Koalisyon Denince Akla Önce Saygı Gelmelidir!

Koalisyon, farklı siyasi görüş taşıyan liderler arasında, saygı ve
güven temelinde kurulan bir centilmenlik sözleşmesidir.
Son seçimlerde ortaya çıkan tabloya göre bir koalisyonun kurulması
kaçınılmazdır. Elbette bu yapılamadığı durumda erken veya acil bir
seçim söz konusu olacaktır.
Koalisyonlardan, belleklerde en taze olanı 13 sene öncesinin
DSP+MHP+ANAP koalisyonudur. Bu ilginç deneyimin içinde olan biri
olarak bu koalisyondan söz etmek istiyorum.
****
1999 seçimlerinde DSP birinci parti olmuştu. ANAP ve MHP ile koalisyon
görüşmelerine başlamadan önce rahmetli Ecevit, gruplar halinde DSP
milletvekillerini topluyor ve görüşlerini alıyordu.
İçinde benim de bulunduğum grubu kabul ettiğinde, bize şu soruyu sormuştu;
«MHP ve ANAP ile koalisyon yapmamızı nasıl karşılarsınız? Böyle bir
koalisyon partimiz için olumlu mu yoksa olumsuz mu olur?”

Arkadaşlarımızın çoğu, – Ecevit’in görüşünü az çok biliyor olmanın da
etkisiyle- böyle bir koalisyonun olumlu olacağı yönünde görüş
bildirmişti. Ben ve birkaç arkadaşım ise, böyle bir koalisyonun
DSP’nin çıkarına olmayacağını söylemiştik.
Kaygımız (özellikle de benimki), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin
koalisyon ilkelerine uymayabileceği ya da bu olanağı devlette
kadrolaşma için kullanacağı nedeniyle idi.

Bilindiği gibi koalisyon kuruldu. Üç lider; Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz,
birbirine saygılı davranıyor, koalisyonu başarıyla yürütüyorlardı.
Ecevit daha önce de Mesut Yılmaz ile çalıştığı için onu iyi tanıyordu.
Sorun çıkarabileceğini düşündüğümüz Devlet Bahçeli de inanılmaz bir
uyum gösteriyor, koalisyon protokolüne aynen uyduğu gibi, Rahmetli
Ecevit’e de, ‘bir büyüğü gibi’ saygı gösteriyordu.
(Basit bir örnek vereyim; Bahçeli, sigara içmesine rağmen, Ecevit’in
yanında asla sigara içmiyordu.)
Bir gün TBMM kulisinde bir grup arkadaşımız, Rahmetli Ecevit’le
oturuyorduk. O sırada Devlet Bahçeli genel kurul salonuna giriyordu.
Ecevit’in bizimle oturduğunu görünce, yönünü değiştirmiş, Ecevit’in
yanına gelerek elini sıktıktan sonra salona girmişti. Oysa geçip
gitmesi çok doğal karşılanabilirdi.
O gittikten sonra ben, Ecevit’e; «Efendim,” demiştim. «Sayın Bahçeli
ile koalisyondan korkanlardan biriydim. Galiba yanılmışım. Siyasi
görüşü elbette bize uymuyor ama size ve koalisyona olan saygısı
nedeniyle artık ona farklı gözle bakıyorum.”
Bana, «Haklısınız,” demişti. «Koalisyonlarda protokollere uyum kadar
karşılıklı saygı da gereklidir.”
****
O koalisyonun yürümesinde başka etkili ve gizli güçler de vardı
elbette. Örneğin, Başbakan Yardımcısı olan Hüsamettin Özkan’ın,
herkesle barışık ve sorunlara çözüm üreten kişiliği çok önemliydi.
Yasa tasarılarının görüşülmesi sırasında kimi zaman partiler arasında
sıkıntı yaşanmıyor değildi. Özellikle de MHP ve ANAP’lı bakanlar
arasında, çıkacak yasadan partilerinin yararlanması konusunda önemli
çatlaklar olabiliyordu. İşte o zaman devreye Özkan giriyor, her
ikisini de mutlu eden bir çıkar yol bularak sorunu çözüyordu.
Genellikle MHP’li bakanlıklara kadro tahsisi, ANAP’lı bakanlıklara da,
ihale kolaylığı için olacak bütçeden para tahsisi sözü verdiğini
duyuyorduk.
DSP’lilerin elbette hiçbir talepleri olmazdı. Ne kadrolaşmada gözümüz
vardı ve ne de ihalelerde.
DSP’ninki elbette ahlaklı bir yönetim anlayışıydı. Ancak bunun çok
olumsuz bir sonucunu DSP’nin seçim kaybederek devlet yönetiminden
çekildiğinde gördük. Ne bürokratik kadrolarda -gizli veya açık- bir
DSP’li vardı ve ne de iş adamları arasında rahmetli Ecevit’e sempati
duyan biri…
Bu kadro olayına, kendi yaşadığım bir olayı örnek vereyim: Kültür
Bakanı olduğum sırada, Bakanlığın, Türkiye’nin her tarafında bulunan
birimlerinde çalışmak üzere, sanıyorum 160 dolayında geçici işçi alma
şansımız oldu. Statüleri geçici olduğu için- daha sonra kalıcı nitelik
kazandılar- bunlar sınavla değil, başvurulara ve yapacakları işin
özelliğine göre arkadaşlarımız tarafından seçildiler. Zaten hem asgari
ücretli ve hem de iş güvencesi olmadığından fazla bir başvuru da
yoktu.
Alınan işçilerden, kimin hangi partiden olduğunu hiçbir zaman
bilmedim. Zaten merak da etmedim. Bakanlık görevinden çok sonraları,
bu işçilerden çoğunun AKP’li olduğunu, üstelik bazılarının AKP
teşkilatlarında çalıştığını öğrendim. DSP’li bakanların genellikle
aynı uygulama içinde olduğunu söyleyebilirim.
Doğru mu diye sorarsanız, doğrusu buna nasıl yanıt vereceğimi bilemiyorum…
****
Şimdi yine bir koalisyon arayışı var. Ama koalisyonun başına
geçebilecekler arasında, ne yazık ki, 16 sene öncesinin Ecevit’ine
uzaktan yakından benzeyen kimse yok.
Bir Davutoğlu var… Burnu sürtülen AKP’nin, Tayyip Erdoğan’ın sözünden
çıkamayacak olan genel başkanı… Cumhurbaşkanı’na zarar verebilecek her
formülü engellemek için pazarlıklar yapma peşinde. Sağır sultanın
duyduğu AKP yolsuzluklarının kapatılmasını sağlama sözü verecek her
partiyle ortaklığa hazır…
Bir de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu var…
Dünyada az görülen bir şekilde, iktidarın oy kaybettiği yerde ana
muhalefet CHP’ye oy kaybettiriyor, ardından da çıkıyor, sanki bozguna
uğrayan kendisi değilmiş gibi zafer şarkıları söyleyebiliyor. Üstelik,
yolsuzluklara bulaşan AKP’yi temizlemek için onun koalisyon ortağı
olmaya can atıyor.
AKP ile koalisyon yapmak, eğer kendisine verilen uluslararası(!) bir
görev değilse, Genel Başkan koltuğunu-bir süre için- kurtarmaktan
başka işe yaramayacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun, AKP ile bir koalisyon hükümetine kapağı atarak
başarısızlığını unutturma gayreti içinde AKP’nin kirli çamaşırlarını
aklayıp paklamaya razı olması, orta dönemde (3-6 ay) CHP’nin
yıpranmasına, daha uzun dönemde ise halkın gözünden daha da düşmesine
yol açacaktır.
Sayın Kılıçdaroğlu, koalisyon çalışmaları sırasında gösterilmesi
gereken asgari nezaketi de, Sayın Bahçeli’ye göstermemiştir. MHP Genel
Başkanı’na, bir gazeteyi ziyareti sırasında, «Gel seni başbakan
yapayım!” şeklinde mesaj göndermenin amacı herhalde onunla bir
koalisyon kurma arzusu olamaz. Böyle şeyler, koalisyon görüşmelerinin
adabına uygun olarak yapılmalıdır. Kılıçdaroğlu bu davranışı ile hem
kendini zora sokmuş ve hem de kendi şahsında koskoca CHP’nin
aşağılanmasına neden olmuştur.
****
Rahmetli Ecevit, koalisyonu bir centilmenlik birliği olarak görmüş,
koalisyon ortakları da onun düşüncelerini paylaşmışlardır.
Siz gelin de, bugünküleri onlarla mukayese edin!

Bunları da sevebilirsiniz