İstanbul Üniversitesi´nden emekli olurken yaptığı konuşma

Ben öğrencinin zeki, çalışkan ve ahlaklı olanını severim. Zekâ, doğuştan gelen bir şey. İnsanın toplumu, dünyayı anlaması için çalışması gerek. Çalışmanın gerekliliğini içinizden bir bölümü kavrayacak. Çalışmadan elde edilen payeler iyi değildir. Çok yaygın bir ahlaksızlık hâkim günümüzde. Türkiye’de insanlar çok basit hesaplar yapıyorlar. Sanıyorlar ki insanları güdebilirler, musluğu açıp kapatabilirler. Ancak benim az önce sizden aldığım bu alkışı onlar alamaz.

Tutarlı olmak gerekir. Ne isen, o olacaksın. Ne kadar her türlü yönetime yaklaşıp, geçmişini yadsırsan o kadar tutarsızsın. İşimiz çok zor. Tutarlılık çok zor meseledir, bedeli vardır. Herkes her şeyi karşılayamaz. Tutarlı olmak zordur ama öyle olduğunda kendi içinde mutlu olursun. Hesabını kendine verirsin.

Ahlakın başka yönü de benmerkezci olmamaktır. Otuz yıldır hiçbir öğrencim benim netliğimden ve kim olduğumdan şüphe etmedi, görüşlerime katılmasa da. Ne kadar paylaşabiliyorsanız o kadar çoğalırsınız. Bilmek kolay bir şey değildir, kendini eğitmek gerekir. Önemli olan not almak değil, bunu hep söyledim. İdeolojik arka planın ne olduğunu kavrayabilmek önemlidir. Yoksa zaten her şey değişecek, dört yıl sonra mezun olduğunda da her şey değişecek. Fikri ve ruhu öğrenmek gereklidir. Sustuğunuz sürece ve ölçüde teslim olmaya devam ettiğiniz sürece mağdur olacaksınız, kaderinize razı olacaksınız, gem almadığınız sürece, isyan etmediğiniz sürece size biçilen rolü oynayacaksınız. Bu toplum bu örtüyü kıracaktır. Ben yaşlanmış olabilirim ama sizler, bu sınıftan çıkacaklar bu zinciri kıracaktır. Bedeli de ödenecektir. Üzüntü duyulacaktır, umutsuzluk da zaman zaman yaşanacaktır ama bütün bunların içerisinden değiştirme, yeniyi bulma, hakça düzeni kurma iradesi çıkacaktır. Katiyen umutsuzluğa kapılmayın. Bunu vasiyet olarak alabilirsiniz.

İnsanlar ikiyüzlü davranır, mümkün mertebe çelme takmaya çalışırlar bu tipik bir kapitalist düzen anlayış ve ahlakıdır. Ama böyle bir hayat çekilmez, dostlarınla konuşamıyorsan, zenginleşemiyorsan o hayat nasıl çekilecek?

Burada kalan namuslu öğretim elemanlarına sahip çıkınız.

Sizde bir resim yarattığımı biliyorum otuz yıldır. «Bu adam kesin bu dünyadan değil.” Bu adam asla üzülmez, asla içinde fırtınalar kopmaz, asla isyan etmez, böyle robot gibi. Giderayak itirafı yapıyorum, artık bunu her yere yayabilirsiniz: ben de sizin kadar insanım. Fakat zor bir insanım, zoru kendisiyle olan bir insanım. Kolay olmayı yediremiyorum. Her şeyi biliyor olmayı yediremiyorum. Kendimden emin olmayı yediremiyorum. Beynimde kurtçuklar var. Geceleri rüyamda dahi beni kemiriyorlar.

Evvelki gün tüm gazetelerde haber: Kadına karşı şiddet. Kadın diyor ki; beni hapse atın. Bu devlet kadını koruyamıyor. Düşünebiliyor musunuz? Tüm bunların üzerine bir bardak soğuk su mu içeceğiz? Tahayyül edebiliyor musunuz çaresizliği? Utanmalıyız. Niye Hukukçu oldunuz?

Bu tarz şeyler beni rahatsız ediyor ve bir şeyler yapmazsam rahatsız olurum. Size ve kürsüme hesap veremem. Ahlaklı olmak hesap vermeyi bilmek demektir. Türkiye’de hızla bir hesap vermezlik iklimi ve kültürü yer alıyor daha açıkçası Hukuk da birilerinin dudağı arasında kalmış. Türkiye’de en kıytırık makamlarda – bu arada ben hayatımda hiç makam sahibi olmadım bu benim yeteneksizliğim, kürsüyü idare ettim sadece teknik olarak – En kıytırık makamda olanlar hesap verememekte. Günün birinde sorulacağı zaman o hesaplaşmadan rahat çıkabilmek için bir takım tahribatlarda bulunmak yolunu tercih ediyor. Onların sizler tarafından hesaba çekilmesini engellemeyeceğim. İki meslektaşımıza soruşturma açıldı, Yök kanun tasarısına ilişkin düşüncelerini açıkladıkları için. Bu fakültede kaçınız arkalarında duruyorsunuz?

Hangi görüşte olursanız olun iki bin öğrenci çıkamıyor işte. Burada sorun var demektir. Çok duydunuz benden, hepiniz mezun olacaksınız ama bazılarınız hukukçu olacak. Hukukçu olmak ile mezuniyet kâğıdını alıp gitme hazzını duyma arasında fark vardır. Şuna da prim vermeyin, «efendim ekonomik sıkıntımız var.” kader utansın at bir jilet. Ama bu öğrenme, okuma, araştırma için engel değil.

İstanbul üniversitesi kitaplığı sizin için büyük şans. Müthiş kitaplar var orada. Bakın bu da vasiyet.

Sahip çıkmanız gerekene sahip çıkın. Korkmayın. Hocam aman soruşturma açarlar. Açarlarsa açarlar. Mücadele edersiniz.

Aynı zamanda genel olarak insanların özel olarak öğrencilerin cesur olanını severim. Cesaret iyidir. Her adımın bedeli ve sonucu vardır. Ama daha önemli olan bu topluma neyi verdiğinizdir neyi vermeye çalıştığınızdır. Giderayak yine sinirlendiriyorum sizi, sorumluluklarınızı hatırlatıyorum. Ben ölmüyorum çocuklar; neden ölmediğimi söyleyeyim. Beni okutan topluma hesabımı verdim, ödemem gerekeni ödemeye çalıştım, öğrencilerime doğru bildiklerimi anlatmaya çalıştım, meslektaşlarımla doğru bildiklerimi paylaştım. Dolayısıyla ölmek diye bir şey yok. Korkmayın mezun olduktan sonra beni daha çok seveceksiniz. Bir şey kalmadı.

Üniversite akademik bir birim olarak çeşitliliği, farklılığı bağrında taşır. Sevgili öğrencilerim siz tabii bilmiyorsunuz bu fakültede daima farklı görüşlerde olan insanlar olmuştur. En sağdan en sola kadar. Ama emin olunuz şimdi kırıntısını bulamayacağınız müthiş medeni ilişki vardı. Çok yakından gözlemlediğim medeni ilişki. Ümit Doğanay, Tunaya, Kemal Oğuzman ve benzerleri. Çok farklı dünya görüşlerine sahip bu hocaların ortak paydaları nitelikli Hukukçular olmalarıydı. Ağlayasım geliyor biz size öyle bir ortam sunamadık.

Şimdi çapsızlığın suntasını kurduğu bir dönemdeyiz. Onun için vasiyetimdir ki siz kendi kendinizi eğiteceksiniz. Bu salonu ayarlamanız iyi oldu, gerçek bir veda çünkü burası birinci sınıf, burası benim de ilk geldiğim yerdi. O zaman sağcılar sağa, solcular sola, ortacılar ortaya otururdu. Ama iyiydi. Biliyordu herkes kimin ne olduğunu.

Ben kütüphanenin yolunu keşfetmiştim. Sizin hiç görme şansınız olmayan bir iki kütüphane daha vardı. Mukayeseli Hukuk Kütüphanesi. Çok laik bir rektör tasfiye etti orayı. İki hoca, kamyona kitaplar yüklenirken o kitaplardan kendi odalarına kitap kaçırmaya çalıştılar. Biri benim. Diğeri çok kıymetli Hüseyin Hatemi. Bakın çok farklı dünya görüşündeyiz. Ama üniversite kitaptır. Şimdi kitaba düşman hale getirildi. Siz hala ses çıkarmıyorsunuz.

Türkiye’ye demokrasi gelir mi? Hangi dünya görüşünde olursan ol, dediğimi anlamaya çalış. Türkiye çok büyük bir hızla faşizme gidiyor. Tek adam, bu başkancı arayışlar Türkiye için en büyük felaket. Su mu içeceğiz her şeyin üstüne? Eğer buradan biriyseniz bu gidişata dur demek için biraraya gelmelisiniz. Görüşleriniz farklı da olsa birleşeceğiniz noktalar var. Gelecek için ümitsiz olmanıza gerek yok. Çok kişisel iki cümle daha: Benim kapım tüm öğrencilere bundan önce olduğu gibi açık. Başınız her derde düştüğünde her sıkıntıda ananız babanız sahip çıkmasa dahi bilesiniz Semih Hoca gücü yettiğince yanınızda olacak. Bu tavrımı görüş farklılığı değiştirmeyecektir.

Meslek yaşamınızdaki başarılarınızı izleyeceğim. Bakarsınız Beyoğlu’nun arka sokaklarında karşılaşırız. Ulan yine mi karşımıza çıktın diye söylenirsiniz. Yaşlanıp bastona düşersem de herhalde tekme atmazsınız değil mi?

Fakültenin, üniversitenin ve bu Hukuk camiasının gerçek sahipleri bizleriz, onun için her fırsatta yan yana gelip kol kola gireceğiz. Bedelini de ödeyeceğiz ama yılmayacağız. 30 yıldır bana yaşattığınız her şey için teşekkür ederim. Başarılar dilerim.