NİNEMİM MASALLARI…

Çocukluğumuzda öyle oyuncaklarımız ve eğlencelerimiz yoktu. Tek eğlencemiz yatmadan önce ninemizin anlattığı masallar ve haftada bir köy kahvemize gelen hikaye anlatanlardı. Ninem devamlı krallar ve padişahlardan başlardı masallarına. Çoğumuz da dinlemiştir bu tür masalları. Her kralın sıra sıra soytarıları olur, her padişahın da dalkavukları. Soytarıların krallarını eğlendirmelerinin, her türlü kıç yalayıcılığının yanında bazen de krallarının söylemeye cesaret edemediği sözleri de söylerler sanki kral söylermiş gibi. Muhbirlik yapmak ise en büyük özellikleri. Soytarılar ve dalkavuklar çok ta korkak olurlar tıpkı kralları gibi padişahları gibi. Bir bardak suyu bile korku ve kuşku ile içebilirler ancak. Diğer bir eğlencemiz ise hikaye anlatanlar. O gün kahvemiz hınca hınç dolmuştur. Daha çocuk yaşta devamlı çay servisi yap, bardakları yıka diğer taraftan da anlatılanları can kulağı ile dinle. Neler anlatmazlar ki Battal Gazi Cenkleri, Hz. Ali’nin kahramanlıkları, Bedir savaşı, Uhud Savaşı, Hendek Savaşı gibi. 1 Kasım seçimlerinden sonra Gaziantep Büyük Şehir Belediye Başkanı Fatma Şahin durduk yerde dedesinin hikayecilerden dinlediği kendisinin de dedesinden dinlediği Uhud ve Hendek Savaşı ile ilgili abuk sabuk laflar etti. Aslında söyledikleri dışa vurumdan başka bir şey değildi. Fatma Şahin şöyle diyor: FATMA ŞAHİN’DEN SEÇİM ZAFERİNE İLGİNÇ BENZETME “Ak Parti’nin seçimden yüzde 49 oranla tek başına iktidar olmasından sonra seçim zaferi için ilginç bir benzetme yapan Fatma Şahin, “7 Haziran Uhud, 1 Kasım ise bizim hendek Savaşımızdır” dedi. Gaziantep Milletvekili AHMET UZER, seçim koordinasyon merkezinde bulunan bilgisayardan seçimi takip etti. Seçim sonuçlarının AK Parti iktidarını göstermeye başlamasının ardından Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de Seçim Koordinasyon Merkezi’ne gelerek, Uzer’i milletvekilliği için tebrik etti. Şahin, yaptığı değerlendirmede ise seçim zaferi için ilginç bir benzetmede bulundu. Şahin, Hz. Muhammed (sav) döneminde yapılan Uhud Savaşı’nı 7 Haziran seçimlerine, Hendek Savaşı’nı ise 1 Kasım seçimlerine benzetti. Şahin, “Kadınlar gençler her birimiz tek vücut olduk. O ilk günkü aşkla yola çıktığımızda 7 Haziran’da yaşadığımız aslında bir Uhud’du. 7 Haziran Uhud, 1 Kasım ise bizim Hendek Savaşı’mızdır. Uhud Savaşı’nda nasıl ders alındıysa, Hendek Savaşı yaşandıysa, 1 Kasım bizim Hendek Savaşımızdır. Bu şehrin yüzde 61’i Türkiye’nin yüzde 70’inden çok daha önemli. Bölgenin sigortasıyız. Bütün İslam coğrafyasının şu anda baş aktörüyüz. Birileri her gün korku siyaseti yaptı. Her gün bir bomba patlayacak diye, bir milletvekili daha fazla çıkaralım diye milleti korkuttular. Ama sandıkta millet onlara gerekli dersi verdi. Bu millet beni korkutma çalış kardeşim dedi” şeklinde konuştu.” Fatma Şahin nasıl da itiraf ediyor HENDEK savaşını başlattıklarını. Ama asıl söylemek istediği başka. Dar-ül harp ve Dar-ül İslam ikiliğinin kundakçılığını yapmaktadır. Bu kundakçılık İmam Hatip Okullarında ve Kuran Kurslarında ders olarak okutulmakta, inanç olarak aşılanmaktadır.  Bu kundakçılığın anlamı, ülkenin Müslüman ve Kâfir diye ikiye ayrılmasıdır. Örnek olarak, laik devlet, laik okullar ve laik düşünce ve de laik devletin tüm kurumları, ülkeyi bir “dar-l harp’ durumuna getirmiştir.  Böyle bir ülkede barış olmaz barış sağlanmaz, çünkü kafirlik egemendir. Ülke savaş durumundadır.       Laikliğin kökü kazınmadıkça da ülkenin “dar-ül harplikten çıkması olanaksızdır. Laiklik silinince, ülkeye güvenlik gelecektir, ülkeye barış gelecektir. İşte o zaman ülkede “dar-ül İslam olacaktır.      Ülke “dar-ül İslam”  oluncaya değin de savaş durumu sürecektir. İşte son zamanlarda Diyanet’in bir fetva veren bir kurum haline dönüştürülmesi ve sapıkça açıklamalarda bulunmasının ardında bu ikilik yatmaktadır. Kendilerine akademisyen diyerek Tayyip Erdoğan’ın elini güçlendiren ‘Yetmez ama evet’çiler 2007 yılında da Türkiye Cumhuriyetine ve Türk ordusuna hakarete varan bildiri yayınlamıştı. Özet olarak AKP’nin Türkiye Cumhuriyetine ve GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ e bakışı açıkça ortadayken, PKK terör örgütünün Okulları, hastaneleri ve sivil halkı bombalamaları, devlet dairelerini, okulları yakmalar, Atatürk büstlerini parçalamaları ve aynı zihniyette olan akademisyenlerin bildirisine imza atanların çoğunun da ortak paydaları ATATÜRK’ e düşmanlıktan başka bir şe değildir. Bunların hesaplamadıkları ise MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN kendilerine emanet edilen CUMHURİYETİ ve ATATÜRK DEVRİMLERİNİ KANININ SON DAMLASINA KADAR KORUYACAK TÜRK GENÇLİĞİ.

Bunları da sevebilirsiniz