İzmir Körfezi’nin Yunusları

«Unutulan Türler: İzmir Körfezi’nin Yunusları”: unutulan şarkılar, unutulan sevgililer, unutulan semtler gibi. Bu projenin ismi de bize böyle bir özlemi hatırlatıyor. Sade unuttuğumuz yunusları, fokları değil, burnumuzun dibinden geçip giden sumruları, yelkovan kuşlarını, flamingoları, pelikanları fark etmeden kıyısından geçip gittiğimiz İzmir Körfez’indeki yaşamları da…

Merak ediyordum bu projeyi. Nihayet iki yıldır kıt kanaat bir bütçe ile sürdürülen yunusları gözleyerek, sayılarını ve yaşam alanlarını araştıran çalışmaya katılabilecektim. Bir pazar sabahı, Eski Foça’da yunusları gözleme seferlerinden birine katılmak için projenin yürütücüsü Vahit Alan ile sözleştik. Vahit bizim enstitüde aynı zamanda öğrenci.

Güzel bir Eylül sabahı! Deniz çarşaf gibi! Ağustos sıcaklarından sonra hafif hafif serinliği hissettiğimiz bir sabah. Foça Büyük Denizin rıhtımındaki balıkçıların uğrak yerlerinden biri olan kahveye oturup çaylarımızı söyledik. Fırından aldığımız sıcak simitleri ve çayları yudumlarken yunus gözlemeye gelen diğer gönüllülerle tanıştık. Biri Adana’dan diğeri Denizli’den, bir başka gönüllü ise Almanya’da çello eğitimine devam eden bir öğrenci idi. Bu gruba bizim enstitüden gelen öğrencimizde katılınca grup bayağı büyümüş oldu. Bazen gönüllü grupları çok daha fazla oluyormuş. Foça-Karaburun-Mordoğan arasında işleyen feribota binip gözlemlerimizi yapacaktık.

Demir Aldık

Feribota, Karaburun ve Mordoğan’a gidecek yolcularla beraber bindik. Beklediğimden daha fazla yolcu vardı. Ama Pazar gününe has bir kalabalıkmış bu. Feribot işletmesi bu seferlerden pek de memnun değişmiş. Bu hat üzerinde çalışan Turyol Kooperatifi ise fazla müşteri olmamasından dolayı seneye bu deneme hattını iptal ettirmeyi düşünüyormuş. Umarım seneye de bu feribotlar devam eder. Denizi kullanmak bizim pek alışık olmadığımız bir durumL . Demiri alan teknemizde pruvada yerlerimizi almıştık. Teknenin sağ ve sol kırlangıçlarda gözlemlerimizi yapmak üzere iki gruba ayrıldık. Hem keyifli bir yolculuk olması hem de yunusların gözlenmesinin devam etmesi için fırsat bu seferler. Foça’dan ayrılırken dürbünlerimizle bir yandan denizi gözlemlerken bir yandan da Vahit’ten bilgi alıyorduk. Şöyle diyordu:«Cetacea ailesinden olan yunus ve akrabaları balinalar hakkında İzmir Körfezi ile ilgili bilgi oldukça kısıtlı. Bu nedenden dolayı Körfezi düzenli olarak kullanan deniz memelileri türlerini, sayısını, sosyal yapısını belirlemek için yola çıktık. İzmir’in ekosisteminin korunması ve koruma planlarının belirlenmesinde bu tip veriler çok önemli” diye projesini açıklıyordu.. Her karşılaşma sırasında her bir bireye özgü olan (parmak izi gibi) sırt yüzgeci motifini göstererek yunusları tanımak mümkün olabileceği için İzmir Körfezi’ndeki yunus sayısını tahmin edilebileceğini açıklıyordu.

Bunları dinlerken feribotun yanından geçip giden, daha sıcak yerlere göç eden Yelkovan kuşlarını da görmek pek keyifli idi. Bu seferlerde sade Yelkovan kuşlarını değil, deniz kuşlarından Ada Martısı, Tepeli Karabatak, Boz yelkovan, Sumru, Flamingolarını da görmek mümkün.

Şişe Burunlu Yunus

Evet Körfez’in yerlisi Şişe Burunlu Yunus ya da Afalina. Bu sevimli hayvanı, deniz memelisini tanımayan var mı? Yunusların 50-60 yıl hatta bazen 70 yıla kadar yaşadıkları bilgisini aldık. Üreme olgunluğuna 2-3 yaşında erişiyor. Tek eşlilik yok. Ne dişide, ne de erkek de. Hamilelik süresi 1 yıl kadar 6 aya kadar ise emzirme devam ediyor. Bunları konuşurken Mordoğan’ın açıklarında gezinen kalabalık bir yunus süresine rastladık. İçlerinde yavrular da vardı. Daha iyi görmek için feribotun kıç tarafına doğru koştururken yolcuların bazıları da «ne oluyor” diye sormaya başladılar. Onlar da bu sevimli hayvanları görmekten hoşnutlardı. Aynı şeyi balıkçılar için söylemek zordu. Denizlerde iyice azalan balık yüzünden yunuslarla balıkçılar zaman zaman karşı karşıya gelse de insanın bu kadim dostu yunusun efsaneleri hala dilden dile anlatılmakta…

Yunus Efsanesi

Her yöre kendine göre anlatıyor bu efsaneyi. Efsane şöyle başlıyor. Çok eski zamanlarda, şimdiki Çeşme’nin, Foça’nın, Ildır’ın, kıyısında bir balıkçı köyü varmış. Burada ailesiyle birlikte Hermais adında bir çocuk yaşarmış. Bir gün Hermais ve arkadaşları hem oynamak, hem de yüzmek için denize girmişler. Kısa bir süre sonra şiddetli bir fırtına çıkmış, dalgalar yükseldikçe yükselmiş çocuklar kaçarak köye dönmüşler. Ama dönenler arasında Hermais yokmuş. Annesi günlerce kıyılarda Hermais’i beklemiş ama nafile …. Aradan yıllar geçmiş bir gün bir balıkçı, rüzgarlı dalgaların arasında sarı saçlı Hermais’i bir yunus üzerinde, gezerken görmüş fakat yetişememiş. Köye dönünce gördüklerini herkese anlatmış. Hermais’in annesi ümitlenip tekrar kıyıya koşmuş ama oğlunu görememiş. Hermais’i yıllarca yunus bakıp büyütmüş. Onun en yakın arkadaşı olmuş. Tabi ki Hermais de büyümüş ve yaşlanmış. Doğal bir son olan ölüm onunda başına gelmiş. Yunus Hermais’i kıyıya getirip bırakmış. Denize dönemeyen tılsımlı yunus da Hermais’in yanında ölmüş.

Dönüş

Tüm bu zenginliklerle geri dönerken deniz de, hava da değişmişti. Mordoğan’dan ayrıldığımızda Karaburun’un üzeri kara kara bulutlarla kapanmıştı. Şimşekler zikzak çizerek Karaburun tepelerine iniyordu. Şimşeklerden inşallah nasibimizi almayız diye Foça’ya doğru yol alırken, yunusları, Körfez’in yerlilerini ardımızda bırakmıştık.

Bunları da sevebilirsiniz