Küresel Kış Kapıda

Ben bir akademisyen veya belirli bir konunun yetişmiş uzmanı değilim.

Bir gazeteciyim.

Gazetecilik ilginç bir iştir. Hiç bir gazeteci belirli bir konuda eksiksiz bir uzman olamaz. Çoğu gazetecinin eğitimi çok da parlak değildir.

Gazeteci haber kaynaklarının peşinde koşar.

Benim gibi dış politika, diplomasi ve siyasi gelişmeleri takip eden bir Ankara gazetecisi ise sadece kaynakların peşinde koşmaz. Çünkü bazı kaynaklar da gazetecilerin peşinde koşar! Bu kaynaklar gazetecileri “beslemek” isterler.

Gazeteci siyasi ve dış politik figürlerin kişisel seyirlerini de izler.

Toplantılardaki atmosferi koklar, kim kiminle nasıl bakışmış, kimin koruması kimin korumasını ittirmiş, dışişleri bakanının gözü neden öyle seyirmiş, sinirli mi mutlu mu endişeli mi?

Gözlemleriz, siyasi aktörlerin vücut dillerini takip ederiz, açıklamalardaki satır aralarını okuruz. Eskilerle karşılaştırıp ton farklarını, vurgu düzeylerini ölçeriz. Buna nabız tutmak da denir.

Gazetecilik bir açıdan da bilimsel değil ama sezgisel bir faaliyettir.

O yüzden bol yalaka ve yandaşın yanında, bolca üfüreni, sallayanı, asparagasçısı da çoktur.

Ama onların ömrü, yalancının mumuna benzer, yatsıya kadardır.

Gazeteci uzun bir süreçten sonra kendisini ıspat eder.

Yazdıkları genellikle/her zaman doğru çıkıyorsa, tahminleri tutuyorsa, teşhisleri doğru çıkıyorsa işte o iyi bir gazetecidir.

Uğur Mumcu, İlhan Selçuk, Örsan Öymen bunlara en güzel örneklerdir.

Şimdi bendeniz de 30 yıldır bilfiil gazetecilik işindeyim.

Gözlemlerim, tahminlerim genelde doğru çıkmıştır.

Bunun için de süpen beyin, dahi, falcı veya kahin olmaya gerek yok tabii.

Birazcık pratik zeka, objektiflik ve dürüstlük yeterli.

Bir de iyi bir okuyucu olmak önemlidir.

İyi bir okuyucu neleri okuması gerektiğini, hangilerinin manipülatif, hangilerinin doğru olduğunu bilir.

Ben bu son dönemde hem gözlem hem okuma yapıyorum ve başta Türkiye olmak üzere küresel gidişata dair ciddi endişelerim var.

Dünya Savaşı başladı evet, hibrid olarak.

Bu yeni bir şey de değil.

2008’den de başlatabiliriz, 2001 11 Eylül saldırılarını da milat alabiliriz.

Ancak şimdi bu savaşın küresel çapta, ciddi ve konvansiyonel bir çatışmaya dönme riski çok fazla.

Neden mi?

Batılı siyaset kazanı çok fena kaynıyor, ben Batı’daki liderleri hiç bu kadar dağınık, çapsız ve sinir bozukluğu içinde görmedim.

Onay oranı yüzde 30’un altındaki yaşlı (oğlunun deyimiyle pedofil) Biden, kocası borsa oynarken oğlunu alıp Tayvan’a giden ve çip fabrikası müdürüyle iş konuşan Nancy Pelosi Teyze, gittiği her yerde yuhalanan yolsuz şansölye Scholz, Ukrayna’nın hamisi Boris’ten sonra nükleer silah kullanırım diyen teneke leydi Liz Truss, ülkesini NATO’ya sokup Rusya’nın hedefi haline getiren ve bu esnada başbakanlık konutunda çılgın partiler veren ateşli Davos kızı Sanna Marin, Yunanistan’ı kocaman bir Amerikan üssüne (hedef) çeviren Amerikan Boy Miçotakis, Miço gibi geleneksel müttefiki Rusya’ya karşı bayrak açan Yair Lapid hükümeti, iklim (davos) polisi kurup inek çiftliklerini bastıran renkli çorap Trudeau, Hitler bozuntusu kokainman Zelensky’yi saymıyorum bile ve liste daha uzar gider.

Vücut dillerini iyice derinden okusam bunların zaten kabus görürüm!

Onların patronu olan Dünya Ekonomik Forumu, Washington müesses nizam kuruluşları, Amerikan sermayesinin örgütü FED ve bilumum Batılı patronlar katı da benzer durumda.

Klaus Schwab denen Davos reisi tam bir dünyayı ele geçirmeye çalışan çılgın bilim adamına benzemiyor mu?

Bir asırdır önlemeye çalıştıkları şey gözlerinin önünde gerçekleşti ve Asya birlik içinde yükselişe geçti.

Mackinder, Kennan, Brzezinsky, Kissinger vb. Batılı stratejistlerin en büyük kabusu, Almanya – Rusya, Avrupa – Çin, Rusya – Çin, Rusya-Çin-Hindistan, Rusya – İran – Çin, Rusya – Türkiye ve buna benzer tüm Asyatik kombinasyonların bir araya gelmesidir. Şimdi tüm bu kombinasyonlar şu veya bu şekilde birleşmekte.

Şu an öyle gözükmese de Almanya ve genel olarak Avrupa -bu kışı geçirebilirse eğer- yediği ayazla birlikte Avrasya’nın bir parçası olduğunu yaşayarak öğrenecektir. Şimdiden avronun çöküşüne ve enerji krizi yüzünden fabrikaların kapanışına tanıklık ediyoruz. Zaten Davosçular bu hengamede tarımı da halletmenin peşinde!

ABD ise elinden sabun gibi kayıp giden küresel hegemonyasının telaşı içinde, delice işler yapıyor.

Rusya’yı ne yaptı etti, savaşın içine çekti, şimdi sıra Çin’e geldi.

Pelosi tahriki sonrası Amerika iki cepheden saldırıya geçti. Yeni siyasetçileri Tayvan’a gönderirken, savaş filosunu da bölgeye yolladı. Ha bu arada Ukrayna cephesinde ise Rusların elindeki Zaporojiye nükleer santralini hedef alıyor. Çılgınca değil mi? Zelensky kokaini çekip ateş emri veriyor. Bir reaktör vurulsa tüm Avrupa ve bizim de bölgemiz nükleer serpinti altında kalacak.

Batı’nın geldiği delilik noktasına en iyi örnek.

Onun yanı sıra ayarlı ve duyarlı ana akım batı basınının Putin’in beyni, Rasputin gibi Kremlin’in ruhani lideri diye yutturduğu Avrasyacı Aleksandr Dugin’i ve yine kendisi gibi Rus milliyetçisi Avrasyacı kızını hedef alıyor.

Kremlin ile hiç bir organik bağı olmayan Dugin ve kızı Daria’nın tek suçu çok kutuplu Avrasya merkezli bir anti Batı seçeneğini savunmasıydı.

Amerika kışkırtma peşinde, kaybettiği liderliğini bir savaş kargaşası yaratarak geri kazanma peşinde.

Tipik bir “zor oyunu bozar” durumu.

Emperyalist ve faşist ruhlu bir Batı siyasetinin her zaman yaptığı ve yapacağı budur.

Öjenist Batılı zenginler kulübünün doymak bilmeyen iştahını karşılamak için Biden ve Pelosi gibi memurlar, onların da altındaki Scholz, Macron veya Liz Truss gibi Avrupa siyasetçileri paralanıyor.

Batılı zenginler, kapitalistler sandıktan (öjenik) faşizm bayrağını yeniden çıkarttı.

Ne diyor Klaus Schwab’ın yüksek danışmanı “büyük antropolog” Yuval Noah Harari; “Dünya nüfusu çok fazla ve bizim bunlara ihtiyacımız yok!”

Hitler bile bu kadar ileri gitmemişti!

Pandemi, savaş, kıtlık, izolasyon, küresel ısınma, teknolojik esaret, kültürel, siyasal ve cinsel yozlaşma ve daha bir sürü şey.

Şimdi faşizm bayrağıyla birlikte eski bildik savaş seçeneği masada bir de.

ÇİN SAVAŞA HAZIRLIK EMRİ VERDİ

Çin’den gelen bir habere göre, Çinli üreticilere savaşa yönelik hazırlık emirleri verildi.

Savaş yetkisi Çin Komünist Partisi’nden Merkezi Askeri Komite’ye (CMC) devredildi.

Yani sivillerden askerlere gerektiğinde savaşa girmek için tam yetki verildi.

Yılbaşından beridir yürürlükte olan seferberlik ve savunma yasaları zaten altyapıyı hazırladı.

Çin Resmi yayın organı Global Times gazetesi, ismi açıklanmayan bir CMC yetkilisinin sözlerini özetliyor: “Gözden geçirilmiş Ulusal Savunma Yasası, herkesin ulusal savunmaya dahil olması gerektiği kavramını da bünyesinde barındırıyor. Tüm ulusal örgütler, silahlı kuvvetler, siyasi partiler, sivil gruplar, işletmeler, sosyal örgütler ve diğer örgütler, ulusal savunmanın geliştirilmesini desteklemeli ve bizzat ulusal savunma görevlerini yerine getirmelidir.”

Son 40 yıldır Çin hızlı ekonomik gelişiminin yanında ABD ile kafa kafaya bir savaşa hazırlık için ne gerekiyorsa yaptı, bunu kimse unutmasın!

Ancak son Tayvan krizinde de gördüğümüz gibi erken bir savaş Çin’in yararına değil, esasen Çin ve Rusya bırakılsa geriye yaslanıp ABD’nin kendi kendine çöküşünü patlamış mısır yiyerek seyredebilir.

ABD ise panikte, sadece Rusya ve Çin’in stratejik işbirliğinden değil, tüm bir Asya’nın buna katılmasından kaygılı, ki buna da hakkı var!

TÜRKİYE DE HEDEFTE

Bu sonbaharda Özbekistan’da yapılacak Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısı kritik önemde.

Asya güçleri ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğini sıkılaştırmayı hedefliyor.

Özellikle de ABD’nin tarumar ederek çıkıp gittiği Afganistan, Asya’nın çürük dişi konumunda.

ABD de tam bu zirve öncesinde Tacikistan, Pakistan ve Özbekistan ile ortak askeri tatbikat düzenledi.

Afganistan konulu tatbikat haliyle Moskova ve Pekin’de rahatsızlık yarattı.

ABD, ŞİÖ’ye yaklaşan, Suriye’de yeni adımlar atmaya hazırlanan ve en önemlisi de Rusya ile ilişkilerini Batı’nın aksine bozmayan Türkiye’yi de hedef alıyor.

Yunanistan üzerinden silah gösteriyor, Suriye ve Irak üzerinden terör kılıcını havada tutuyor ve şimdi de TÜSİAD üzerinden dolaylı yaptırım tehdidinde bulunuyor.

Atatürk’ten sonra hep arafta kalan (Batı’ya yakın olsa da) Türkiye yeni bir ikilem içinde şimdi.

Son derece kötü ve yolsuzca yönetilen ekonomik kaosun içinde debelenen Ankara, siyasi bir açmazın da pençesinde.

AKP gibi geleneksel olarak Amerikan yanlısı ve siyasi İslamcı bir parti ile Avrasya süreci tamamlanamaz.

Rusya ile götürülen dengeli politika er veya geç Washington’un içerideki adamlarının duvarına çarpacaktır.

Mesela İbrahim Kalın’ın son Kırım açıklaması (Kırım’ın Rusya tarafından işgalini kabul etmiyoruz diye bir de Erdoğan’ın sözüm ona ağzından) buna güzel bir örnek.

Türkiye’nin önündeki seçim süreci de Batı hegemonyasından kurtuluşu sağlayacak Avrasyacı bir seçeneği ortaya koymuyor.

6’lı masa muhalefeti açıktan Batı yanlısı.

E diğer partiler de iktidar şansına (şimdilik) sahip görünmüyor.

Yani dünya küresel savaş tehlikesi içinde kıvranırken, Türkiye de bu yeni koşullara uyum sağlamaktan çok uzak.

Batı tarafımız Yunan tehdidi altında, kuzeyimizdeki barış gölü Karadeniz artık savaş ortamı, güneyde ise Irak ve Suriye’de Davutoğlu mirası bir hilkat garibesiyle başbaşayız. Nato milliyetçisi ve İhvancı etkilerle İran ile sürekli geriliyoruz. Ermenistan savaşı hala sıcak. Ve Doğu Akdeniz’deki Mavi vatan çıkarlarımız hiç olmadığı kadar tehdit altında.

Bu kış ülkemiz ve tüm dünya açısından çok zor geçecek.

Soğuk bir kış olacak.

Yakıcı savaş şartları yüzünden bünyeyi kesen ayaz insanlığı şoklayıp kendine getirecek mi?

Hiç emin değilim.

30 yıllık gazetecilik deneyimim, her türden vücut, kitap ve yazı okumalarım, atmosferik gözlemlerim bana endişelenmem gerektiğini söylüyor.

(*) Tablo: Thomas Cole 1836 “Destruction” (Yıkım)

Bunları da sevebilirsiniz