«Ya olduğun gibi görün,
Ya da göründüğün gibi ol!”
Türkiye’nin başı sınır tanımaz, açık/gizli gündemi bitip tükenmez bir iktidarla dertte! İktidar etki olduğuna göre, tepkiyi de muhalefetten beklememiz doğal. Ardışık seçim yenilgileriyle gardı düşmüş boksöre dönen ana muhalefet geçen ayın başında sayısı unutulmaya yüz tutan kurultaylarından birisini daha yaptı. Tazelenme, yenilenme ve hesaplaşma fırsatı sunan kurultayların artık böyle bir işlevi kalmadığını bu kez ve bir kez daha kavramış olduk!
Baskın kurultayda göreve yeniden seçilen ve otobüsün sürücü koltuğunda oturan genel başkan bakmasını bilirse başarısız olduğunu ve aslında Pirus zaferi kazandığını görür. Ancak, aynı genel başkan partinin vitrinini ve dolayısı ile de otobüs yolcularını değiştirmede son derece başarılı olmuştur.
Parti Meclisi ve MYK oluşumları incelendiğinde artık partinin bu organlarında olması gereken işleviyle ilintili insan bırakılmadığı ve sözcüğün tam anlamıyla bir sonbahar temizliğine gidildiğini anlamak zor olmaz.
Delegeye benimsetilemese de cinsiyet kotası yoluyla otobüsün en önüne oturtulan yeni yolculardan Mehmet Bekâroğlu partiye değiştiği için değil de kendi düşünceleri doğrultusunda değiştirmek üzere geldiğini dışa vurmaktan çekinmemektedir. İbretlik bir durumdur.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/chpde-basortulu-milletvekili-de-olmali-h60885.html
Atatürk’e kefere demesiyle tanınan partinin yeni vitrin yüzü Bekâroğlu’nun bağlantıdaki görüşleri özenle irdelendiğinde CHP’de sıranın ilkelere ve programa geldiği kolaylıkla anlaşılır. Bekâroğlu’nun hiç de incelikli olmayan hatta kaba sayılabilecek bir biçemle dile getirdiği bagajdakiler ise kırık oklardır. Onlardan da kurtulmalıyız diyerek, partinin ve ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e uzattığı dille uyumlu bir eylemlilik sergilemektedir. Bu nedenle ona öfkelenmek yersiz olduğu kadar kolaycı bir tutum olacaktır. İçimiz kan ağlasa da bu gelişmelerin partide olan bitenle uyumlu olduğu saptamasını yapmak zorundayız.
Yıkılmış olan Cumhuriyet’i yeniden kurmayı ana görev sayması gereken ama diğer yandan da ortaçağ aşkını gizlemeyen genel başkan Kılıçdaroğlu son kurultaydan aldığı güçle(!) kendisini Dersimli Kemal olarak nitelemeye başlamıştır. Dersim, Tunceli ilimizin geçmişteki adı olmasının yanı sıra, bugün için kurucu partinin güncel başkanının takma adı olarak Atatürk’e ve onun en büyük eseri Cumhuriyet’e karşı yürütülen amansız savaşın koçbaşıdır artık!
Şimdi söyler misiniz Atatürk’e sövgüsüyle bilinen ve partiyi kendi düşünsel doğrultusuna çekmeyi amaçladığını saklamayan birinin öne çıkartıldığı CHP muhalefet edebilir mi? Olsa olsa, eder görünür! Bugün, yapmaya çalıştığı budur ki; bunda bile başarılı olduğu kuşkuludur.
Durumu fazlasıyla saptadığımıza göre bu satırların yazarı olarak bendenizin ve başka pek çok okurun olasılıkla merak ettiği bir noktaya değinerek bağlayalım yazıyı!
Önümüz seçim!
«Oyları bölmeyelim” korosunun eli kulağındadır! Bu yazı o koro sahne almadan önce kaleme aldığımız sonunculardan birisi olabilir! Gerçek bunca yalın ve anlaşılır durumdayken, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi damarı tartışılmaz olan kitleler bir kez daha kandırılabilecek midir? Başka deyişle, fareli köyün kavalcısı yığınları bir kez daha peşine takabilecek midir?
Bunu başarabilirse, şimdiden söylememde sakınca yok!
Yazıklar olsun!
Ama, kesinlikle ne Bekâroğlu’na, ne TR 705 namlı Tanrıkulu’na ne de altı oku tartışmalıyız buyuran Kılıçdaroğlu’na!
Kesinlikle bu duruma seyirci kalan bizlere yazıklar olsun!