Analiz 75

Uluslararası satrancın birbirinden heyecanlı hamlelerini iyi kurgulanmış bir festival filmi gibi izliyoruz. Ortadoğu halklarının seyirci, teröristlerin ise aktif piyonlar olduğu bu kurguda, emperyalizmin yeni akıl hocalarının geliştirdiği kanlı stratejiler adım adım uygulanmakta. Bu strateji oyununda kravatlı piyonların bile maçın sonucunu tayin edebileceklerini, tarihin kaderini değiştirebileceklerini düşündükleri oluyor. Oysa ki değiştiremezler. Vezirlerin, fillerin, kalelerin oyunudur satranç. Öyle bir zaman gelir ki artık vezir ortalıkta dört dönmeye başlar, sonunda köşeye sıkışan şahlar veziri de feda etmekten başka çare bulamazlar. Yasa tanımayan, yukarılara tırmanan suçları el çabukluğuyla aklanan, hakkında açılan soruşturma şimşek hızıyla kapatılan Sarraf’ın ABD’de bir savcı tarafından tutuklanması da çok güzel bir hamle olarak anılacaktır. ABD ile İran arasındaki siyasi yakınlaşma, İran’lı ortak Zencani’nin başında sallanan idam tehdidi, anlaşılan odur ki, Sarraf’n huzurunu fena halde kaçırmış, o da Miami’de Disneyland’da biraz eğlenmek, kafa dağıtmak istemiştir. Piyonun yanlış hamlesi mi diyelim, akıllı üç , dört hamlelik savunma planı mı diyelim göreceğiz. Oyun bütün hızıyla sürüyor. Vezirler tehdit altında, şahlarda korku dağları bekliyor. Ve biz sıkıntılı bir hayatın her türlü cefasını çeken seyirciler maçın heyecanı ile yetiniyor gibiyiz. Oysa kara bulutların ufkumuzu iyice kararttığı 20 yüzyılın son çeyreğinden bu yana alkışlamayı ya da of çekmeyi bir yana bırakmak gerektiğini artık öğrenmiş olmamız gerekiyordu. Hala da umut vardır. Seyirci değil becerikli oyuncu olabilmek hala mümkündür. Bunun için ülke sınırları içinde taşları kural dinlemeden oraya buraya süren acemi ama gözü kara, hırsı boylarından büyük satranç ustalarını alt etmek gerekiyor. Şu son Sarraf hamlesi de gösterdi ki, dünya siyasi fırsatların sihirli küresidir. Bu son hamle Türkiye’ye uzanıyor, bakanları bakmayanları korkutuyor. Hiç kuşku yok ki yeteneksiz danışmanlar ordusu hararetli tartışmalar içindedir. Çok heyecanlı bir durumdur, cahil cesaretinin ustaları, ölümleri istatistiklere gömen, emperyal düşler gören danışmanlar nasıl bir hamle planlıyorlar? Kabak kimin başında patlayacak? Fedakar fedai kim olacak? Yola çıktı mı vezir? Seyrediyoruz ve temel ilkeyi unutma olasılığımız büyüktür. Küresel sistemin, yani eskiden emperyalizm dediğimiz sistemin iç didişmeleri, yoldan çıkan küçükleri hizaya sokma operasyonları, sistemin kahraman savcıları çok şey değiştirebilir ama bu durumu fırsata çevirebilmenin kuralı sistemin harakiri yapmayacağını bilmek, seyirci olmaktan çıkabilmektir. Oysa biz, savcıyı alkışlamakla yetiniyor, “nerede bizim Cumhuriyetimizin savcıları” gibi naif hayallerle kara bulutları dağıtma düşleri kuruyoruz. Sarraf hamlesinin arkası gelecektir. Kural tanımayanların satranç tahtalarını ters çeviremez miyiz? Seyretmek iyi güzel de oynamak daha heyecanlı değil mi? Eylül Sina der ki “bu çölü ucundan tutuşturmalı ki her yanı aynı anda yanmasın”. Aydınlık bir ay dileklerimle.

Bunları da sevebilirsiniz