Knidos’lu Denizciler : Sinyor Günay ve Atilla Kaptan

Atilla Kaptan Knidos antik şehrinde doğmuş. Anne ve babası keçi çobanı olduğundan Knidos’ta çardak kurarak yaşamlarını sürdürürlermiş. Atilla Kaptan bu çardağın altında dünyaya gözlerini açmış. Doğumundan yedi yıl sonra Iris Löw’e ün yaptığı kazılarda kaptanın doğduğu toprakların altından Afrodit tapınağı çıkmış. Knidos’lu Atilla Kaptan böyle bir tapınağın üstünde dünyaya gelmiş. Knidos denizcilerin şehridir. Knidos Datça’yanın, hatta Türkiye’nin güney batısının en uç noktasındadır. Burada dünya güzeli iki doğal liman bulunur. Knidos, Akdeniz ile Ege’nin kesiştiği noktada olması bu antik şehrin namına nam katar. Datça günümüz de bile ana karadan izole olmuş bir yarımada. Hatta Balıkaşıran diye bir incelmiş noktası vardır ki oradan balığın Akdeniz’den Ege’ye Gökova’ya atladığı rivayet olunur. Datça’ yada yaşam biraz ada modunda akar. Şimdilerde şehirleşme, inşaat furyası buralara bulaşsa da Datça’nın en batı noktasında Knidos civarındaki köyler kendi özelliklerini yakın zamana kadar korumuşlar. Örneğin para yerine değiş tokuş şeklinde alışveriş yapılırmış; “Ben sana yumurta veriyorum. Sen de bana badem ver. Ben balık veriyorum sen de bana zeytinyağı”. Beni en çok şaşırtan alınanın yerine ne zaman geri vereceğinin belli olmaması. Bu ihtiyacın çok olmamasını ve yavaş bir yaşamı beraberinde getiriyormuş. Başka bir ekonomi, başka bir yaşam tarzı…

Gelelim Atilla Kaptan’a. Denizciliği ile ünlü olan dayısı Günay Demir’in bir dolu da hikâyesi var yaşamında. Günay Demir namı diyar “Sinyor”; sünger avcısı, Atilla kaptanın kılavuzu, rol modeli, kaptan… Serüvenlerinden birinde; Günay Demir,gençliğinde, denizlerde çalışırken bir Yunanlının teknesinde iş bulur. Kıbrıs harekâtı öncesi Yunanlı bir armatör ile iş anlaşması yapıp birkaç arkadaşını da yanına alarak, Yunanistan’a kiralık balık adam olarak çalışmaya giderler. Ancak kısa bir süre sonra; Kıbrıs Barış Harekâtı başlar. Yunanlı armatör Yannis, bizimkilere “başınıza bir iş gelmeden; fanatik bir Yunanlı ile dalaşmadan sizleri sağ Salim Türkiye’ye göndermeliyim” der. Kaptanımız hariç hepsi kabul eder. Yannis, Günay Demir’e (Sinyor) sorduğunda ise; “Ben daha 12 Adayı görmedim, savaştan bana ne, benim daha görmek istediğim adalar var deyince; Yannis isyan eder; “Sen benim başıma belası mısın? Size saldırıp zarar veren olursa ben ne yaparım” diye saçını başını yolar. Neyse sonra memleketi Knidos’a Datça’ya döner. Bir seferde Knidos’a gelen İtalyan, Roberto’nun 8 metrelik yelkenlisi ile İtalya’ya gitmeye karar verirler. Ancak Knidos’ta ne bir pasaport polisi, ne gümrük memuru, hiç bir otorite yoktur. Günay Demir sadece üzerindeki slip mayo ve terlikle arkadaşının teknesine atlar ve yelken açarak Atina’ya varırlar. Atina’dan teknelerini gemiye yükleyip İtalya’ya ulaşırlar. İtalya’da birkaç gün gezip dinlendikten sonra; köyden Almanya’ya giden gurbetçi arkadaşlarını görmek için Almanya’ya geçer. Oradaki arkadaşları da Günay Demir ile ilgilenir ve onu ağırladıktan sonra giydirip Türkiye’ye uçak biletini alırlar. Köyden mayo ile ayrılıp takım elbiseyle dönen Günay Demir’e köylüler “Sinyor” diye hitap eder. O gün bugün Dayının adı “Sinyor Günay” olur.

Atilla kaptan dayısının yanında usta çırak ilişkisi ile denize dalmayı, rüzgârı, süngeri, ahtapotu, balığı, Knidos’u ziyarete gelen denizcilerden de deniz kültürünü öğrenir. Süngerin yumuşak dokusuna dokunmayı, onun kokusunu, yabani ile Kerti (gerçek)süngeri, melat, gaba süngerden, ayırmasını öğrendiği gibi ilk yabancı dilini de Knidos’ta öğrenir. Knidos’ta kazı yapan Irıs Lowe isimli profesörün yanında çalışan öğrencilerinden İngilizceyi öğrenir. Knidos Atilla Kaptan için bir üniversitedir.

Atilla Kaptan “belki de en son süngercilerden biriyim” diyor. 80’li yıllarda dayısının süngerci teknesinde hortum tutarak yaz tatillerinde çalışır. Teknede tek silindir, kafadan kızdırma fitil ile çalışan volantalı ve su soğutmalı ekonomik bir makine ve ona bağlı kayışla hareket eden hava kompresörü vardır. 50 metre hortumu ve nargileden ibaret maske balık adam elbisesi, kurşun ağırlıklar ve el bileğine takılabilen kaba bir kol saati büyüklüğünde derinlik ölçer bir saat. O zamanlarda süngerciler için önemli bu ekipmanlar.. O kızgın güneşin altında ona gösterildiği gibi hortumu toplamak (8 figürü yaparak) Atilla Kaptanın görevi. Aksi olursa hortum kuşgözü şeklinde kıvrıldığı için havanın geçmesine izin vermediğinden su altındaki dalgıcı havasız bırakabilir. Bir sürü şey gibi küçük yaşta sorumluluk almayı öğrenir. Teknede yaşamak farklı bir dünya.. “Teknede bir ufak tefek bir sorun oldu mu kıçtan pruvaya kadar bunu unutacaksın, yoksa tekneyi batırırsın” der. Tüm bu anıları, anneme ziyaretine geldiğinde anlatan Atilla Kaptan şimdi yel yeperek yelken kürek açıldığı denizden, bizlere rüzgâr ile selam yolluyor. Denizcilerin yaşamlarını, süngeri ile vurgunu, fırtına ile sütlimanı, maceraları ile aşkları anlatan Atilla Kaptanın bağrında daha çok hikâye var. Meltem estiğinde sizlere onları kulaklarınıza fısıldayacağım. Daha bitmedi. Sağolasın Atilla Kaptan.

Güzel YÜCEL-GIER

DATÇA 2018

Bunları da sevebilirsiniz