hüsrev Gerede’ye Ait Beşinci Dönem Terceme-i Hal Kağıdı)

Balkan Savaşları devam ederken Çatalca Ordusu’nda da görevlendirilen Hüsrev Bey, 17-20 Kasım 1912 tarihlerinde Birinci Çatalca Muharebesi’nde 7. Tümen Karargâhı kurmaylığında yüzbaşı rütbesiyle görev yaptı. (İ.Görgülü)

5 Haziran 1913’te Bulgaristan’la sınır belirlenmesi için oluşan heyette yer aldı. (Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, 1996)

12 Ocak 1914’te Atina Askeri Ateşeliği görevine atandı. (Hüsrev Gerede’ye Ait Askeri Safahat Belgesi)

1. Dünya Savaşı Dönemi

1. Dünya Savaşının başlamasından sonra Genel Karargâh’a bağlı 2. Haber Alma Şubesi’ne tayin edilen Hüsrev Bey, 16 Şubat 1915’te buradan 3.Orduya gönderildi. (Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü)

Kafkaslar’daki muharebelerde gösterdiği başarılar nedeniyle Hüsrev Bey 1915’te Gümüş Liyakat Madalyası ile ödüllendirildi ve 7 Haziran 1916’da binbaşılığa yükseltildi. (Hüsrev Gerede’ye Ait Askeri Safahat Belgesi)

2 Kasım 1916’da başarılarından dolayı Muharebe Gümüş İmtiyaz Madalyası’nı aldı. (Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü)

Hüsrev Bey 1917 yılında Doğu Cephesinde yapılan mevzi muharebelerinde, Kafkas Ordular Grubu’nda görev üstlendi. (İ.Görgülü)

Osmanlı Devletinin müttefiki Almanya’ya incelemelerde bulunmak üzere gönderdiği askerî kurulda bulunan Hüsrev Bey, 18 Mart 1917’de Almanya’ya ulaştı. (F.Çoker)

1918 yılının Şubat ayında 3.Ordu’da görevini yürüten Hüsrev Bey, ileri harekâtta 3.Ordu Komutanı Vehip Paşa’nın altında 3.Ordu Harekât Şube Müdürü olarak görev yaptı. (İ.Görgülü)

Nisan 1918’de I.Kafkas Kolordusunun Kurmay Başkanlığına tayin edildi. (F.Çoker)

Hüsrev Bey bu görevini yaz aylarında gerçekleştirilen harekâtta da sürdürdü. (İ.Görgülü)

16 Ekim 1918’de atandığı 25.Kolordu Kurmay Başkanlığı görevini sürdürürken, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Genel Karargah’a döndü. (Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü)

Mütareke zamanında Karma Basın Sansür Heyeti üyeliğinden istifa eden Hüsrev Bey, işgallere basın yoluyla karşı çıkmayı istedi, bu doğrultuda Rauf Bey (Orbay) ve Nazmi Bey (Topçuoğlu)’in birlikte çıkardığı ve İsmail Hami Bey (Danişment)’in de başyazılarını yazdığı Memleket gazetesinde takma adlarla makaleler yazdı.

Milli Mücadele Dönemi

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkışı öncesinde oluşturmaya başladığı 9.Ordu Müfettişlik Heyetine Hüsrev Bey’i de almak istedi. Şişli’de Ömer Bey Apartmanında düzenlenen bir görüşmede, Hüsrev Bey’i Müfettişlik Erkân-ı Harbiyesine almak istediğini söyleyen Mustafa Kemal Paşa’nın bu teklifini Hüsrev Bey kabul etti. (Önal, 2003)

Hüsrev Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın teklifini kabul etmesiyle birlikte 7 Mayıs 1919 tarihinde 9. Ordu Müfettişlik Heyeti’ne atandı. (Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü)

19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşan kurulda görev alan Hüsrev Bey, burada istihbarat ve propaganda işlerinden sorumlu tutuldu.

9. Ordu Müfettişlik Heyeti 13 Haziran’da Amasya’ya ulaştı. Amasya’da bir genelge hazırlandı. Toplantıda alınan kararlar doğrultusunda hazırlanan genelge, illere şifreli bir telgrafla gönderildi. Amasya Genelgesi’nin maddelerini içeren bu telgrafı Mustafa Kemal, Kâzım, Hüseyin Rauf Bey, Ali Fuat Paşa ve kurulda istihbarat ile propaganda işlerinden sorumlu Binbaşı Hüsrev Bey imzaladı. (Yazıcı, 1981)

İllere gönderilen Amasya Genelgesi’nde; ulusal bağımsızlığın tehlikede olduğu ve hükümetin İtilaf devletlerinin güdümünde olması nedeniyle görevini yapamadığı vurgulandı. Milletin hakkını, hukukunu anlatmak ve savunmak için hiçbir şekilde baskı altında olmayan bir temsil kurulunun kurulmasının gerekliliği de genelgede ifade edildi.

Hüsrev Bey bütün bu milli kurtuluş sürecinde, Erzurum ve Sivas Kongreleri de başta olmak üzere, Mustafa Kemal Paşa’nın destekçisi oldu.

1920’nin Nisan’ında Ankara’ya gelen Hüsrev Bey, Mebusan Meclisi’nde ifa ettiği vekillik görevini burada da sürdürmek istedi fakat bu dönemde Bolu’da çıkan ayaklanmanın Gerede’ye ulaşması üzerine bölgeye bir heyet gönderilmesine karar verildi.

23 Nisan’da Gerede’ye ulaşan heyet, Keçi Kalesi’nde top ateşiyle karşı karşıya kaldı ve sonrasında ellerinde bayrak olan bir grubun kendilerine geldiklerini gördü. Bunun TBMM’nin açılışından dolayı yapıldığını düşünen heyet, Gerede’ye daha da yaklaştıklarında ise piyade ateşi altında kalmış ve bunun üzerine başka bir yola girdi. Gerede’ye çıkan her yolun isyancılar tarafından ele geçirilmesi sonucunda ise asiler tarafından tuzağa düşürülen kurul, yakalanarak hapishaneye götürüldü. Olaydan çok etkilenen Hüsrev Bey hatıralarında bu olaydan ayrıntılarıyla bahsetti. Hüsrev Bey, Gerede’deki esir alma olayı sırasında taşlı saldırılardan dolayı sırtından yaralandı.

Ayaklanmaların üzerine Mudurnu Cephesi komutanlarından Refet Bey, Bulanık’a gelerek buraya bir telgraf hattı çektirdi. Aynı gün Mudurnu’da bulunan Binbaşı Hüsrev Bey de Büyük Millet Meclisi’ne bir telgraf gönderdi. Telgrafında; Mudurnu’daki yurttaşların Osmanlı Devleti’nin zor durumu karşısında tek yumruk olmak istediğini belirtti. Bu telgraf sonrasında Bulanık civarında Miralay Refet Bey ile görüşen Sefer Bey, Düzce ve Bolu çevresindeki isyancıların bölgeden uzaklaştırılmasını, Düzce’de hapishanede bulunanların serbest bırakılmasını ve ele geçirilen silahların iadesini kabul etti. (TBMM Zabıt Ceridesi)

Yapılan görüşmeler sonucunda Miralay Refet Bey ve Binbaşı Nazım Bey Düzce ve Bolu’yu da kapsayan bir askerî harekâta başladı. Harekâtla 28 Mayıs günü Bolu’ya ulaşan Miralay Refet Bey, bölgede hakimiyeti ele geçirdi ve 2 Haziran’da meclise gönderdiği telgrafla askerî harekâtın başarıyla sonuçlandığını belirtti. (Çağlar, 1997)

1920’nin Haziran ayında, Hüsrev Bey, Ankara’da Meclis’te Trabzon Vekili olarak görev yaptı.

Londra Konferansı’na gidecek heyete seçildi. Sakarya Savaşı’nda cephede görevlendirilmeyen Binbaşı Hüsrev Bey Meclis’te mebusları savaş hakkında bilgilendirdi. Meclisteki toplantı salonuna büyük bir kara tahta getiren Hüsrev Bey, aldığı askeri bilgileri çizimlerle gün gün mebuslarla paylaştı. (Önal, 2003)

Milli Mücadele Sonrası

Milli Mücadele’nin sonlanmasından ve Lozan Barış Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Hüsrev Bey’e İstiklal Madalyası verildi. (TBMM Zabıt Ceridesi )

Trabzon Mebusu Hüsrev Bey, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra dünyayla yurdun diplomatik ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla atanan diplomatlardan biri oldu. Rıdvanbeyoğlu Hüsrev Bey, Cumhuriyet’in ilk elçilerinden biri olarak Atatürk döneminde sırasıyla Budapeşte, Sofya, Tahran ve Tokyo büyükelçiliği yaptı. 22 Aralık 1924’te rütbesi yarbaylığa yükseltildi.1927’nin Ekim ayında orta elçi unvanıyla görevini yürüten Hüsrev Bey İcra Vekilleri Heyeti’nin kararnamesiyle askerlikten emekliye ayrıldı.

Türkiye’de 1928 yılında gerçekleşen alfabe değişikliği ile birlikte, Bulgaristan Öğretmenler Birliği yeni harflerin Bulgaristan’daki Türk okullarında kullanılmasını istedi ve bu konuda çeşitli girişimlerde bulundu. Bununla ilgili olarak 1928 yılında bir kurultay düzenleyen cemiyet, Bulgaristan’da yer alan Türk okullarında da yeni Türk harflerin kullanılması kararını aldı. Bu kararın sonrasında dönemin Sofya Elçisi Hüsrev Bey de Hariciye Nezaretine bazı raporlar göndermeye başladı. Hüsrev Bey, raporunda Bulgaristan’daki şehbenderliklere, bazı hocaların bu harflerin kullanılmaması hususunda fikir belirttiğini ve halkın konu ilişkin yeterli bilgiye sahip olmaması nedeniyle fikirlerini yaydıklarını belirtti. (Şimşir, Bulgaristan Türkleri (1848-1985), 1986)

18 Aralık günü konuya ilişkin başka bir rapor gönderen Hüsrev Bey, Bulgar Başvekili Leapcheff ile görüştüğünü, Maarif Encümeninde Latin harflerinin kullanılmasına izin verilmediğini, dört yıl daha Arap harfleriyle eğitim yapılacağı kararının alındığını bildirdi. Raporunun devamında Maarif Nezareti’nin aldığı bu kararın Türk azınlığı güç durumda bıraktığını ve yeni harflerin Türk okullarında kullanılmasına izin verilmesinin lüzumlu olduğunu söyleyen Hüsrev Bey, Başvekil ile görüştükten sonra aynı isteklerini Hariciye Vekiline de bildirdi. Sofya Elçisi Hüsrev Bey ve Bulgar Türklerinin bu etkinlikleri sonucunda Bulgar Maarif Vekâleti, 14 Ocak 1930 tarihinde yayınladığı genelgeyle birlikte Türk okullarında yeni Türk harfleriyle yapılacak eğitimin dört yıl ertelenmesi yolundaki kararı ortadan kaldırdı. (Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü) (Şimşir, Bulgaristan Türkleri (1848-1985), 1986)

Sofya’da Deliorman Gazetesi ile Halk Sesi Gazetesi Bulgaristan Türklerinin en önemli yayınlarını oluşturuyordu, Deliorman Gazetesi, 1929’da Bulgaristan Türkleri tarafından toplanan Milli Kongrenin düşüncelerini yaymaktaydı. 1934 yılında yayın hayatı sonlanan Halk Sesi Gazetesi ise Türk-Bulgar Dostluk Cemiyeti ve etkinliklerine ilişkin haberlere yer vermekte ve Sofya Elçiliğinin desteği ile çıkmaktaydı. (Okday)

İran ile Ağrı ayaklanması nedeniyle yaşanan sınır sorununun çözümlenmesi için 1930 yılında Tahran Büyükelçiliği’ne Hüsrev Bey tayin edildi ve 24 Temmuz 1930 tarihinde, Başvekil İsmet Paşa’nın da katıldığı bir yemekte Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa Tahran Büyükelçisi olarak tayin edildiğini Hüsrev Bey’e bildirdi. Yalova’daki görüşmede Hüsrev Bey’e ilk inkılap ve müşkilat arkadaşım olarak hitap eden Mustafa Kemal Paşa, daha sonra sınıra ilişkin sorunlar ve Türk-İran ilişkileriyle ilgili talimatlarını bildirdi. (Vakit Gazetesi, 1930)

Hüsrev Bey’in Tahran Büyükelçiliği sırasında İran ile Türkiye arasındaki sınır sorunları, oluşturulan komisyonlar aracılığıyla tamamen ortadan kalktı. (Vakit Gazetesi, 1930) Ayrıca yine bu dönemde iki ülke arasında İran Şahı’nın Türkiye ziyareti ile başlayan diyalog ortamı karşılıklı samimiyet ile devam etti. Hüsrev Bey, İran Şahı’nın yurt gezisinde kendisine eşlik etti ve gezilen yerlerde kendisine rehberlik etti. (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları , 2001)

Şah Pehlevi’nin Türkiye gezisinin ardından Hüsrev Bey sağlık sorunları nedeniyle Tahran Büyükelçiliği’nden istifa etti. (Milliyet, 1934)

Tahran Büyükelçiliği’nden istifa eden Hüsrev Bey, 6 Ocak 1935 tarihinde yeni görevi hakkında bilgi alma amacıyla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa ile görüştü ve bu görüşmede Mustafa Kemal tarafından kendisine Kurtuluş Savaşı’nda büyük emeklerinin geçtiği yerin Gerede olması nedeniyle Gerede soyadı verildi. (Ulus , 1935)

Gerede, 1935 seçimlerinde Sivas Mebusu seçildi. 24 Aralık 1935’te İcra Vekilleri Heyeti’nin kararnamesi ile Tokyo Büyükelçisi olarak tayin edildi. (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları , 2001)

Gerede, Tokyo Büyükelçisi olduğu dönemde Ertuğrul Şehitliği Anıtı’nın yapımı konusuyla özel olarak ilgilendi, 1935 yılının Aralık ayında abidenin temel atma töreni yapıldı.

1938’de Atatürk’ün ölümü ve İnönü’nün cumhurbaşkanı olmasıyla Berlin Büyükelçiliği’ne atanan Gerede, İkinci Dünya Savaşı’nın en zorlu döneminde Berlin Büyükelçisi olarak görevini sürdürdü. (Cumhuriyet , 1939)

Hüsrev Gerede’nin bu dönemdeki çabalarının ana hedefi, Türkiye’yi savaşın ve her türlü gerilimin uzağında tutarak süreci zararsız atlatmaktı. (Gerede, 1994)

Gerede Büyükelçi olduğu dönemde Almanya’da öğrenim gören Türk öğrencilerin durumuyla yakından ilgilendi, konu hakkında yurda rapor gönderdi ve Türkiye’nin sanayi ile tarim ürünleri aracılığıyla tanınabilmesi için çaba gösterdi, büyük fuarlarda ülkemizin tanıtılmasına önayak oldu (Son Posta , 1940)

Yine bu dönemde 18 Haziran 1941 tarihinde Türk-Alman Saldırmazlık Anlaşması imzalandı. 9 Ekim 1941’de ise Ticaret Anlaşması imzalandı.Gerede 1942 yılında Berlin’den merkeze çekildi ve yurda döndü, 10 Ekim 1946’da ise Rio de Janerio’nun büyükelçiliğe yükseltilmesiyle buraya büyükelçi olarak atandı, 1949 Temmuz’unda emeklilik sınırını doldurduğu için emekliye ayrıldı. Emekliye ayrıldıktan sonra Yugoslavya’da Emlak Ve Matlubatı Bulunanların Haklarını Koruma Derneği Kongresi Başkanlığı veya Türkiye Kiracılar Cemiyeti Reisliği gibi, çeşitli toplulukların başkanlığını yürüttü. Emekliliği ile birlikte hatıralarını da yazdı.

Gerede geçirdiği kalp kriziyle 22 Mart 1962’de vefat etmiştir.

Kaynakça:

1) Askeri Tarih Belgeleri Dergisi , Belge No: 2819 Yıl : 45 Sayı:101, Ocak 1996

2) Mustafa L. BİLGE , Rıdvanbegoviç Ali Paşa, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C.35, İstanbul, 2008

3) Cepheden Meclise Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yıldönümü, T.C. Milli Savunma Bakanlığı, Ankara, 1999

4) Cumhuriyet Gazetesi Arşivi

5) Hüsrev GEREDE, Harp İçinde Almanya (1939-1942), ABC Ajansı Yayınları, İstanbul, 1994

6) Harp Akademilerinin 120 Yılı 1848-1968, Şeref Dolu Yılllar

7) Hüsrev GEREDE’ye ait askeri safahat belgesi, Milli Savunma Bakanlığı

8) TBMM Arşivi, Hüsrev GEREDE’ye ait Beşinci Dönem Terceme-i Hal Kağıdı

9) Milliyet Gazetesi Arşivi

10) İsmail Hakkı OKDAY, Bulgaristan’da Türk Basını, Hürriyet Ofset Matbaacılık ve Gazetecilik

11) Son Posta Gazetesi Arşivi

12) TBMM Zabıt Ceridesi

13) Ulus Gazetesi Arşivi

14) Vakit Gazetesi Arşivi

15) Sefer YAZICI, Milli Egemenlik Belgeleri, TBMM Basımevi, Ankara, 2015

16) Günay ÇAĞLAR, Hüsrev Bey Hey’et-i Nasihası ( Nisan-Haziran 1920 ), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1997

17) Sami ÖNAL, Hüsrev GEREDE’nin Anıları, Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve Devrimler, İstanbul, 2003

18) Bilal N. ŞİMŞİR, Bizim Diplomatlar, Bilgi Yayınevi, Ankara 1996

19) Bilal N. ŞİMŞİR, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1993

20) Bilal N. ŞİMŞİR, Bulgaristan Türkleri (1848-1985), Bilgi Yayınevi, Ankara,1986

Bunları da sevebilirsiniz