Saffet Arıkan

 

Hayatta tanıdığım, meziyetlerine meftun olduğum insanlardan iki tanesi bazı bakımlardan birbirine çok benzerdi. Rahmetli Saffet Arıkan ve Nafi Atıf Kansu. Bizim neslimize ağabeylik eden sır kutusu gibi kapalı duran bu iki büyük insanın ikisi de gördüklerini, bildiklerini, hele memleket işleri ile ilgili düşüncelerini kolay kolay söylemezlerdi. Böyle olduğu halde onların çevreleri insana merhametli bir ananın sıcak kucağı gibi tesir ederdi. İnsan bu çevreye girince kendisini tatlı bir dostluk havasının huzuru içinde bulur, önceden tasarlayamadığı derecede faydalanır, rahat rahat her şeyi konuşabilirdi.”

İsmail Hakkı Tonguç (Tonguç, 2002)

Asker kökenli olan Saffet Arıkan, özellikle Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlenmesiyle Türk siyasi tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Köy Enstitülerinin onun Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde kurulmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim seferberliğinin kilit isimlerinden biri olmasıyla öne çıkan Saffet Arıkan’ın hayatı, “Millî Kahramanlar” yazı dizisinin bu ayki konusudur.

Gençlik ve Askerlik Yılları

Saffet Arıkan 26 Kasım 1897 günü Erzincan’da doğmuştur. İlk ve ortaöğrenimini Erzincan ve Erzurum’daki askeri okullarda almış, ardından eğitimine İstanbul’daki Mekteb-i Harbiye’de devam etmiş ve 1910 yılında da Erkânı Harbiye Mektebi’nden yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur. (Başar, 2004)

Önceleri Genelkurmay Üçüncü Şubesinde görevlendirilmiş, ardından Yemen’deki Türk Ordusu Komutanlığına atanmıştır. Burada kurmay yüzbaşı rütbesiyle, Kurmay Yüzbaşı Salih (Omurtak) ve İsmet (İnönü) ile birlikte görevine devam etmiştir. (Sorguç, 1982)

1913 yılının Ağustos ayında Genel Kurmay Karargâhı Birinci Şubesinde çalışmak üzere İstanbul’a dönmüş, Eylül ayında Divan-ı Ali Askeri Kitabetine memur olarak atanmıştır. 1914 yılı Nisan ayında Birinci Dünya Savasında Üçüncü Tümen Kurmay Başkanlığında aynı görevine devam etmiştir. Ardından 14. Fırka Kurmay Başkanlığına tayin olmuş ve Çanakkale’de Kerevizdere muhaberatında bulunmuştur. Aralık 1915’te 6. Ordu Kurmay Başkanlığını üstlenmiş, daha sonra Bağdat’a gitmiştir. Sırasıyla 18. Kolordu Kurmay Başkanlığında Şube Müdürü, ardından Kurmay Başkanı olmuştur. 1916 yılının Aralık ayında binbaşılığa terfi edilmiştir. 1917 yılı Aralık ayında Genel Karargâh 1. Şube Müdür Muavini olmuş, ardından Alman Birliklerinin Batı Cephesine staj için gönderilmiştir. (Başar, 2004)

Bakü Seferi’nde Bakü’nün alınmasında orada bulunmuştur. Bakü Seferi’nden sonra 25. Kolordu Kurmay Başkanlığına, Sadrazam ve Harbiye Nazırı olan İzzet Paşa’nın Başyaverliğine atanmıştır. İzzet Paşa’nın görevlerinden istifa etmesinin ardından Saffet Arıkan’ın da görevi sona ermiştir.

İstanbul’un İngilizler tarafından işgali sonrası Ankara’ya gelen Saffet Arıkan, aynı hafta içinde Anzavur Harekatı’nı idare etmek için Bursa’ya ve oradan da Düzce-Bolu isyanı mıntıkasına hareket etmiştir. 6 ay kadar Garp Cephesi Kurmay Başkanlığı yapmıştır (Başar, 2004).

Daha sonra Milli Hükümet tarafından Moskova Ateşe Militerliğine tayin edilmiştir. Moskova’dan Türk Ordusu’nun silah ihtiyacını karşılamaya çalışmış, ardından Almanya’ya geçmiştir. 1 Mart 1921 günü yarbay olmuş ve 1923 yılında yurda dönmüştür. 1 Haziran 1925 günü Albay olmuş, 1 Mart1926 tarihinde kendi isteğiyle ordudan emekliye ayrılmıştır. (Sorguç, Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, 1987)

Siyasi Hayatı

Saffet Arıkan, III., IV., V., VI. ve VIII. dönem Erzincan, VII. dönem Konya Milletvekili olarak TBMM’nde görev almıştır. 1925–1931 yılları arasında CHP’nin Genel Sekreterliğini yapmıştır. Erzincan Milletvekili iken Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen’in Doğu illeri Genel Müfettişliğine atanması nedeniyle istifa ederek ayrılmasının ardından 10 Haziran 1935 günü Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başlamıştır. (Cumhuriyet, 1935)

Ülkenin gerçeklerin uygun bir eğitim sisteminin hazırlanması için ilk olarak yurtdışından gelen bilim insanlarının da dâhil olduğu bir araştırma sürece başlamıştır. İki ay kadar ülkede incelemelerde bulunan Kolombiya Üniversitesi’nden filozof John Dewey hazırladığı raporunda bunları söz etmiştir: “Okullarda köylülerin ve çiftçilerin ilgi ve gereksinimlerine özel bir önem verilmeden öğretimin yaygınlaştırılması ve zorunlu kılınması, sosyal çelişkiler doğuracak olağanüstü bir durum ortaya koyar. Köylülerle çiftçilerin gereksinimleri ayrıca düşünülmeden geliştirilecek bir eğitim sistemi lafçı ve gerici olur… Türkiye’de ulusal refahın gelişmesi, tarım çalışmalarının düzeltilmesiyle sıkı biçimde ilgilidir. Bu bakımdan Türkiye eğitimi için en baş sorun, derslerin köy hayatına iyice bağlı olacağı bir tür ilk ve ortaokullar kurulmasıdır.” (Dewey, 1952)

Vatandaşın ilgisini eğitime çekmekte yaşanan sorunları çok iyi saptayabilen Saffet Arıkan’ın görüşleri Dewey’in görüşleriyle paraleldir. Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Ahmet Ağaoğlu ile bir söyleşisinde Saffet Arıkan: “…Köy mektepleri kaç senelik ve kaç sınıflık olmalıdır? Böyle bir mesele yoktur isterse bir sınıflı ve bir senelik, isterse on sınıflı ve on senelik olsun. Köy mektebinden köylü istifade ediyor mu? İşte asıl mesele budur. Ve bu suale verilecek doğru ve hakiki cevap şudur: “Etmiyor”. Ve etmediği için de köylü bu mektebi sevmiyor, sevmemiştir. Fakat ne için istifade etmemiştir? Çünkü bu mektep köylünün yaşayışı ve ihtiyaçları nazara alınarak kurulmamıştır. Orada köylü yarım yamalak okuma yazma öğreniyor ve ekseriyetle sonraları bunları dahi unutuyor. Bunun içindir ki köylü mektebe rağbet etmiyor. O halde yapılacak iş sınıf ve yıl meselesini halletmek değildir. Mektebi köylünün hayatına, ihtiyaçlarına uydurmaktır… Köylü bizden ameli yaşayışını kolaylaştıracak, tabiata karsı yaptığı mücadelede kendisine yardım edebilecek bilgiler istiyor. O ekincidir. Binaenaleyh biraz topraktan, ekincilikten anlamak istiyor. O köyünde birçok şeyleri yapmaya muhtaçtır. Mektep ona bir şeyler yapmağı öğretmelidir. Mesela kırılmış bir sabanı tamir, yıkılmış bir evi kurma gibi… Bu suretle köylünün ameli hayatına uydurulmuş olan bir mektep, elbette sevilecektir…” (Ağaoğlu, 1935) sözleriyle köylünün gündelik sorunlarından ve ihtiyaçlarından alâkasız bir eğitim sisteminin köy halkı tarafından benimsenmeyeceğini ifade etmiştir.

1933 yılında Türk ekonomisi üzerine incelemeler yapmak üzere gelen bir Amerikan Kurulunun raporunda ekonominin eğitimden bağımsız düşünülemeyeceği ifade edilir. Ekonomiyi düzene koyabilmek için eğitimde özellikle ziraat, fen ve mühendislik, ust-sanayi işçisi ile idarecileri ve son olarak ticaret üzerine ayriyeten dikkat edilmesi tavsiye edilmiştir. (Başgöz, 1968)

Saffet Arıkan öncelikle çözülmesi gereken sorunları belirlemek için öğretmenlerden anketler yoluyla bilgi edinmiştir. Öğretmenlerden değerlendirmeler yapmalarını, önerilerde bulunmalarını, değişikliğe ihtiyaç olup olmadığını belirtmelerini istemiştir. (a.g.e.)

Uygulayacağı eğitim politikasında öncelikle programın ve öğretmenin önemini şu sözlerle vurgulamıştır: “…Arkadaşlar biz maarif isini evvela su cepheden mütalaa ediyoruz. Vatandaşa vereceğimiz bilgiyi maddi hayatında kendisine faydalı kılmak. Bizim esas prensibimiz budur. Bunun için takip ettiğimiz sıra da şudur: Evvela bu nokta-i nazara göre vatandaşa ne gibi malûmat ve bilgi vereceğiz? İkincisi bu bilgiyi hangi hoca vasıtasıyla vereceğiz” Yani evvela bir program sonra bir muallim. Daha sonra da yani bu iki esas mevcut olduktan sonra mektep açmaktır. Sıra böyle geliyor. İkincisi memlekette realite nedir, bugünkü vaziyet durum nedir? Bunu tetkik edip buna göre çare ve tedbir bulmak. …” (1936)

Programlardaki değişimler birbirini peşi sıra izlemiştir. Köy ilkokullarının programı değiştirilmiş, bu değişikliğin amacı da okul eğitiminin köyün sosyal, ekonomik hayatına uydurulması olarak belirlenmiştir. (1936)

Üniversitede görevli öğretim üyelerinin görüşlerine başvurmuş, sonra da liselerin öğretim programları 1937–1938 öğretim yılında yenilenmiştir. Bu değişikliğin sonucunda bazı derecelere yeni adlar verilirken, bazı derslerin de haftalık toplam süreleri artırılmıştır. (1936)

Mesleki ve teknik öğretimde en önemli sorun, bu okullara yoksul aile çocuklarının kısa yoldan bir meslek sahibi olmak için başvurmalarına karşın okul masraflarının yüklü olmasıdır. Bu sorun giderilmiş, yatılılık imkânlarından arttırılmıştır. Saffet Arıkan mesleki ve teknik eğitimde izledikleri politika konusunda TBMM’de 1936 yılı Bakanlık Bütçe görüşmeleri sırasında su açıklamalarda bulunmuştur: “…varılan neticeyi hülasa edeyim. Bu mektepler söyle tasnif edildi. Evvela memlekette bir atölyede çalışanları teknik bakımından ıslah edici çırak mektepleri, bunlar sanat mektepleri olan yerlerde, sanat mektepleri olmayan yerlerde de yeniden açılarak tesis edilecektir. Pratisyen ustaları, fenni olarak yetiştirmek üzere de aksam mekteplerinden istifade edilecektir. Memleketin endüstrisine uygun elemanlar yetiştirmek üzere, sanat mektepleri çoğaltılacaktır. Hem fen adamı yetiştirmek, hem de muallim bulmak ihtiyacı karsısında ileride bir teknik kurum, bir de politeknik açmayı tasavvur ediyoruz.” (1936)

Öğretmen yetiştirme meselesi ise nispeten zor bir sorundur. Daha fazla sayıda öğretmen yetiştirmenin gerekliliği bariz olmakla birlikte yetiştirilecek öğretmenin çalışacağı yerin şehir ya da köy olmasına göre farklı bir eğitim vermenin gerekliliği tartışma konusu olmuştur. Saffet Arıkan köyde çalışacak öğretmenin farklı bir eğitim alması gerektiğine inanmıştır. Görüşlerini “…sonra bir köy muallimi meselesi vardır. Doğrusu budur ki büyük şehirlerde yetişmiş olan muallimler köye istemeyerek giderler ve gittikten sonra da oradan kurtulmayı bir nimet sayarlar. Bu böyledir ve bu hakikati hesaba katmak lazımdır. Şehir hayatına alışmış olan bir muallim, köy hayatını sevmiyor. Ona ısınmıyor, binaenaleyh köylü için umulan faydaları temin edemiyor. Köy muallimi, köy hayatı şartları içinde ve köy muhitini andıran bir muhitte yetiştirilmelidir. O, kendisi, köy hayatı yasamalıdır ve köylünün ihtiyaçlarını ta mektepten kavramalıdır. Binaenaleyh bundan sonra kurulacak köy muallim mektepleri, mutlaka köy muhiti içinde kurulmalıdır. Bu suretle köye gelirken muallim alışmış olduğu bir muhitten koparılarak götürülmeyecektir. Bununla birlikte böyle bir muallim ameli vazifelerini ifa edecek bir tarzda yetiştirilecek, artık onun kafası fuzuli nazariyelerle doldurulmayacaktır. Köyün ameli ihtiyaçlarını tatmin edebilecek ameli bilgilerle teçhiz edilecektir…” (Ağaoğlu, 1935) sözleriyle ifade etmiştir.

Köy çocuklarından köy öğretmenleri yaratma fikrinin kabul edilmesiyle bu çocukları kimin eğiteceği sorunu ortaya çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında cephede çeşitli konular hakkında eğitim gören köylü gençlerin tekrardan toplanıp eğitmen olarak eğitilmesi fikri kabul edilmiştir. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığı’nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği’nde yetiştirilerek köylere gönderilmiştir. Böylece hem köye bir öğretmen gidecek hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifleyecektir. (Çıkar, 1997)

Köy Enstitüleri kurulana kadar bağımsız kurslar halinde, Enstitüler kurulduktan sonra da onlara bağlı olarak devam edilmiştir. Bu enstitülerin sorumluluğu Saffet Arıkan tarafından İsmail Hakkı Tonguç’a verilmiştir. 1937–46 yılları arasında 8 bin eğitmen yetiştirilmiştir. Bu eğitmenler Anadolu’nun dört bir yanında pek çok öğretmen yetiştirmişler, Dünya’ya örnek olacak okullar yaratmışlardır. Bütün bunlar Saffet Arıkan’ın bakanlığı sırasında olmuştur. (Başgöz, 1968)

Atatürk’ün vefatı sonrası Aralık 1938’ de rahatsızlığı sebebiyle görevinden istifa etmiştir. 1940–1941 yılları arasında da Milli Savunma Bakanlığı görevinde bulunmuştur. Daha sonraki yıllarda Berlin Büyükelçisi olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Türkiye’ye dönmüştür. Saffet Arıkan 26 Kasım 1947 günü vefat etmiştir. (ALDEMİR, 2007)

Siyasi hırsı olmayan Saffet Arıkan’ın Atatürk’ün güvenini kazanması boşa değildir. Ondandır ki eğitim üzerine bir çalışması olmayan Arıkan’ı Milli Eğitim Bakanı yapmıştır. Ve Atatürk’ün güvenini boşa çıkarmamış, Dünya’ya örnek işler başarmıştır. Böylelikle “Milli Kahraman” olmuştur.

Kaynakça

Cumhuriyet. (1935).

(1936). Cumhuriyet.

TBMM.Z.C., İ:68, IV. Dönem, C.II,. (1936).

(1938). Cumhuriyet.

Ağaoğlu, A. (1935). “Maarifte Yeni Esaslar, Kültür Bakanı ile Mülakat. Cumhuriyet.

Aldemir, E. (2007). Kültür (Milli Eğitim) Bakanlarından Saffet Arıkan’ın Çalışmaları.

Başar, E. (2004). Milli Eğitim Bakanlarının Eğitim Faaliyetleri (1920–1960). İstanbul: Milli Egitim Basımevi.

Çıkar, M. (1997). Hasan Ali Yücel ve Kültür Reformu. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür.

Dewey, J. (1952). Türkiye Maarifi Hakkında Rapor. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

İlhan Başgöz, E. W. (1968). Türkiye Cumhuriyetinde Eğitim ve Atatürk. Ankara: Dost Yayınları.

Sorguç, B. (1982). Türk Ansiklopedisi, C.III. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi.

Sorguç, B. (1987). Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri. Ankara: UNESCO Yayınları.

Tonguç, İ. H. (2002). Kitaplaşmamış Yazılar.

Bunları da sevebilirsiniz