Eksik Olmayınız

15 yıl içerisinde, bugüne gelene kadar çok önemli dönüm noktaları geçirdi Türkiye.

Hatırlayalım…

AKP mecliste…

3 Kasım 2002’de TBMM 22. Dönem milletvekillerinin seçilmesi yapılan genel seçimde, kapatılan Fazilet Partisi’nden ayrılan “yenilikçi” kanadın kurduğu AKP, oyların yaklaşık yüzde otuz beşini alarak mecliste 363 sandalye kazanmıştı. Seçim sistemi nedeniyle, kullanılan oyların yüzde kırk altısının mecliste temsilc olanağı bulamadığı seçimde CHP, oyların yaklaşık yüzde yirmisini alarak, meclise 178 milletvekili sokmuştu.

Erdoğan “ak”landı…

Tek başına hükümet kurma yeter sayısına sahip olan AKP, Abdullah Gül başkanlığında 58. Hükümeti kurmuştu. Recep Tayyip Erdoğan, “Minareler süngümüz, kubbeler miğfer. Camiler kışlamız, müminler asker” şiiri gerekçesiyle aldığı ceza kapsamında siyasi olarak yasaklı bulunuyordu. 58. Hükümetin, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması için hazırladığı ve mecliste oy çokluğu ile kabul edilen yasa önerisi, dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından ilk başta veto edilse de, değiştirilmeden ikinci defa cumhurbaşkanının önüne giden yasa ikinci defa onaylanmış ve Erdoğan’ın siyasi yasağı kaldırılmıştı.

Erdoğan mecliste…

Genel seçimde, Siirt’te üç sandık kurulunun oluşturulmamış olması ve bir sandığın da kırıldığı iddiasıyla seçimler iptal edilmiş ve yenilenen seçimlerde Erdoğan, meclise Siirt milletvekili olarak girmeyi başarmıştı. Siirt’in sembolik önemi ise, Erdoğan’ın ceza aldığı şiiri okuduğu yer olmasıydı.

Erdoğan başbakan…

Erdoğan’ın meclise girmesinden sonra, 58. Hükümet istifa etmişti ve ardından Erdoğan başkanlığında 59. hükümet kurulmuştu. Zülfü Livaneli’nin Vatan gazetesinde yazdığı yazıya göre, Siirt seçimlerinin yapılmasından iki hafta kadar önce, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Beylerbeyi’nde CHP’lilerle yaptığı görüşmede, Erdoğan’ın başbakan olması gerektiği konusunda ısrarcı olmuş ve iki ay bile dayanamayacağını iddia ederek, bunun tehlikeli bir oyun olduğunu söyleyenleri susturmuştu. Baykal, bu görüşmeyi inkâr etse de, Erdoğan’ın meclise girmesine yol açmanın demokrasi adına gurur duyulacak bir adım olduğunu belirtmişti.

Ah bu hesap kitap işleri… Şimdi başkalarının yaptığı hesaplara ne çok benziyor değil mi??? Hayır olsun!

AKP göz bebeği, Erdoğan kahraman…

AKP, Türkiye tarihinin gördüğü, en demokratik, en ilerici, en halktan, en kahraman parti ilan edilmişti. Liberal “aydınlar”, AKP’nin yoldaşı; TÜSİAD, yol gösterici; AB en büyük dostu, IMF kurtarıcısı ilan edilmişti. ABD patronuydu. AKP’ye muhalefet edecek olanlar, demokrasi karşıtlığıyla, laikçilikle, geri kafalılıkla suçlanır olmuştu. Arka arkaya yapılan AB uyum reformları, AKP’nin siyasi muhaliflerini etkisizleştirmiş, neoliberal zihniyetin Türkiye halkının ortak aklına egemen olması yönünde önemli bir kurumsal zemin oluşturmuştu.

Abdullah Gül cumhurbaşkanı…

Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin dolmasına yakın, cumhurbaşkanının kim olacağı tartışmaları yaşanmaya başlamış, Türkiye kısa süreli bir kriz ortamına girmişti. Cumhuriyet Mitingleri ile milyonlarca insan sokaklara dökülmüştü. Ah şu “geri kafalı laikçiler”, Türkiye’nin demokratikleşmesine, bir türlü tahammül edemiyordu. Sonra, TSK rahat durur mu? On yıl kuralını bozmayarak yine siyasete müdahale etmiş, post modern darbe yapmıştı. Ama Türkiye’nin demokratikleşmesine engel olamadılar, vesayetçiler. Abdullah Gül, 29 Ağustos’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Artık yalnız yasama değil, yürütme de tam olarak AKP’nin ellerindeydi.

21 Ekim 2007 Referandumu…

Referandumda, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, milletvekili seçimlerinin beş yerine dört yılda bir yapılması gibi anayasa değişikliklerinin yapılması halkoyuna sunulmuştu. Referandumda, yaklaşık yüzde altmış dokuz “evet” oyu çıkmıştı. Bu evet oranı, AKP’nin oy oranından daha fazlaydı. Yani, AKP seçmenlerinden çok daha fazla kişi bu değişikliklerin olmasını onaylamıştı. Demokratikleşme aşkı böylesine kuvvetliydi milletin.

Temizlik” vakti…

Hazır yasama ve yürütme tekelleşmişken, şu muhaliflerin temizlenme vakti gelmişti. Ergenekon, Balyoz, Casusluk… Yüzlerce, emekli muvazzaf asker, akademisyen, gazeteci, siyasetçi tutuklandı. Sahte belgeler düzenlendi. Akıl almaz karalama kampanyaları düzenlendi. Başbakan “savcı” oldu. Ses çıkarmak isteyenler, linç edildi. Vesayet kaldırılıyordu. Laikçiler buna dayanamıyordu. Mustafa Kemal demek ayıp olmuştu. Cumhuriyet demek, geri kafalılık… Temizlik, yoğun bir halk desteği ile sürdürülüyordu. Senelerce sürdü. Temizleye temizleye bitiremediler.

2010 Referandumu…

Yasama ve yürütme yetmezdi. Yargıya da tamamen hükmetmek gerekirdi. Bu yüzden yine kapsamlı bir demokrasi paketi hazırladı AKP. Anayasa değiştirilecek, darbecilerle vesayetçilerle hesaplaşılacaktı. Oylama sonucunda yaklaşık yüzde elli dokuz evet sonucu çıktı. İslamcı seçmene, ultra liberal “yetmez ama evet” diyerek katılanlar, bu “vesayet karşıtı”, anayasa referandumunu onaylayarak vesayete son verdiler. Sağolsunlar!

Kürt açılımı…

Halkın demokratikleşme talepleri o kadar fazlaydı ki, Kürt açılımına destek sağlamak için, bölge bölge gezecek bir ikna timi oluşturuldu. Kimler yoktu ki listede: Rifat Hısarcıklıoğlu, Lale Mansur, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Fuat Keyman, Baskın Oran, Etyen Mahcupyan, Oral Çalışlar… Türkiye demokrasi tarihi, bu isimlere minnettar kalacaktır. Daima…

Erdoğan cumhurbaşkanı…

Recep Tayyip Erdoğan, Kürt hareketinin legal lideri Selahattin Demirtaş ve CHP ile MHP’nin ortak yumuşak İslamcı, pardon mütedeyyin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile girdiği seçimlerden yüzde elliden biraz fazla oy alarak, Türkiye’nin halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu ve kendisini AK Sarayına hapsetti. 2007 referandumu ile temelleri atılan bu girişim yedi yıl sonra meyvesini vermişti. Cumhurbaşkanı, artık cumhurun başkanıydı. Vesayet son bulmuştu. Gazamız mübarek olsundu. Oldu da…

7 Haziran seçimleri…

2002’den bu yana ilk defa, AKP’nin tek başına hükümet kurma yeter sayısına sahip olmadığı bir seçim sonucu ile karşı karşıya kalan siyasiler, ne yapacaklarını şaşırdı. Bir hükümet kuramadılar elbette. 1 Kasım’da yinelenen seçimlerde, AKP alışıldık tek parti hükümetine kavuştu.

Zaman geçti geçmesine, şimdi sıra rejim değişikliğinde. Malumun ilanında. Yayında ve yapımda emeği geçen, geçmekte olan, geçecek olan herkese sonsuz teşekkürler. Bu günleri sizler var ettiniz. Eksik olmayınız.

Bunları da sevebilirsiniz