Sıcak Bir Eylül Akşamı

William Shakespeare’in çok güzel bir sözü vardır. Şöyle der: “Kendinde müzik olmayan insan… Seslerin tatlı armonisiyle heyecanlanmayan kişi… İhanet, hırsızlık, kalleşlik için olgundur. Zekâsı donuktur gece gibi… İstekleri karanlık Erebos gibi… Böyle bir insandan sakın. Ve müziği dinle…” Eylül geldi. Benim için Eylül diğer aylardan her zaman daha farklıdır. Mutluyum… Çünkü müzikle dopdolu bir yaz yaşadım, yaşadık. Ve Eylül yazısı ancak Shakespeare ile başlayabilirdi.

Son zamanlar moda söylemi içerisinde bir git-gel ile boğuşuyorum bugünlerde… «İyi düşün iyi olsun, düşüncenin gücü ya da bir şeyi çok istersen bütün evren sana eşlik eder” gibi. Deneyip sonuca varanlar savunuyorlar. Önce inanmak lazım, istemeyi bilmek de elbette. Ben kararımı verdim, bu sonbahar güzel olsun istiyorum. Bu sonbaharın diğerlerinden farkı nedir diye sorabilirsiniz. Belki de ben akıllandım hayata dair. Ya da olgunlaştım.

Eylül ayına yaklaşırken aklıma gelen bir anı var ve bunu sizinle de paylaşmak istiyorum.

Son bir kaç yıldır İzmir’de faaliyet gösteren İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının , İzmir Müzik Festivali kapsamında organizasyonlarda gönüllü olarak görev alıyorum. Paylaşacak olduğum anı ise, İzmir Müzik Festivali Özel Konserinden…

Sıcak bir Eylül akşamında tatlı bir telaş…

28 Eylül 2012, saat 20.00… «Festival Özel Konseri” adıyla «Berlin Filarmoni Orkestrası, Şef Sir Simon Rattle Yönetiminde” Efes Antik Kenti Büyük Tiyatro’da mükemmel bir konserin hazırlıklarındayız. Arkadaşlarım ve ben konukların gelmesine dakikalar kala, provanın bitmesini bekliyoruz. Tarihi tiyatronun merdivenlerine oturmuş bir şekilde sessizce prova yapan orkestrayı izliyorum hayret ve büyük bir keyifle. Benim için çalıyorlar sanki, onun gurunu ve hazzını yaşıyorum kendimce. Zaman daralıyor, gökyüzünde bir dolunay ve konuklar yavaş yavaş konser alanına geliyorlar. Akşamların en güzellerinden biri, Eylül güzelliği… Eylül hep güzeldir ve huzurludur ama bu gece tüm konuklar için olduğu gibi benim içinde farklı bir güzellik var. Günbatımının romantizmi ile dolunayın ihtişamı birleşiyor, dünyanın en seçkin orkestralarından Berlin Filarmoni Orkestrası sahnede yerini alıyor.

Geçmişinde ünlü şeflerle çalışmış olan orkestra, 35 yıl H.V. Karajan yönetiminde en parlak yıllarını yaşıyor ve ünleniyor. Bir süredir restorasyon nedeni ile kapalı olan Tiyatro o gece için özel izin ile açılıyor. Dinleyiciler ve icracılar, her iki grup için de mekânın büyüsü olayın değerini arttırıyor şüphesiz…

Benim için ve eminim ki tüm konuklar için de bütün zamanlar birlikteydi o akşam. Tarihi bir atmosfer ve eşssiz müzik ziyafetiyle birlikte..

Ağustos 2013, sıcak bir gün, kimselere duyurmadan, sessiz sedasız İzmirden kalkıp gidiyorum Efese. Bugüne kadar festivalin bir çok konserine ev sahipliğ yapmış olan antik kenti gezmek için turistik bir gezi düzenliyorum kendi kendime. Karşımda kocaman sahnesi ve uzun merdivenleriyle yine antik tiyatro var. Gözlerimi kapatıyorum ve o akşamın sesini duyuyorum kulaklarımda. Yüzlerce yerli yabancı konukların sükuneti içerisinde Berlin Filarmoni orkestrasının unutulmayacak konserini. Zaman hafızama bir gece kazıdı ve tek dileğim ömür boyu unutmamak onu. Gözlerim kapalı yine o geceye gidiyorum, gecenin güzelliği ve özelliğinin tüm zamanların ve kültürlerin yaşanmasından kaynaklandığını düşünmeden edemiyorum. Kendi kendime düzenlediğim turistik gezimin sonuna geldiğim de, çıkış kapısına doğru yönelirken , bu cümleler dilimden uçuşuyorlar adeta. Nitelikli festivaller çoğu zaman böylesine anlamlı ve güzel buluşmalara ev sahipliği yaparlar, ben iyi ki bu organizasyonda yer almışım diyorum. Şükür ediyorum….Şanslıyım… İnsanların iyi ve güzel duygularını ortaya çıkaran anlar çoğaldıkça nefret, öfke, kin gibi ilkel duygular azalır diyorum. Büyük Tiyatro’da taş basamaklarda oturup etrafı keyifle seyrettiğim o gecede ve o güzel müziği dinlerken aklımdan onlarca, yüzlerce düşünce geçiyor. İmparatorları, heykeltraşları ve dönemin mimarisini düşünüyorum ki buna o esnada müzisyenler eşlik ediyor.

Bu kısa yolculuktan aklımda kalanlar, o akşama dair anılar ve unutmamış olmanın verdiği mutluluk var üzerimde. Bütün buluşmalar orada , o özel akşamda saklı hala… Kültürler, medeniyetler karışıyor, çakışıyor… Alkışlar tümü için. Böyle zamanlarda kimin kim olduğu, hangi toprakların kime ait olduğu, geçmişten gelen kentlerin ve anıtların ve de hiçbir şeyin aslında kimseye ait olmadığı farkındalığı ortaya çıkıyor.

İnsanlığa yakışan bir buluşma idi.

Dilerim ki dünyanın pek çok yerinde süregelen savaşların yerini bu güzel buluşmalar alsın…

Bunları da sevebilirsiniz