Ağacın Gölgesindekiler

Aslında tüm bu yaşananlar beklenmeyen bir şey değildi. Toplumun bir kesiminde, verilen tavizler ve zorlanan sabırlar insanları fitili ateşlenmeye hazır, yakılmayı bekleyen bir barut fıçısı haline getirmişti adeta. İşte o kıvılcım 31 Mayıs sabahı polisin, olaysız bir şekilde yapılan gezi protestolarına müdahalesi ile ateşlendi. Bu sabır bardağını taşıran son damlaydı. Bir ağaçla başladı her şey, fakat aslında o ağacın gölgesinde çok şey vardı. Yapılan adaletsizlikler, çalınan emekler, sömürülen insan hayatları ve bu yapılanlarla doldurulan cepler. Fakat her şeyin ağaçtan ibaret olduğunu söyleyenler, buna inanmıyorlar ve ağacın gölgesindekilerini görmek istemiyorlar.

İster Y kuşağı diyelim ister Uğur Dündar’ın deyimiyle gökkuşağı çocukları diyelim, bu kuşak arkasında tarihe koca bir not bıraktı. «Her yer Taksim her yer direniş” sadece bir slogan değil, çok daha fazlası haline geldi. Ne olursa olsun nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, oraya, ağaçlar sökülüp Topçu Kışlası da yapılsa, yaşananların hepsi büyük bir zaferdi. Toplumun %50 si uyumadığını, gerektiğinde bir zincirin halkaları gibi nasıl yan yana geleceklerini ve birbirlerine kenetlenerek demokrasiyi ve cumhuriyeti koruyacaklarını çok güzel bir şekilde gösterdiler.

Buna karşın başbakan bütün toplumun başbakanı olarak değil de, sadece kendi %50 sinin başbakanı olduğunu gösterircesine, ülkeyi karşı iki cepheye böldü ve on yıldır sürdürdüğü ve son yıllarda sertleştirdiği söyleminin sertlik derecesini daha da üst seviyelere taşıyarak toplumu karşı karşıya getirmeye çalıştı. Toplumun yarısını çapulcu, diğer yarısını da kendi temiz seçmeni olarak ilan etti. Çok mu zordu aslında bu ülkenin geleceğinden bir özür dilemek ve geri adım atmak. Özür dilemek, dileyenin yüceliğini gösteren büyük bir erdemdir oysa. Kimileri bunu başbakanın karakterine bağlayarak ve inatçı kimliğini vurgulayarak geri adım atmayacağını iddia etti. Oysa başbakan gerektiğinde çok güzel şekilde geri adım atmayı biliyordu. Bunu da NATO‘nun Libya’ya müdahalesi öncesi (1) ve Patriot füzelerinin Kürecik’e konumlandırılmasından (2) önceki açıklamalarından rahatlıkla anlayabiliriz.

Oysa gezi eylemlerindeki tavrıyla başbakan adeta bindiği dalı kesti. Geri adım atıp olayları sakinleştirebilecekken kendi halkını karşısına aldı ve karşı cephe açma yolunu seçti. Mitingler düzenleyerek insanları zoraki bir şekilde (3) alanlara yığıp kendi egosunu tatmin edercesine bağrışlarına devam etti. Fakat unutulmaması gereken taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğiydi. Bu topluluğun karşısında ise çok daha fazlası vardı. Tamamen kendi özgür iradesiyle, kendi aklı ve bedeniyle duran bir kitle vardı. Asıl anlaşılması gereken bu noktaydı. Bilinçli bir cephe, neye niçin karşı olduğunu, ne istediğini ve daha da önemlisi ne istemediğini bilen bir toplum vardı. İşte bu sanırım karşı taraf için sonun başlangıcıydı.

Başbakan bu süreçte çok şeyi yakıp yıktı, hem maddi olarak, hem de manevi olarak. En acı olan ise geri gelmeyecek olan hayatlardı. Bu eylemlerde hayatını kaybedenler tarihe demokrasi şehidi olarak isimlerini kazıdılar.

Diğer taraftan ise toplumda umut ışığı yakılan barış sürecinin akıbeti de tehlikeye girdi. Başbakanın gezi direnişçilerine yönelik sert söylemlerinden kürt tarafı da nasibini aldı. BDP(Barış ve Demokrasi Partisi) eş başkanı Selahattin Demirtaş ise hemen atağa geçti ve başbakanı sert bir dille eleştirdi.(5)

Başbakan bir yandan %50 diyerek ülkeyi bölmekte diğer yandan gezi direnişinden önce, cumhurbaşkanının da Türk toplumunun temel taşlarından olan Alevileri yok sayarak ve onların hassasiyetlerini umursamadan, yapılacak olan köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilecek olması Alevi toplumunda, açılım sürecinde açılan yaralara bir yenisini daha ekledi. Üstelik bu yetmezmişçesine başbakanın Reyhanlı’da ölen vatandaşların sünni olduğunu vurgulaması(6) bu yarayı daha da derinleştirdi.

Tüm bu yaşananlar AKP(Adalet ve Kalkınma Partisi) için yolun sonunun başlangıcı sanırım. Artık hükümet bir adım atarken iki kere düşünecek ve kaybettiği prestiji kazanmaya çalışacak. Bu kadar yaşanan şeyden sonra toparlanmak çok kolay olmayacak gibi görünüyor. En azından önceki dönemlerdeki gibi suyu olmayan yerlere çamaşır makinesi vermekle veyahut bedava kömür ve makarna dağıtmakla olmayacak gibi görünüyor.

(1)http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/nato-nun-libya-da-ne-isi-var-yahu-haberi-40684

(2)http://www.aa.com.tr/tr/rss/97782–patriot-fuzesi-kullanimi-gundemde

(3)http://www.odatv.com/n.php?n=basbakani-karsilamaya-gelmezseniz-gununuzu-gosteririm-0906131200

(4)http://www.cnnturk.com/2013/turkiye/06/18/demirtas.basbakani.elestirdi/712099.0/

(5)http://www.radikal.com.tr/politika/erdogan_reyhanlida_53_sunni_vatandasimiz_sehit_edildi-1137612

Bunları da sevebilirsiniz