Büyük Zafer…

Ağustos ayının son günleri, emperyalizme tarihi bir yanıtın başlama vuruşudur.

Büyük Zafer koşusunun eylül ayının başında İzmir’de son kurşunla tamamlanması, Türk devriminin tacıdır kuşkusuz…

Tarihi zaferin yıl dönümünde, işgal kuvvetlerinin Anadolu’dan sökülüp atılması, İzmir’in kurtuluşu, CHP’nin kuruluş yıl dönümü…

Anlamı ne?

Soru, her iki olgu açısından da tarihsel gerçekliği, bugünkü değeri ve geleceğe ilişkin yansımalarıyla önemlidir.


Çünkü Cumhuriyet tarihi boyunca bir ülkenin toplumsal yaşamını tepeden tırnağa belirlemiştir.

Daha da önemlisi gelecekteki tasarımların da mihenk taşı niteliğindedir.


Bugünkü açıdan bazı çevreler ve güçlerce içleri boşaltılıp önemsizleştirilmeye çalışılması, erozyona uğratılması ayrı bir konudur.


Mesele ne bir kentin kurtulması ne de bir siyasi partinin tek başına varlığıdır.


Neden?


Nasıl ki 15 Mayıs, salt bir kentin işgali anlamını taşımıyorsa, 9 Eylül’ün çerçevesi de İzmir’le sınırlanamaz.


15 Mayıs işgali, emperyalizmin Anadolu’yu paylaşım planıdır.


9 Eylül ise salt İzmir’in değil, bir ulusun kurtuluşu, bir ülkenin doğuşu, emperyalizmin bozgunu ve yeryüzünde ulusal kurtuluş mücadelelerinin başlama vuruşudur.


Bir yanıyla İzmir Türkiye, Türkiye İzmir’dir…

***

Kurtuluşun yıl dönümünde anımsayalım…
İzmir’i salt Yunanlılar işgal etmedi. 
Onlar maşadır en çok. 
Asıl işgal kararı, küresel güçlerindir.


Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle birlikte tarihsel gerçekler zaman zaman çarpıtılmış, gizlenmiş, adeta yok sayılmıştır…


Bakınız… Paris, 2 Mayıs… İzmir işgalinin gizli pazarlığı…
Masada Yüksek Konsey’in üç üyesi; İngiliz Başbakanı Loyd George, Fransız Başbakanı Clemenceau ve Amerika Başkanı Wilson.


İlk teklif, İngiliz Başbakanından geliyor:


“Anadolu işgali başlasın, İzmir Yunanlılara verilsin…”


Anlaşırlar…


15 Mayıs… Körfezde Amerikan, İngiliz, Fransız ve Yunan gemileri.
Yunan Efsun Alayı, sabah saatlerinde Kordon’da.


İstiklal Harbi Gazetesi’nin 15 Mayıs tarihli sayısındaki haberlere bakalım:


“İzmir Valisi İzzet, işgal haberlerini tekzip ediyor… Vali ‘bazı kötü niyetliler, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği tarzında şayialar çıkarmışlardır, tekzip olunur’ dedi.”


Aynı gazetenin 1. sayfası:


“Halk sessiz ve üzgün seyretti… İzmir dün işgal edildi…


Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’nın mukavemet edilmemesi emri yüzünden, Türk kuvvetleri kışlalarına çekildi…


Harbiye Nazırı Şakir Paşa, ‘Bu gibi şayialara ehemmiyet vermeyin’ dedi…”

***

Bu işbirlikçi yaklaşımların günümüzdeki benzerleri, izleri hangi çağrışımları akla getiriyor acaba? 


Nâzım’ın Kuvayi Milliye Destanı’nda 9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluş öyküsüne, 9 Eylül 1923 CHP’nin kuruluşuna yeniden bakmalı.


9 Eylül’de Kuvayi Milliye bilinci, emperyalistlere o güne değin yaşamadıkları tarihsel bir ders verdi.


Ne yazık bugün Türkiye, o dersi unutmuş; siyasi yapısıyla, yönetimiyle, ekonomisiyle küresel güçlerin boyunduruğundadır.


Utanmadan “Gâvur İzmir” diyorlar üstelik!


İlk ve son kurşunun atıldığı, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın simgesi İzmir’e yakıştırılan bu sıfat, özünde işbirlikçidir.

Türk devrimini yabancılaştırma ve dışlama amacı taşır…


Kuruluş yıl dönümünde CHP’ye gelince… 
Küresel güçlerin devşirmeleri ve dervişlerinden medet umulamaz. Çünkü partinin mayasında anti emperyalist anlayış, Kuvayi Milliye bilinci var…

Nasıl tamamlıyordu Nazım kurtuluş destanını anımsayalım:

“ Sonra. 
Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik 
ve Kayserili bir nefer 
yanan şehrin kızıltısı içinden gelip 
öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya, 
Güneyden Kuzeye, 
Doğudan Batıya, 
Türk halkıyla beraber 
seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz’i.

Ve biz de burda bitirdik destanımızı. 
Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap, 
Türk halkı bağışlasın bizi, 
onlar ki toprakta karınca,
suda balık, 
havada kuş kadar 
çokturlar; 
korkak, 
cesur, 
hil,
hakîm 
ve çocukturlar 
ve kahreden 
yaratan ki onlardır, 
kitabımızda yalnız onların mâceraları vardır… 

Nâzım HİKMET

Bunları da sevebilirsiniz