Sel Gider Kum Kalır Mı?

Ağacın, çiçeğin, kuşun ve böceğin korunmasına ilişkin sayısız çevre sorunuyla tanışığız. Geometrik olarak büyüyen çevre sorunlarına bugüne dek çok fazla dillendirilmeyenlerin eklenmesini bu bakımdan yadırgamamak gerekiyor.

Popüler bilim dergisi Nature’da rastladığım bir yazıdan esinlenerek kuma ilişkin sorunu bilginize sunmak istedim.

İnsanlar her şeyin en iyisine lâyıktır!”

Yukarıdaki sözün insanın gururunu okşamaması olası mı? Biraz düşündüğümüzde bu sözün pek çok felaketin ana kaynağı olduğunu anlamak hiç de zor değil.

Dünyada ve ülkemizde çevre sorunlarına yönelik savaşımda uğranılan başarısızlıkların da ardında bu söze inancın olduğunu saptamamızda yarar var.

Öyle ya! İnsan her şeyin en iyisine lâyıksa çevreyi de, başka canlıları da hiçe sayamaz mı? Böylesi kutsal bir gerekçe sınır, sorumluluk ve yükümlülük duygularını yerle bir etmez mi?

Kuma dönecek olursak!

İçinde bulunduğumuz dönemde BÜYÜME, tersini savlayanların varlığına karşın ekonominin olumlu göstergesi vazgeçilmezi olarak algılanıyor. Büyüme rakamları oranında piyasalar rahatlıyor, yönetenler yönetilenlerin yüreklerine su serpme olanağı yakalamış oluyor.

Kum sorunsalının ortaya çıkmasında BÜYÜME’nin payı oldukça büyük! Hızla artan nüfus, kentleşme ve buna bağlı yapılaşma kumun da bir çevre ve yetmezlik sorununa dönüşmesi sonucunu doğuruyor.

Yaygın kanının tersine kum yalnızca inşaat gereci değil. Cam bardağımızdan elimizin altındaki bilgisayara varıncaya dek sayısız ürünün içeriğinde yer alarak yaşamımızda önemli yer tutuyor.

Kum ve çakıl, günümüzde fosil yakıtları bile geride bırakan üretim oylumuna erişmiş durumdadır. Dünyadaki yıllık tüketimin 32-50 milyar ton arasında olduğu kestiriliyor. Bu düzeydeki tüketimin kum kaynaklarının yenilenme hızını aştığı belirlenmiş durumda.

Başat kum kaynağı yeryüzü yüzölçümünün % 1’ine denk gelen akarsulardır. Yasadışı kum madenciliğinin dünyanın pek çok yerinde çatışma nedeni olduğu ve sayısız insanın ölümüne yol açtığını da eklemekte yarar var.

Bu durum Birleşmiş Milletler’i harekete geçirmiş. Dünyadaki kum kaynaklarıyla bu kaynakların sürdürülebilirliğinin izlenmesi gündeme alınmış.

Özellikle gelişmemiş ülkelerde kum izleminin son derece güç ve yer yer olanaksız olduğu da bir gerçektir.

Öncelikle çevre sorunu olan denetimsiz kum madenciliği Vietnam’ın Mekong havzasında yarım milyona varan insanın yer değiştirmesine neden olarak toplumsal sorunlara bile kaynaklık edebilmektedir. Flora ve fauna sorunları da cabası!

Kum kaynaklarının tüketime yanıt veremeyecek denli kıtlaşması çözüm eğilimlerini güçlendirmeye başlamış doğallıkla. Grönland gibi el değmemiş dünya köşelerinin kaynak olarak kullanıma açılması, kayaların ufalanarak kum eşdeğerine dönüştürülmesi, endüstriyel atıkların bu amaçla kullanımı, molozlardaki kumun ayrıştırılarak yeniden kullanımının sağlanması ve kum kullanımında tutum sağlanması ilk akla gelen başlıklar olarak sıralanıyor.

NASA ve Avrupa Birliği kum sorunsalını uzaydan uydularla izlemeyi düşünecek kadar ciddiye almışlar.

Teknoloji çok daha fazlasını olanaklı kılabilir.

Ancak, çok temel ve yalın bir sorun çözüme kavuşturulmadan yol alınması olası mıdır?

İnsan türü akla ve bilime aykırı olan insan merkezcilikten vazgeçip, kendisini yaşam ortamının sıradan bir varlığına indirgemedikçe ne kum sorunsalının ne de başka bir çevre sorununun çözüme kavuşması olanaklı görünmüyor.

İnsanı ve büyüme saplantısını sele benzetirsek özdeyişimizin tersine bu selden geriye kum bile kalmamasına şaşırmamak gerekiyor.

İlgi duyanlar için :

https://www.nature.com/articles/d41586-019-02042-4

Bunları da sevebilirsiniz