Kitaplar Arasında

Aylak yaz günlerini bu olumsuz kalıptan çıkartmak için kitaplar olmazsa olmazların başında gelmeli. Hoşça ve yararlı zaman geçirmenin yanı sıra doğru bilinen yanlışları düzeltme, dağarcığımızı varsıllaştırma ve elbette kararlı bir yaşam görüşü oluşturmadaki yararlılıklarını bir kez daha anmakta sakınca yok kitapların.

Bu ayın yazısını daha önce pek de yapmadığım şekilde kitaplara ilişkin yazmak doğru olur diye düşündüm. Umarım sizler de onaylarsınız bu düşünceyi!

GÖR BENİ

İki Devrin Hikâyesi

Çokça okunan başka kitaplarıyla da tanınan Azra Kohen “Gör Beni”de Cumhuriyet-Osmanlı çelişmesini roman aracılığıyla yansıtmaya çalışmış. Kahramanlarına yüklediği roller ve onların sergilediği eylem ve söylemler etkili bir anlatım yapmasını sağlamış.

Gör Beni bir roman. Bir romanı eleştirmek etki, yetki ve bilgi alanımı aşan bir durum olduğu için işin bu yanını ustalarına bırakmak en iyisi.

Atatürkçülük ya da benim yeğlediğim nitelemeyle Kemalizm pek çok kişinin yürekten benimsediği bir kavram hiç kuşkusuz. Ama, bir o kadar da anlaşılmayan ya da anlaşılması güç Kemalizm’in. Kemalist olduğunu öne sürenlerin bile ikilem ve çelişme içinde olduğu bir gerçek.

Kemalizm algısındaki ölçütler çeşitlendirildikçe içinden çıkılması güç bir duruma da düşüldüğü görülür özenle irdelendiğinde.

Azra Kohen, Osmanlı-Cumhuriyet ikiliğini anlatmayı amaçladığı romanında Kemalizm’in en temel özelliğini ve belki de omurgasını öne çıkartarak çok doğru bir yaklaşım sergilemiş. Kemalizm, emperyalizm karşısındaki duruşla ilişkilendirilip irdelenmedikçe yanlış anlaşılmaya açık bir kavram. Bu bağlamdaki başarısıyla okunmaya, okutulmaya ve yararlanılmaya açık bir eser “Gör Beni”

Etnikçi ayrılıkçılık günümüzde Türkiye’nin başını en çok ağrıtan sorunların başında geliyor. Konuya çeşitli etkenlerle özgürlükçü ve demokratik bir yaklaşım göstermenin kaçınılmaz koşul olduğunu öne sürenlerin azımsanmayacak sayıda olduğu da gerçektir. Gör Beni özenle okunduğunda pek çoğumuzun bu bağlamda tuzağa düştüğü kolaylıkla anlaşılabiliyor. Çanakkale’de, Sarıkamış’ta ve elbette Milli Mücadele’de omuza omuza savaşan, vatanını savunan Anadolu halkının Türk-Kürt ya da başka adlar altında ayrıştırılması hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak denli emperyalist bir projedir. Her kim ya da kurum Türk-Kürt ayrışmasının değirmenine su taşırsa emperyalist projenin parçasıdır. “Gör Beni” bir bakıma “Gör Bunu” diyen bir yapıt olarak çıkmış okuyucunun karşısına..

HASAN TAHSİN

Yürekler Selanik

Hasan Tahsin Milli Mücadele’nin de işaret fişeği saydığımız İlk Kurşun’la özdeşleşmiş bir kişilik. Bu denli önemli bir kişilikle ilgili bilgilerimiz ise bir o kadar yüzeysel ve dolayısı ile de yetersiz.

O zamanın Romanya topraklarında İngiliz ajanlarına yönelik suikast girişimi, İsviçre’de Türklüğü aşağılayan bir film gösterimi sırasında sinema perdesini kurşun yağmuruna tutma ve belki de Teşkilatı Mahsusa (günümüzün MİT öncülü) görevliliği Hasan Tahsin ya da gerçek adıyla Osman Nevres’le ilgili bildiklerimiz.

Yaşar Aksoy araştırmacı titizliğiyle onyıllara yaydığı bilgilenme sürecini bu kitapta ürüne dönüştürmüş. Osman Nevres’in bilinenlerin ötesinde düşünsel ve kültürel derinliğine ilgi duyacaklar için eşsiz bir kaynak!

Kesinlikle sıradan bir atılganlık ve kendisini feda etme girişimi saymamak gerekir Osman Nevres’in İzmir’in işgaline karşı ortaya koyduğu soylu ve eşi benzeri çok bulunmayacak İlk Kurşun’unu.

 

RESNELİ NİYAZİ

Tarihle ilgili sıkça düşülen hatalardan birisidir tarihi bir noktada bıçakla keser gibi bitirip bir başka noktada hiç yoktan başlatmak.

Cumhuriyet’i 1923’ten başlatmak da bu hatalardan yalnızca birisidir. Oysa, Cumhuriyet tarihini Osmanlı’nın Lale Devri’nden başlatan sayısız kaynak vardır.

Resneli Niyazi’nin ömrü yetse Milli Mücadele kahramanı, Cumhuriyet kurucusu ve Devrimler fedaisi olacağı kuşkusuzdur.

II. Meşrutiyet Devrimi uğruna Balkan dağlarına çıkan, direnen ve başaran sayısız adsız kahramanın en tanınanı, en bilinenlerinden yalnızca biridir Resneli Niyazi.

Feyziye Özberk hak ettiği ilgiden yoksun kalan Resneliyi anlatarak gecikmiş bir görevi Türk kültür dünyası adına yerine getirmiş.

Resne’de Niyazi Bey Evi

(Ceyhun Balcı, 2010)


DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK

Akçura-Galiyev-Gaspıralı-Gökalp

Ceditçi Türkistanlılar’la Anadolu Türkleri’nin bağlantısı bilinçli ve tasarlı olarak kesilmiştir. Çarlık Rusyası’nın bu doğrultudaki uygulamaları sistematik olmanın ötesinde insanlık dışıdır. Sovyet döneminde de bu tutumun o denli olmasa da Türkistan’ı boğma üzerine kurgulandığı çok bilinmeyen, bilinse de dillendirilmeyen bir durumdur.

Örneğin, Sovyet döneminin başlangıcında kurulan Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin varlığına çok geçmeden son verilmiş ve hızla yapay milletler oluşturulmuştur. Özbek, Türkmen, Kazak yapay milletlerinin oluşturulması amacıyla ayrı ayrı düzmece tarihler yazılmasından kaçınılmamıştır.

Başlangıçta Arap-Fars alfabesiyle olan yazı ve iletişim Latin alfabesine geçilerek geliştirilse de Türkiye Cumhuriyeti Latin alfabesine geçer geçmez aceleyle Krill alfabesi dayatmasıyla bölge ve halkı yalıtılmıştır.

Kaan Turhan Sovyetlerin çöküşü sonrasında dünyayla ve elbette Türkiye’yle yeniden bağ kurabilen Türkistan Ceditçilerine Ziya Gökalp’i ekleyerek yazdığı kitapla önemli bir eksiği gidermiş.

ZAMANININ ÖTESİNDE BİR AYDIN

YAMAN ÖRS

Yaman Örs adı kültür dünyamızda çok duyulmuş değildir. Patoloji uzmanı, Tıp Tarihi ve Deontoloji hocası ve bunlar kadar önemlisi bilim felsefecisi sıfatlı Yaman Örs tanıyanların bildiği gibi kendine özgü bir kişilikti. 2016’da zamansızca yitirdiğimizde üzerinde meyvesi hiç tükenmeyen bir ağaca eşdeğer verimlilikte üretmeyi ve ışıtmayı sürdürüyordu.

Ödünsüz etikçi yanı hiç ama hiç yabana atılmayacak kadar gelişmişti.

Yaşanan bir olumsuzlukta kimilerinin işgüzarca atılganlık sergileyip “utanmalıyız” ya da “hepimiz suçluyuz” türünden içi boş efelenmelerini acımasızca eleştirmekten geri durmazdı.

Yine ödünsüz bir Atatürkçü olduğunu eklemeden geçmemek gerekir onun. Yaşamı boyunca her fırsatta dışavurduğu, yetinmeyip bu doğrultuda eserler verdiği bilenlerce bilinen özelliğiydi.

Kemalizm’in önde gelen özelliği ve belki de omurgası olan antiemperyalist duruş gereğince etnikçi, ayrılıkçı ve bölücü eğilimlerin düşünce özgürlüğü kisvesi ardında pazarlanmasına karşı da sıkı durmuştu son nefesine verene dek.

Feyziye Özberk bir kaçını sayabildiğim sayısız özelliğini kitaplaştırarak Yaman Örs’e borcumuzu ödememize katkıda bulunmuş.

 

Bunları da sevebilirsiniz