31 aydır analiz başlığıyla dünyadaki eko-politik gelişmeler üzerine yazıyorum. Maalesef arşivimizde iyimser bir yazıma rastlayamadım. Bir gün iyimser yazabilmek umuduyla Türkiye’ deki gelişmeleri değerlendirmek istiyorum.
İşsizlik oranında bir önceki döneme göre %1 azalma var. Bu azalma inşaat sektöründeki istihdamdan kaynaklanmaktadır. Fakat inşaat sektöründe de bir yavaşlama gözlenmektedir. Yılsonu için benim görüşüm işsizlik oranının artacağı yönündedir.
Büyüme rakamımıza bakacak olursak;
İran, sattığı enerji ürünlerinin karşılığını Türkiye’den, döviz olarak değil altın olarak istemektedir. Nedeni ise İran’ın ABD ve AB ile yaşadığı nükleer gerilim sonucu ödeme kısıtlamalarıyla karşı karşıya olmasıdır. İran bunu aşmak için altını ödeme aracı olarak seçmektedir. Botaş ile Tüpraş, İran’a ödemelerini döviz yerine ithal edilen altınla yapmaktadırlar. Böylece altın ihraç ediyorlar gibi görünmekte bu durum da ihracat kaleminin yüksek çıkmasına neden olmaktadır. Bu yılın ilk beş ayında altın ihracatı 1,5 mia dolar artmış, ithalatı da o kadar azalmış görünmektedir. Oysa önceden ithal edilen altınların şimdi ödemede kullanılıyor oluşu dış ticarette «iyileşme” durumu olarak sunulmaktadır. Bu rakamsal şişirme sadece ihracata değil esasta büyümeye yansımaktadır. İlk üç ayın büyümesine balon etkisi yaptıran İran’a altın ihracatı, ikinci çeyrekte yani nisan- haziran dönemi büyümesinde daha etkili olacaktır. Çünkü dış ticaret istatistiklerinden anlıyoruz ki, bu dönemde İran’a altınla ödemeler ilk çeyreği daha da aşmıştır. Bu balonun, büyüme rakamlarına yansıyacağı şimdiden belli olmuştur. Bu fiktif, gerçekçi olmayan, üretime dayanmayan bir büyümedir. Ve maalesef bu ay da Türkiye ekonomisi için olumlu bir gelişme göremiyorum.
Kredi derecelendirme kuruluşları ardı ardına Avrupa ülkelerinin notlarını kırmakta, Avro Bölgesi ise krizin kıskacında savrulup durmaktadır. İspanya Başbakanı’nın 100 mia avroluk yardım paketinin onaylanmasından sonra yaptığı açıklama çok manidardı. İspanya Başbakanı´nın, söz konusu yardım paketinin kamu harcamalarında ve reel sektörde değil, sadece bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmesi için kullanılacağını özenle açıklaması, bu paketlerin ne ifade ettiğinin anlaşılması açısından çok çarpıcıydı. Oysa İspanya ekonomisinin küresel kriz öncesi yaşadığı şişkinliğin nedenlerine kısaca bakılırsa, bankaların 100 mia avroluk destek sonucu yeniden yapılandırılıyor olmasının aslında sorunun özüne hiç değinilmediğini ortaya çıkaracaktır. İspanya küresel kriz öncesi aynen Türkiye’nin şu an yaşadığı gibi, yoğun bir inşaat spekülasyonu içine gömülmüştü. Konut kredileri bir balon gibi şişerek devasa karları körüklemişti. Gelinen noktada kurtarılacak olan sadece İspanya değildir. Sırada, Avrupa’nın 3. büyük ekonomisi İtalya bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde devasa borçlarıyla boğuşacak olan Fransa’nın İtalya ve İspanya ile birlikte inişe geçecek olması, kaçınılmaz olarak Almanya’yı da etkileyecektir. Çekincem, Avrupa’daki kurtarma paketlerinin bu şekilde devam etmesi ile yeni bir dünya savaşına neden olabileceği yönündedir.
Ve ABD’ ye bakacak olursak;
1929 Büyük Buhran’dan sonraki 70 yıl boyunca ABD’de işsizlik oranı %5,4 olmuştur. Ama son üç yıl yıldır işsizlik oranı ABD’ de %8 in altına gerilememiştir. San Bernardino Şehir Konseyi, düşen vergi gelirleri ve artan istihdam maliyetleri nedeniyle iflas için başvuruda bulunma kararı almış, böylelikle, California eyaletinde bu yıl iflasını isteyen üçüncü şehir olmuştur. Önümüzdeki süreçte bunu başka şehirler ve bu bağlamda eyaletler de izleyecektir.
O hep sözü edilen Amerikan rüyası artık bir efsaneye dönüşmüştür.
ABD karşılıksız bastığı doları ihraç ederek dış ticaret açığını kapatmaya ve dünya egemenliğini bir şekilde sürdürmeye çalışmaktadır. İran, petrolünü dolar ile satmamaktadır. Bu nedenle de İran, ABD’nin hedefindedir. Onun için ABD, İran petrolüne müttefikleri ile beraber ambargo uygulamaktadır. Herkesin sandığı gibi Amerika, petrolün kendisine ulaşmak için değil, petrolün dolar ile satılmasının peşindedir. İsrail’ in güvenliği de buna bağlıdır. Petrol, dolar ile satıldığı müddetçe, Amerika istediği kadar dolar basabilmekte, böylece enflasyona maruz kalmadan, borçluymuş gibi görünmesine rağmen yoluna devam edebilmektedir. Bu saadet zincirinin kopacağı yer İran’dır. İran’ın etkinliğini kırmaz ise körfez ülkelerinin de petrolü dolar ile satması tehlikeye girecektir. Bu nedenle Amerika’nın asıl hedefi İran’dır. Suriye ise İran’a tam destek vermekte ve İsrail’in güvenliğini tehdit eden Lübnan Hizbullah’ını desteklemektedir.
Eğer Türkiye’yi örtülü savaş için kullanarak Esad’ı gönderirse ve Beşar Esad’ın yerine İsrail’ in güvenliğini tehdit etmeyen başka birisi gelirse ABD, Suriye’deki amacına ulaşmış olacaktır.
Petrolün dolar ile satılması, petrolün kendisinden daha önemlidir. Çünkü Amerika’ya dolar basma imkanı sağlamaktadır. Yani para satma imkanı sağlamaktadır.
Bu bağlamda İran’a tehdit, sadece İran’ a tehdit değildir. Tüm dünyaya tehdittir. Çünkü dünya ticaretinin dolar ile yapılmasını bir ölçüde sağlamaktadır.
Eğer bir büyük savaş olacaksa, bu savaş, doların var olup olmaması savaşı olacaktır.
Aydınlık bir ay dileği ile…