Bozburun ve Kadın Balıkçılar

Bozburun-Datça yarımadaları arasında mekik dokuyan Bozburun’lu balıkçı aileleri, kadın balıkçılar, maviye, beyaza boyanmış teknelerinin içinde deniz ile bütünleşmiş gibidir. Sabahın ilk ışıklarında, teknelerin pancar motorlarının gürültüsü sessizlikte yankılandığında bilirsiniz ki Datça limanına ağlarını atmış kadınlı erkekli Bozburun’lu balıkçılar dönüyordur. Tekneleri onların evi olmuştur. Deniz dibi onların mahalleleridir. Hangi kaya, hangi burun, hangi çöküntü, hangi çukur bilirler hatta isimleri de vardır bu yerlerin. Bozburun’dan gelip, Selimiye, Hisarönü Körfezi’ne, Kargı, Topan, Kamelya, Kocaada, adalarının kıyılarından Datça’ya varış. Bu güzergah bu seyir rotası pek değişmez. Bu yüzden de artık her taşın altında ne var bilir hale gelmişler. Ekmek teknelerinde ağlar, paragatların altında kuytuda yatacakları yatakları, yemek pişirecekleri mutfakları, hepsi birkaç metre karelik yerdedir. Tekneler genellikle birbirine benzer, nerdeyse isimlerinden ayırt edebilirsiniz tekneleri. Birinin adı «İkinci Bahar”, öbürünün «Özgürüm”, «Özgür 1” diye uzayıp gider tekne isimleri. Teknelerin ayna-kıç olması ağları rahat yerleştirebiliyor olmalarından. Kıç tarafına böyle olunca birkaç posta ağ atılabiliyor. Bir postada 100- 200 metre ağ oluyor. Bir haftalık yiyeceğini alıp, avladıklarını buzluklarında muhafaza ediyorlar. «Biz buzluğa gidiyoruz deyince; 7-8 gün buralarda yokuz, denizdeyiz demek istiyoruz” diye açıklıyor bir kadın balıkçı.

Bozburun’lu 60’a yakın balıkçı aile ve tekne. Kadınlarda erkekler gibi balıkçılık yapıyorlar. Bozburun’lu kadınlı erkekli balıkçıların benim bildiğim çok az örneği var Türkiye’de. Denize kadınlar yüzyıllardır hep uzak kalmışlar. Uzun yıllar gemilere kadın binmesinin şanssızlık getirdiğine inanılmış. Bundan mı bilinmez çoğu fırtınaların adı kadındır. Genelde kadının denizden soyutlandığı bu meslekte nasıl oluyor da kadınlı erkekli, beraber yapıyorlar bu işi? Merak ettim, sordum soruşturdum.

Biraz coğrafyasından, biraz tarihinden, biraz ekolojisinden bu fark galiba. Datça ve Bozburun yarımadası Anadolu’nun tam güneybatı köşesinde. Akdeniz ve Ege’nin birleştiği bir yerde. Bu coğrafik konum bu bölgenin tarihini de etkilemiş.

Diğer taraftan bu özel coğrafyadan, tarihe geçiş yaptığımızda buralarda Karya, Menteşe Oğulları’nın yanı sıra bir dizi uygarlıklar yerleşmiş veya buralardan geçip gitmişler. Osmanlı döneminde yapılan nüfus sayımı kayıtlarında yarımadanın nüfusu 1800 gözüküyor (1). Nüfus sayımları o dönem değişik. Örneğin kadın, nüfus sayımlarında yer almıyor, daha adamdan sayılmıyor. Aynı kaynakta ilginç olan, nüfusun dağılımının yerleşik, yörük, kıpti olarak gösteriliyor olması Datça ve Bozburun’da kıptılerin yoğun olduğu ve kıptilerin de Mısır kökenli olduğu belirtilmiş. Akdeniz ilginç bir coğrafya. Bu coğrafyada göçlerde denizin etkisi ağırlıklı. Bozburun ve Datça buna güzel bir örnek. Uzun yıllar bu yöre Osmanlı döneminde kalmasına rağmen buranın insanlarının İstanbul yerine Rodos’la ilişkileri olmuş. Hep gözleri Akdeniz’de, deniz de. Doğal olarak da onların bahçesi deniz olmuş.

Türkiye’nin coğrafik önemi doğal olarak doğasına da yansıyor. Türkiye Avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz olarak bilinen üç biyo-coğrafik bölgeye ve bunların geçiş alanlarına sahip. İki kıta arasındaki köprü konumu nedeniyle Türkiye iklimsel ve coğrafik özellikleri nedeniyle farklı ekosistemlere sahip bunlardan biri de Datça-Bozburun yarımadası. Fazla bereketli olmayan Datça ve Bozburun yarımadasında tarım sınırlı bunun yanında yaygın badem ve zeytincilik var. Endemik Datça hurması (phoenix theophrasti), yerel kekiği, zakkum, defne ve keçiboynuzu tipik Akdeniz bitki örtüsü karada hüküm sürüyor. Nüfus azlığı yarımadanın henüz yoğun turizm baskısı altında olmayışı kirlenmemiş bir deniz ortamına sahip olmasını sağlıyor. Özel Çevre Koruma Statüsündeki Datça-Bozburun yarımadalarında deniz koruma alanları oluşturulmuş. Türkiye’nin denizel alanlarında yaklaşık 3000 bitki ve hayvan türü olduğu açıklanmış (2). Datça-Bozburun denizel alanında ise 807 tür olduğu rapor edilmiştir (3). Bu yüksek bir sayı.

Bu yörenin korunmasında en önemli unsurlardan biri buranın küçük balıkçısı! Kadınlı erkekli Bozburun balıkçısı. Denizdeki her kayayı bilen, denizin bereketi kaçmasın diye dikkatli davranan bu insanlar. Böyle olmasına rağmen, kıyı kesiminde yaşayan genç nüfusun balıkçılık mesleğini yapmak istememesi özellikle aile balıkçılığının devamlılığını tehlikeye sokmakta. Bu mesleği sürdüren kadınların çoğunluğunun yaşı 40’ın üzerinde. Kadın balıkçılar, balıkçılık mesleğini gün geçtikçe zorlanarak yaptıklarını, bunun nedeninin de aşırı ve yasa dışı avcılık olduğunu söylüyorlar. Tüm bunların sonucu düşük av miktarı ve yetersiz gelir olduğunu eklemekteler. Bu durum geçimini balıkçılıktan sağlayan ailelerin ve özellikle de kadınların giderek azalacağını göstermekte.

Korumanın en önemli öğesi olan kıyı balıkçısı, kadın balıkçıların böylesine özel alanların korunmasında ne derece elzem olduğunu söylemeye gerek var mı?


  1. Mübahat S.Kütükoğlu., Menteşe Sancağı 1830 (Nüfus ve Toplum Yapısı). Türk Tarih Kurumu, 2010.
  2. Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları (DKKK) Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi. http//www.slideshare.net/dkka_turkiye.
  3. Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi. T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. http://www.csb.gov.tr/projeler/ockb.

Bunları da sevebilirsiniz