Baharı Güz Şarkıları ile Karşılamak

Gün ile Gece senede iki kere kavuşur birbirine.

Biz birinde, baharı; diğerinde güzü karşılarız.

Gün ile Gece çoktan ayrı düştü bile yine…

Kavuşma Eylül’de…

Anadolu’nun ve Doğu halklarının yeni yılını kutladık. Ateşler yakıldı karanlığa, üzerinden atladı çocuklar… Doğa uyanacak artık yavaş yavaş. Uyumadan daha… Eritemeden yağmayan karlarını. Çünkü biz, çoktan mahvettik dünyayı… Yeni yıllar, yeni sevdalar getirir akıllara… Ben de 2017 güzünde çıkan “Güz Şarkıları”na gönlümü kaptırdım gecikerek. Geciktim. Bahanelerim bol çünkü. Yaşam akıp giderken, ben dondum kaldım. Her şeyi yapmak istediğim, ileri bir tarihe erteledim. İleri, hep daha ileri… Görüp göremeyeceğimi bile bilmediğim ileri bir tarihe. Nefes alıyorum bir, yazıyorum bir de… Başka çıkış yolu göremiyorum çünkü. Her şeyi erteledim. Roman okumaktan, yarını düşünmeden ellerim cebimde yürümeye kadar… Bahaneler, bahaneler… O kadar gerçekler ki bahaneler… Yalnızca benim yüreğim mi fazlasıyla kışa bürünmüş olan? Yoksa siz de mi dinlemediniz “Güz Şarkıları”nı daha… Siz de mi geciktiniz yaşamınızın geri kalanına…

Fazıl Say’ın, değerli şairlerimizin şiirlerini bestelediği, ayrıca yapımcılığını üstlendiği “Güz Şarkıları” albümünde, Ece Dağıstan’ın piyanosu ve Güvenç Dağüstün’ün güzel sesi, şiirleri diri tutan yorumu, şiirlere can veriyor. Can Baba’dan Yeşilmişik; Nazım’dan Akrep Gibisin Kardeşim; Ahmet Arif’ten “Hasreti Uykularda”, canlıdır zaten her zaman… Bizse, küflendiğinden yüreğimiz, unuturuz kimi zaman… Unutmuş idim ben de… Bu nedenle belki, bu güzel albüm ve beklenmedik gönül meselem bu albüme, gecikmişliğimi anımsattı bana. Gecikmeden yazayım dedim, bu sefer. Yine yazayım. Ama bu sefer başka… Bu sefer size…

Siz şimdi okuyacaksınız. Jeopolitik çözümlemeleri; Türkiye’deki türlü rezilliği, tecavüzleri kadın cinayetlerini okuyacaksınız. Cumhuriyet tarihinde ne olmuş bu ay, dünya basınında Türkiye hakkında ne yazılmış, çizilmiş… Bilimdeki teknolojideki gelişmeleri merak edip bakacaksınız belki. Belki dünyayı, belki Türkiye’yi nasıl mahvettiğimizi okuyacaksınız. Sonra bu yazının başlığını göreceksiniz belki: “Baharı “Güz Şarkıları” ile Karşılamak”… Boş gelecek size, haklı olarak… Onca ciddi konunun arasında, bir albüm tanıtımı yazısına vakit ayırmak istemeyecek bazılarınız. Ben olsam ben de öyle yapardım sanki…

Okuyanlarınız ise bilecek bu bir albüm tanıtımı yazısı değil. Bu bir çağrı… Çağrım, ertelediklerinizi, ertelemeyi bırakmanız için… Sevdiğiniz bir dostu aramayı; görmek istediğiniz bir yeri gezmeyi; tatmak istediğiniz bir tadı tatmayı; birisine onu sevdiğinizi söylemeyi; kitapçılarda gezerken, almayı yaz tatiline ertelediğiniz kitabı almayı; dinlemek istediğiniz bir albümü dinlemeyi ertelemeyin diye çağrım. Çünkü gecikiyorsunuz hayatınızın geri kalanına… Çünkü zaman geçiyor ve zaman bitecek hepimiz için bir zaman… Gece ve gündüzün her kavuşmasında, her nevruzda, can bedenden ayrılacak biraz daha… Demem o ki, sevdaya düşmeyi de, donmuş yüreğinizi güneşe teslim etmeyi de ertelemeyin…

Merak ederseniz derya içinde olup deryayı bilmeyen balığın tuhaflığını, sarışın Osmanlı tarihçilerini, duruşmaya gelinlikle giden kadının hikâyesini, fukara ölümünün kuşluk vakti gelişini ve merak ederseniz, güz şarkılarını, derim ki siz de “Güz Şarkıları” ile karşılayın baharı…

Anahtar sözcükler: Fazıl Say, Güz Şarkıları, Güvenç Dağüstün, Ece Dağıstan.

Bunları da sevebilirsiniz