Trafikte korna çalan arabalar, bağıra bağıra konuşanlar, oradan buradan gelen canhıraş müzik sesi, inşaat gürültüsü, caddelerde delgi aletleri. Tüp gazın bile şarkı ile satıldığı bir ülkedeyiz, sürekli uğultu, bilinçaltımızın kirletilen frekansları.
Yaşayarak öğrendiğim, yalnız insanların değil hayvanların da dayanamayacağı gürültü kirliliği bu. Sakin bir kasaba olan Urla’dan İzmir’in merkezi Alsancak’a taşındığımızda ufak köpeğimiz uzun süre korkudan sokağa çıkamamıştı. Zorlayıp çıkardığımda korkudan tüm dehşet içinde vücudu titriyordu, şimdi de tam alıştığı söylenemez.
‘’Niye gözlerin kapakları var da kulakların yok? Niye istediğim zaman kulaklarımı kolaylıkla kapatıp, duymak istemediğim sesleri engelleyemiyorum?’’
Bu isyan solu sözleri, Elias Canetti’nin bir roman kahramanı söyler. Yaşamını kitap okuyarak geçiren biridir ve çevreden gelen sesler onu aşırı derecede rahatsız etmektedir. O zavallı okurun bir de Türkiye’de olduğunu düşünün.
Kafelerden sokağa taşan bağırta bağırta çalındığı için (tabi kulaklarımızın kapakları da yok) sözde aşk için yapılmış, beddualarla, inlemelerle, tehditlerle dolu ruhu kirleten sözleri duymaktan kaçamıyoruz.
Söz ve müziği uyum içinde duygularımıza yönelmesi gereken aşk şarkıları, duygusuz, hırçın, çığlık çığlığa haykırılan ilenmelere dönüşüyor.
Ne var ki insanlarımız gürültüyü seviyor, dünyanın pek çok gelişmiş kentinde insanların üst üste yaşadığı mahalleler de gürültülüdür ama bir dozu vardır. En azından dinledikleri müzik kalitesi farlıdır, kurallara uyulur, korna sesi çok nadir duyulur. İnşaat alanlarının çalışma saatleri bellidir.
Bizde yalnız kentler değil tatil beldelerinde de durum çok farklı olmuyor. Çok pahalı lokantalar, kulakları sağır edecek güm güm disko vuruşları altında masadakilerin sesini duyamadan ve ikide bir kalkıp birbirlerinin kulağına bağırarak yemek yiyenlerle dolu. Ve buna da eğlence deniliyor. Grupta sesi en çok kısılan en çok eğlenmiş oluyor.
Yemek müziği denilen ve konuşmaları örtmeyecek kadar hafif olan müzik kavramı unutuldu Türkiye’de. Bar ve lokanta ne kadar pahalı ise müzik potansiyometresi o kadar açılıyor. Hele bir de gözünü seveyim havai fişekler başladı mı, değmeyelim milletin keyfine. Herkes patır kütür eğlenip gidiyor.
Müzik ezelden ebede giden suskunluğu yırtma çabasıdır ama sessizliğin sesinden daha güzel müziği kimse yazamadı şimdiye kadar.
Bayreuth Festivali’nde, Wagner anılırken, günbatımında bütün borular Si notası üfleyerek selamlar dünyayı. Çünkü yer kürenin dönerken çıkardığı sesin notası Si’dir ama biz bu sesi duyamayacak kadar kirlettik dünyamızı.