Koronavirüs Sonrası İkamet Ve Göç: Nasıl Yaşadığımızın Yanı Sıra Nerede Yaşadağımız Da Değişecek

İçinde bulunduğumuz koronavirüs salgını süresince en çok tartışılan noktalardan birisi virüs kontrol altına alınıp normale dönüldüğünde yeni normalin nasıl olacağı; diğer bir deyişle hayatımızda nelerin değişip değişmeyeceği oldu. Salgın sonrası bireysel davranışlardan küresel ilişkilere kadar geniş yelpazede değişimlerin yaşanacağı konusunda bir fikir birliğinden söz etmek mümkün. Khanna ve Prasad ise Politico adlı dergide yayımlanan How Coronavirus Could Make People Move adlı yazılarında virüs sonrası dönem hakkında ilginç bir noktaya değiniyorlar. İddia o ki koronavirüs sadece nasıl yaşayacağımızı değil nerede yaşayacağımızı da etkileyecek.

Bu süreçte farkındalığını kazandığımız en önemli şeylerden birisi ‘bir şeyleri’ uzaktan yürütmenin de mümkün olduğu oldu. Eğitimde uzaktan eğitim yoluna gidilirken birçok çalışan da işlerini evden yürütmeye başladı. Birçok işin uzaktan da başarıyla yürütülebiliyor olması evden çalışma modelinin geliştirilerek önümüzdeki yıllarda da tercih edilebilecek bir seçenek olabileceği anlamına geliyor. Göçün en önemli sebeplerinden biri eğitim ve iş imkanları olduğuna göre salgın sonrası insanların yaşayacakları yerleri belirlerken önceliklerinin değişeceği aşikâr.  Uzaktan çalışmanın imkânlı oluşuna bir de büyük şehirlerin salgından en çok hasar alan yerler olması eklenince insanların göç rotalarında değişimler beklemek hiç de yersiz görünmüyor. Gerçi Khanna ve Prasad’ın da belirttiği gibi göç olgusunun neredeyse durma noktasına geldiği, birçok insanın memleketlerine döndüğü şu günlerde böyle küresel bir hareketten bahsetmek kulağa mantıklı gelmeyebilir. Ne var ki şu an deneyimlenen uyruk ya da ikametgâha göre neredeyse tamamen homojenize olmuş dünya nüfusu dağılımı salgından sonra böyle kalmayacak elbette. “Göç etmek insan doğasına içkindir.” diyor yazarlarımız. İnsanlık tarihi de bize bunu kanıtlıyor. Yeni normale adım attığımızda seyahat yasakları kalkacak ve işte o zaman insanlar tek yön biletlerini alacaklar. Peki neye göre, nereye?

Yazarlara göre, hayatımızı bu denli olumsuz etkileyen bir pandemi sonrası, insanları oldukları yerden başka bir yere taşınmaya itecek en önemli etmenlerden biri halk sağlığı hususu olacak. Koronavirüs dünyayı tehlikeli ve daha az tehlikeli olarak ikiye ayırmış durumda. Görece daha az hasarla salgına ev sahipliği yapmış yerler, salgın sonrası cazibe merkezleri olacak gibi görünüyor. İnsanlar büyük ve kalabalık şehirlerin insan sağlığına zararını bugüne kadar farkına varamamış ya da önemsememiş olsa dahi bundan sonra sağlık parametresini göz ardı edemeyecek. Yazarlar büyük ve kalabalık şehirlerin salgından daha çok etkilenmelerine örnek olarak New York’taki virüsün yayılma hızının ulusal ortalamanın beş katı kadar olmasını gösteriyorlar. Pekâlâ biz de İstanbul’u Türkiye’nin örneği olarak alabiliriz. Yine de salgın tehlikeli bölgelerin hepsini aynı derecede olumsuz etkilemeyecek. Bazı şehirlerin kendine bağlayıcılıkları diğer şehirlerden daha yüksek olduğundan New York gibi şehirler Milano benzeri şehirler kadar insan kaybetmeyecek mesela. Bağlayıcılığı daha az bu şehirlerin yaşanabilir olarak görülmeye devam etmesi için şehirdeki yaşama masrafını azaltmak, bir sonraki salgına dair daha sıkı önlemler almak gibi fazladan çalışmalarda bulunmaları gerekiyor. 

Öte yandan yeni normalimizde salgın tamamen kontrol altına alınmamış da olabilir. Bu durumda bizim ona ayak uydurmamız gerekecek. Düzenli karantinalar, sosyal mesafeli sosyalleşmeler bizim yeni gerçekliğimiz olursa işte o zaman da süresiz karantinayı keyifli geçirebileceğimiz kırsal alanlar ilgi odağı olabilir. Fakat yaşanacak yere karar verme meselesi öyle basit bir mesele değil. Kırsal alanı tercih ettiğiniz anda düşünmeniz gereken bir başka parametre ise kırsal alanda alabileceğiniz sağlık hizmetiyle şehirde alabileceğiniz sağlık hizmetinin farkı. Sonuç olarak sağlık hakkındaki endişeler sağlık sistemi daha başarısız ülkelerden gelişmiş sağlık sistemi olan ülkelere doğru uluslararası göçlere davetiye çıkarabilir.  Bu noktada göçlerin sağlık sistemi pandemi süreciyle daha iyi başa çıkmış ya da sağlık yatırımlarına önem veren ülkelere doğru olması bekleniyor. Sizce de İtalya, İran, Brezilya gibi ülkelerde büyük bir kaosa şahit olmuş insanların başka ülkelere göç etmek için daha istekli olmazlar mı?

Salgın sonrası göçü belirleyecek tek etmen sağlık olmayacak tabii ki. Salgın ekonomiyi bu derece etkilemişken ve etkilemeye devam ediyorken şehirlerdeki yaşam pahalılığı da şehirlerin salgın sonrası alacakları göçleri etkileyecek diyor Khanna ve Prasad. Birçoğu kısa süreli sözleşmelerle çalışan Z kuşağının ekonominin canlanmasını bekleyecek lüksleri yok. Dolayısıyla özellikle gençler başta olmak üzere pahalı şehirlerden ucuz şehirlere bir akış olabilir. Zaten bir süredir insan kaybetmekte olan pahalı şehirler, salgın sonrası dönemde nüfuslarında daha gözle görülür düşüşler yaşayabilir.

Her ne kadar şu an tüm dikkatler koronavirüs üzerinde olsa da göz ardı edilemeyecek bir başka tehlikeyle daha karşı karşıyayız: iklim değişikliği. İklim değişikliğine bağlı olarak tarımdaki dalgalanmalar gıda teminini de virüs sonrası yerleşim yeri seçmemizde etkili olacak bir faktör haline getiriyor. Dünyanın en büyük gıda üreticileri olan ABD, Brezilya, Hindistan, Avusturalya ve Çin’deki mahsuller kuraklık sebebiyle harap oluyorlar. Bir de buna koronavirüs stresi eklenince dört bir yanda sezonluk tarım işçileri kaliteli mahsulü toprakta çürümeye bırakıyor. Yazarların verdiği veriler endişe verici… Öyle ki verilere göre Rusya, Sırbistan gibi ülkeler buğday, sebze ve gıda yağlarının ihracatını yasaklamaya başlamış; pirinç fiyatları stoklamaya bağlı olarak son yedi senenin en yüksek seviyesine ulaşmış. Amerika’da ise et işleme tesislerinin işe ara vermesi gerektiğinden bir et kıtlığı baş göstermiş. Bütün bunlar gösteriyor ki iklim değişikliğine bağlı gıda kıtlığı sonucunda yiyecek ve su bakımından kendi kendine yetebilecek güce sahip olan ülkeler yerleşmek için daha cazip görünecek. Khanna ve Prasad bu noktada bize yerleşmek için kuraklığa dayanıklı ürünlere ve topraksız tarıma yatırım yapan yerleri tavsiye ediyor. 

Yalnızca İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bile birçok farklı sebeple insanlar bir noktadan ötekine akış halindeler. Demografik dengesizlikler, savaşlar, ekonomik sıkıntılar, mali krizler, işsizlik, iklim değişikliği… Bunlar göçün türlü türlü sebeplerinden birkaçı. Bu etmenler kendi başlarına insanlar üzerinde etki bırakmakla kalmıyor birbirleriyle etkileşime girerek işleri daha da zorlaştırıyorlar. Ve şimdi ise bunlara bir de koronavirüs eklendi. Dolayısıyla koronavirüs tek başına bir demografik akışa sebep olmayacak olsa dahi bir sonraki göç dalgalanmalarını tetikleyen faktörlerden biri olacak diyor yazarlarımız. “Yüzyılda bir görülen pandemi Grönland’a taşınmak için yeterli bir sebep olmayabilir ancak koronavirüsün beraberinde getirdiği birtakım yeni farkındalıklar milyonlarca insana dünyanın cömert ve tenha mekanlarını yeni başlangıçlarına uygun bir yer olarak görmeleri için ilham verebilir.”  

İnsanların akışı tabiatın akışıyla beraber sürmeye devam edecek. Doğaya hükmetme mücadelemizde doğanın bize koyabileceği limitleri çoğu zaman unuttuk. Fakat içinde bulunduğumuz salgın gibi tarihi ve tarihin seyrini değiştirmesi mümkün olaylardan bu akış hakkında düşünüp değişime gidebileceğimiz fırsatlar yaratmak mümkün.  Bu değişime bireysel başlayacağız elbet. Umarım bu yazı, hayatınızın bu yeni evresine girerken nasıl sorusunun yanında nerede sorusuna da kafa yormanız gerektiğine dair ufak bir hatırlatma olur. Yazıyı orijinal metinden etkileyici bir alıntıyla bitirmek istiyorum:

Duke Üniversitesi’nden keskin zekâlı matematikçi Adrian Bejan şöyle diyor: “Tüm doğal sistemler entropi [maksimum düzensizlik] arayışında, yani yoğunlaşmış bir noktadan geniş bir alana yayılma eğilimindedirler. Uçsuz bucaksız evrenimizi yaratan büyük patlamadan bu yana doğa, tabiatı gereği kendi akışını en yüksek seviyeye çıkarmak için uğraşıyor. İnsanlık geçmiş yüzyılları ılıman ve tropikal bölgelerdeki kalabalık şehirlere yerleşerek geçirdi. Mevcut pandemi ise insanlığın niçin bir dönüm noktasına ulaşmış olabileceğini gösteren ek bir neden daha yalnızca, başka bir şey değil. ”

Kaynakça:

https://www.politico.com/news/magazine/2020/05/13/how-coronavirus-could-upend-human-migration-251715

Bunları da sevebilirsiniz