Basit Bir Sınavla Anaokulu Çocuklarının Geleceğini Tahmin Etmek Mümkün mü?

Çocukların geleceği hakkında tahmin yürütmek ve kimin ne kadar başarılı olacağı konusunda bilgi sahibi olmaya çalışmak artık günlük spekülasyonları aşan bir konu. Aşağıda Francis Vergunst’a ait bir yazının serbest tarzda çevirisini bulacaksınız. Yazı bu alandaki klasikleşmiş çalışmaların eksiklerinin ne olduğunu belirledikten sonra bu konuda daha neler yapmamız gerektiğine değiniyor.

Yazar: Francis Vergunst, Scientific American

Özgün Kaynak: https://www.scientificamerican.com/article/a-simple-test-predicts-what-kindergartners-will-earn-as-adults/

Muhtemelen bir çoğunuz “Marshmallow Testi’ni” duymuşsunuzdur. Bir çocuğa şeker veriyorsunuz ve iki seçenek sunuyorsunuz: “Şekerini istersen şimdi yiyebilirsin ama 15 dakika beklersen bir tane daha vereceğim.” Artık klasikleşmiş bir çalışmaya göre doyumlarını erteleyebilen ve ikinci şekeri bekleyebilen çocuklar yıllar sonra akademik ve sosyal alanlarda daha başarılı oluyor, daha sağlıklı yaşıyorlar. Bu tarz erken dönem deneylerden beri araştırmacılar, sosyal ve duygusal becerilerden motivasyon ve özdenetime kadar geniş bir yelpazedeki çocukluk özelliklerinin gelecekte daha iyi yaşamlara işaret edebileceğini gösterdi. Bu tür özelliklere sahip çocuklar eğitim ve iş yaşamlarında daha başarılı oluyor, daha uzun ve sağlıklı yaşamlar sürüyorlar.

Francis Vergunst’un da içine yer aldığı yeni bir araştırma, çocukluk dönemi davranışlarıyla ileri yaş başarısı arasında başka bir bağlantı buldu. JAMA Psychiatry adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmada, anaokulu öğretmenleri tarafından “dikkatsiz” olarak değerlendirilen çocuklar 33 ila 35 yaşları arasında daha düşük gelire sahip olurken, nezaket, yardımseverlik ve düşüncelilik gibi olumlu sosyal davranışlarda bulunduğu kaydedilen öğrenciler ise daha fazla gelir sahibi olmuşlardı.

Araştırma gösteriyor ki, dikkatsizlik ileri yaştaki gelirin en kuvvetli erken tahmin unsurlarından birisi. Ayrıca çalışmaya bakılırsa, ileride düşük gelirli olma riski taşıyan çocukları tek bir öğretmen değerlendirmesiyle belirlemek mümkün, ki bu da bazı önemli pratik sonuçları beraberinde getiriyor. Eğer bu çocuklar belirlenebilirse, müdahale etmek de mümkün olacak. Daha ileri değerlendirmeler yapmak, destek ve mücadele programları sunmak, bu çocukların yaşam fırsatlarını genişletmek için akla gelen seçeneklerden bazıları. Çalışmanın önemli ve güçlü bir tarafı da bir dizi spesifik çocukluk davranışlarını mercek altına alması ve çocukların IQ ve aile geçmişlerini (ebeveynlerın eğitim seviyesi ve mesleki durumları) dikkate alması. Bu, önceki tüm çalışmaların üzerine eğildiği bir şey değildi.

Klasikleşmiş “marshmallow” çalışması ilerideki başarı durumunu etkilediği bilinen zeka ve aile geçmişi gibi unsurları göz önünde bulundurmamıştı. Yakın zamanda deneyi daha büyük ve çeşitli bir örneklemle tekrarlama çabaları, etkilerin klasik çalışmada bulunanın aşağı yukarı yarısı olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, çocukların IQ ve aile geçmişlerini göz önüne aldıklarında ise etki adeta yok oldu. Başka bir deyişle, çocukluk döneminde doyumu erteleme becerisi ileri yaştaki başarıyı etkiliyorsa da zeka ve aile geçmişi çok daha önemli.

2011’de yayımlanan bir başka etkili çalışmaya göreyse 3-11 yaş arasında, iyi bir özdenetim sahibi çocukların, erken dönem yetişkinliklerinde daha zengin ve sağlıklı oldukları ve daha az cezai hüküm giydikleri ortaya kondu. Ne var ki çalışma, saldırganlık ve aykırılık gibi anti-sosyal davranışları dikkate almamıştı. Deney bunlar dikkate alınarak tekrarlandığı zaman, etkiler ciddi anlamda zayıfladı. Özdenetimle ilgili bunun gibi çalışmaların bir sorunu; tek ve bütünsel bir özdenetim puanı oluşturmak adına dikkat, doyumu erteleme ve vicdanlılık gibi pek çok özelliği aynı kefeye koyması. Bunu yaparken de birçok yıla yayılacak şekile ölçülecek karakter özelliğini birleştirmiş oluyor. Bu yaklaşım araştırılan sonuçla ilgili “aktif bileşen”i belirlemeyi zorlaştırıyor. Bunun belirlenmesi de “iyi” özellikleri arttırmaya, “kötü” özellikleri azaltmaya yönelik tasarlanan müdahale programları üretmek istendiğinde oldukça önemli hale geliyor.

Spesifik, gözlemlenebilir davranışlara odaklanmak, bizi yaşam hakkında daha güvenli ve işe yarar tahmin unsurlarına yönlendirebilir. Deneysel çalışmalar gösteriyor ki ev ve okul tabanlı programlar dikkatsiz, yıkıcı davranışları azaltabilir ve bakış açısı alma, ilişki yönetimi, sosyal ve duygusal eğitim gibi faaliyetlerle olumlu sosyal davranışları arttırabiliyor. Ayrıca bunlar hali hazırda gözlemlenebilir ve sınıf ortamında kolaylıkla ölçülebilir davranışlar.

Francis Vergunst ve arkadaşlarının yaptığı yeni bir araştırma, Kanada’da yaşayan yaklaşık üç bin çocuğun analizini yapıyor. Çocuklar, öğretmenler tarafından anaokulu sırasında dikkatsizlik, hiperaktivite, saldırganlık, aykırılık, kaygı ve olumlu sosyal özellikler gibi davranışlar açısından değerlendiriliyor. Sonrasında çocuklar 30 yıl boyunca takip ediliyor ve davranışlarına ilişkin değerlendirmeler yetişkinlik çağındaki vergi iadesi kayıtlarıyla karşılaştırılıyor. Erkek ve kız çocuklar için altı yaşındaki dikkatsizliğe ilişkin değerlendirmeler, diğer bütün davranışlardan daha çok gelir düzeyinde düşüklük ile bağdaşıyor. Dahası, sadece erkek çocuklarında saldırganlık ve aykırılık düşük gelirle bağdaşıyorken, olumlu sosyal davranışlar yüksek gelirle bağdaşıyor. Çalışma hiperaktivite ve kaygı gibi diğer çocukluk davranışlarını da dikkate aldı fakat bunların gelirle bir bağlantısı kurulamadı.

Bu çalışmanın sorduğu soru, çocukluk davranışlarıyla ilerleyen zamanlardaki gelirin arasındaki ilişkiyi hangi altta yatan nedenlerle açıklayabileceğimiz. Alt seviyede eğitim ve anti-sosyal davranışlar özellikle önemli olabilir.

Çocukluk dönemindeki dikkatsizliğin zayıf akran ilişkileri, madde kötüye kullanım bozukluğu ve ergenlik çağındaki anti-sosyal davranışlarla bağlantılı olduğu biliniyor. Bütün bunlar alınan eğitime zarar verebiliyor ve iş imkanlarını azaltabiliyor, bu da sonunda daha düşük gelir demek. Benzer biçimde, çocukluk çağında saldırganlık ve aykırılık, madde bağımlılığı, anti-sosyal davranışlarla ve hukuki sorunlarla ilişkilendiriliyor. Bütün bunlar da eğitim ve iş imkanlarını baltalayıp, daha az gelir kazanmaya neden olabilir. Erkek çocukların olumlu sosyal davranışlarıyla ilerideki yüksek gelirleri arasındaki bağ daha sezgisel olabilir: olumlu sosyal davranışlar sergileyen çocuklar genel olarak akranlarıyla daha iyi geçinirler, ergenlik çağında daha az davranışsal sorun yaşarlar ve okulla ilgili işlerini daha sorunsuz yürütürler. Bu da iş imkanlarının çoğalmasına, iş arkadaşlarıyla ilişkilerin gelişmesine ve sonuç olarak gelirin artmasına neden olur.

Bundan sonra yapılacak şey çocukluk çağı davranışlarıyla yetişkinlik çağındaki olumsuz ekonomik akıbet arasındaki bağı açıklamada hangi bağdaştırıcı yollar olduğunu bulmak. Böylelikle müdahale programları için test edilmeleri de mümkün olacak. Çalışmanın üzerine eğilmediği bir başka soru da ileri yaştaki gelirle ilişkilendirilen davranışların neden kadın ve erkekler için farklı olduğu. Sorunun cevabı farklı müdahalelere yönlendirebilir.

Birkaç şeker için sabretme yetisi gelecek yaşamdaki başarıyı tahmin etmiyorsa da başka özelliklerin önemi var gibi duruyor. Gelir göz önüne alınırsa, anaokulu öğrencilerinin dikkat gösterebilme ve erkek öğrencilerin kibar olma yetisi özellikle önemli görünüyor. Neyse ki bu özellikleri teşvik etmek için bir sürü iyi gerekçe var.

Bunları da sevebilirsiniz