100. Yılına Yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti

Köklerini her geçen yıl daha da sağlamlaştırmış olan Türkiye Cumhuriyeti bu 29 Ekim’de en kötü yılını yaşıyor. Belki de fetret dönemi bile denebilir. AKP kadrolarına baktığımız zaman, geçmişlerinde Cumhuriyet’e ve Atatürk’e düşman karakterler görüyoruz. Buna karşın 2002’den bu yana değiştiklerini, Avrupa Birliği ve demokrasi hedefinde olduklarını, Cumhuriyet ve Atatürk değerleriyle bir sorunları olmadıklarını iddia ediyorlar.
10 yıl içerisinde AKP seçimlerde %50’ye yakın bir oy desteği almış ve ordu dahil cumhuriyetin tüm kurumlarını kendi kontrolleri altına almıştır. Fakat buna rağmen son kurultayında Tayyip Erdoğan Atatürk’ün, Menderes’in, Özal’ın ve Erbakan’ın yolunu izlediklerini dile getirmişti. Parti olarak da kendilerine Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’ü hedef seçmişti. Hatta bir sonraki neslin hedefinin 2071 olması gerektiği dile getirildi. Kuşkusuz hem 2023 hem 2071 Türk tarihi açısından önemli tarihler.
Bu veriler ışığında hükümetin cumhuriyet düşmanı olduğu sonucunu net olarak ortaya koyamıyoruz. Ancak bu veriler hükümetin 29 Ekim 2012 günü halkın Ankara’da 1. Meclis önünde buluşmasına polis eliyle barikat kurmasıyla da çelişiyor.
Hem Cumhuriyet’in 100. yılını hedef seçeceksiniz hem de son derece demokratik bir yürüyüşü engelleyeceksiniz. Öyle bir engelleme ki tüm Türkiye´den halkın Ankara’ya gitmesine engel oldular, Türk bayrağı açan halka karşı biber gazı, tekme ve tokatlarla müdahele ettiler. Bu ister AKP’ye, ister MHP’ye ister CHP’ye oy vermiş olsun her yurtsever insanı derinden sarsacak bir olay.
Diğer yandan hem cemaatin yayın organı gibi çalışan gazeteler, hem de hükümet sözcüsü gibi çalışan gazeteler Cumhuriyet Bayramı’na ön sayfadan yer veriyorlar. AKP resmi internet sitesinde çifte bayram mesajı veriyor. Devlet nezdinde kutlamaları gerçekleştiriyor. Ama halkın yürüyüşünü engelliyor. Buna gerekçe olarak resmi ağızdan olmasa da, AKP’ye yakın isimler CHP’nin Arap Baharı benzeri gösteriler gerçekleştirme hedefinde olduğunu iddia ediyorlar. Bu Arap Baharı sürecine destek veren AKP için büyük bir çelişki. Rasyonel olan hareket AKP’nin muhalif gösterilere izin verip, hem Batı nezdinde hem de Ortadoğu ülkeleri nezdinde rol model ülke olduğunu ortaya koymak. Hatta AKP bu yürüyüşe kendi gençlik örgütüyle katılsa dışarıya karşı büyük bir birlik mesajı da vermiş olacaktı.
Peki AKP’nin bu yürüyüşe insan hakları ve demokrasiye aykırı yöntemlerle engellemesinden kim fayda sağlar? 29 Ekim 2012’de yaşanan görüntüler ne AKP’ye ne de Türkiye´ye fayda sağlar. Hükümet bugün itibariyle totaliter bir eğilimden resmi olarak faşizan bir eğilime geçmiştir. Milletvekillerini dahi saymayan, bibergazı sıkan bir hükümet konumuna gelmiştir. Tayyip Erdoğan fazlasıyla faşizmin karakteristik özelliği olan paranoya ile hareket etmeye başlamıştır. Türkiye´de her ne olursa olsun, cumhuriyet kutlamasından dini bayramların kutlamalarına her şeyin kendi tekellerinde olmasını istemektedir.
Burada siyasi görüş ayrımı yapmadan yurtseverlere düşen görev ise Cumhuriyet, Atatürk, Bağımsızlık gibi sembolleri daha çok sahiplenip, her fırsatta barışçıl ve demokratik kitle gösterileri girişiminde bulunmaktır. Hükümetin yaptıklarını daha yakından takip edip, bu ülkenin herhangi bir kadronun arka bahçesi olmadığını hissettirmektir. Türk ulusu olarak tek silahımız yurt sevgisi ve ülkemizi, cumhuriyetimizi gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olanlara karşı koruma içgüdüsür. Bu reflekslerimizi tamamen kaybedersek Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını bile görmemiz hayal olabilir.

Köklerini her geçen yıl daha da sağlamlaştırmış olan Türkiye Cumhuriyeti bu 29 Ekim’de en kötü yılını yaşıyor. Belki de fetret dönemi bile denebilir. AKP kadrolarına baktığımız zaman, geçmişlerinde Cumhuriyet’e ve Atatürk’e düşman karakterler görüyoruz. Buna karşın 2002’den bu yana değiştiklerini, Avrupa Birliği ve demokrasi hedefinde olduklarını, Cumhuriyet ve Atatürk değerleriyle bir sorunları olmadıklarını iddia ediyorlar.

10 yıl içerisinde AKP seçimlerde %50’ye yakın bir oy desteği almış ve ordu dahil cumhuriyetin tüm kurumlarını kendi kontrolleri altına almıştır. Fakat buna rağmen son kurultayında Tayyip Erdoğan Atatürk’ün, Menderes’in, Özal’ın ve Erbakan’ın yolunu izlediklerini dile getirmişti. Parti olarak da kendilerine Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’ü hedef seçmişti. Hatta bir sonraki neslin hedefinin 2071 olması gerektiği dile getirildi. Kuşkusuz hem 2023 hem 2071 Türk tarihi açısından önemli tarihler.

Bu veriler ışığında hükümetin cumhuriyet düşmanı olduğu sonucunu net olarak ortaya koyamıyoruz. Ancak bu veriler hükümetin 29 Ekim 2012 günü halkın Ankara’da 1. Meclis önünde buluşmasına polis eliyle barikat kurmasıyla da çelişiyor.

Hem Cumhuriyet’in 100. yılını hedef seçeceksiniz hem de son derece demokratik bir yürüyüşü engelleyeceksiniz. Öyle bir engelleme ki tüm Türkiye´den halkın Ankara’ya gitmesine engel oldular, Türk bayrağı açan halka karşı biber gazı, tekme ve tokatlarla müdahele ettiler. Bu ister AKP’ye, ister MHP’ye ister CHP’ye oy vermiş olsun her yurtsever insanı derinden sarsacak bir olay.

Diğer yandan hem cemaatin yayın organı gibi çalışan gazeteler, hem de hükümet sözcüsü gibi çalışan gazeteler Cumhuriyet Bayramı’na ön sayfadan yer veriyorlar. AKP resmi internet sitesinde çifte bayram mesajı veriyor. Devlet nezdinde kutlamaları gerçekleştiriyor. Ama halkın yürüyüşünü engelliyor. Buna gerekçe olarak resmi ağızdan olmasa da, AKP’ye yakın isimler CHP’nin Arap Baharı benzeri gösteriler gerçekleştirme hedefinde olduğunu iddia ediyorlar. Bu Arap Baharı sürecine destek veren AKP için büyük bir çelişki. Rasyonel olan hareket AKP’nin muhalif gösterilere izin verip, hem Batı nezdinde hem de Ortadoğu ülkeleri nezdinde rol model ülke olduğunu ortaya koymak. Hatta AKP bu yürüyüşe kendi gençlik örgütüyle katılsa dışarıya karşı büyük bir birlik mesajı da vermiş olacaktı.

Peki AKP’nin bu yürüyüşe insan hakları ve demokrasiye aykırı yöntemlerle engellemesinden kim fayda sağlar? 29 Ekim 2012’de yaşanan görüntüler ne AKP’ye ne de Türkiye´ye fayda sağlar. Hükümet bugün itibariyle totaliter bir eğilimden resmi olarak faşizan bir eğilime geçmiştir. Milletvekillerini dahi saymayan, bibergazı sıkan bir hükümet konumuna gelmiştir. Tayyip Erdoğan fazlasıyla faşizmin karakteristik özelliği olan paranoya ile hareket etmeye başlamıştır. Türkiye´de her ne olursa olsun, cumhuriyet kutlamasından dini bayramların kutlamalarına her şeyin kendi tekellerinde olmasını istemektedir.

Burada siyasi görüş ayrımı yapmadan yurtseverlere düşen görev ise Cumhuriyet, Atatürk, Bağımsızlık gibi sembolleri daha çok sahiplenip, her fırsatta barışçıl ve demokratik kitle gösterileri girişiminde bulunmaktır. Hükümetin yaptıklarını daha yakından takip edip, bu ülkenin herhangi bir kadronun arka bahçesi olmadığını hissettirmektir. Türk ulusu olarak tek silahımız yurt sevgisi ve ülkemizi, cumhuriyetimizi gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olanlara karşı koruma içgüdüsür. Bu reflekslerimizi tamamen kaybedersek Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını bile görmemiz hayal olabilir.

Bunları da sevebilirsiniz