Oryantalizmin Kökenleri Üzerine (1)

Batı’da yakın zamanlara doğru, Antik Yunan’dan bu yana Avrupalılar’ın kendi gelişimlerine öncülük ettikleri ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığı yaygın bir görüştür.

Bir bilimci bunu şöyle dile getiriyordu: ‘’Bize hem okulda hem de dışında öğretilen şuydu: Batı diye adlandırılan bir oluşum var ve bu Batı, diğer toplumların ve uygarlıkların karşısında bağımsız bir toplum ve uygarlık düşünülebilir (Örneğin Doğu’ya göre). Hatta pek çoğumuz bu Batı’nın (özerk bir) soyağacı olduğuna, bunun da Antik Yunan’dan Roma’ya, Roma’dan Hıristiyan Avrupa’ya, Hıristiyan Avrupa’dan Rönesans’a, Rönesans’tan Aydınlanma’ya, Aydınlanma’dan Siyasi Demokrasi ve Sanayi Devrimi’ne uzanan bu sırayı izlediğine inanarak yetiştirildik. Demokrasiyle karşılasan sanayi, Amerika Birleşik Devletleri’ne kazanç sağlamış; yaşama, özgürlük ve mutluluk yolundaki hakları oluşturmuştu. Bu yanıltıcı olmuş, çünkü tarihi ahlaki bir başarı hikayesine, her bir ( Batılı) yaşamın özgürlük meşalesini bir sonrakine taşıdığı bir yarışa dönüşmüştür. Böylece tarih erdeminin ilerleyicisi, iyilerin (Batı), kötüleri (Doğu) nasıl yendiği hakkında bir hikaye olup çıkmıştı (Wolf, 1982).

Gerçekte, salt Batı dünyasında değil, Doğu’da da özellikle Doğu’nun okumuşları hatta aydınları arasında bile, Doğu ve Batı’nın her zaman ayrı ve farklı oluşumları olduğu algısı egemendir. Bu algının doğurduğu yaklaşımın, Doğu’nun bilimcisinden politikacısına, her toplumsal sınıfın sıradan bireyinden okumuşuna değin, bir edilgenliğe hatta teslimiyete soktuğu açıktır.

Daha ilerisi bu yaklaşımın, günümüzde emperyal Batı’nın kötülükleri kabul edilse bile, Doğu’yu işgaline katlanmaktan, hatta işbirliği yapmaktan başka çare yoktur düşüncesine getirdiği gözlemlenmektedir. Aksi durumda ‘’Aynı şeyler bizim de başımıza gelebilir’’ konusu, salt işbirlikçi Doğu yönetimin değil, Türkiye’nin de en önemli sorunsalıdır. Bu görüşün Türkiye’deki kimi bilimcilere ve bilim tarihçilerine yansıması, ‘’Türkiye’nin sadece kendisi için bağımsız bir Bilim-Teknoloji politikası yapmasının mümkün olmadığı şeklinde” de olabilmektedir (Türkcan, 2008). Anılan bu görüşün, son yıllarda Avrupa Alanı bütünleşecek Türkiye Araştırma Alanı’nın yaratılması yaklaşımıyla yürürlüğe girdiği, bu bağlamda Avrupa Çerçeve Programları’na kaynak aktarıldığı ve araştırıcıların AB fonlarına yönetildiği de bilinmektedir (Kaymakçı, 2006). Bununla birlikte anılan görüşün temelinde, egemen sınıfların kendilerini koruma ve egemenliklerini sürdürme isteğinin de olduğu söylenebilir.

Batı’da, Oryantalist görüşün 19.Yüzyıl’ın ortalarından itibaren “Oriental Studies” (Doğu Araştırmaları) adıyla, akademik bir disiplin olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bununla birlikte, dünya tarihinin ilerlemeci öyküsünün Batı kaynaklı olarak kabul edilmesinin en yetkin bilimsel temeli, 1978 yılında E. Said’in kaleme aldığı Oryantalizm (Doğuculuk= Şarkiyatçılık) adlı kitabıyla dile getirilmiştir. (Said, 2010) Said (2010), «Şarkiyatçılık, Batı’nın Şark Anlayışı” adlı kitabında, «Batı’’nın «Doğu’’ya bakış açısını sorgulamaktadır. O’na göre, Oryantalizm’in birbiriyle bağlantılı çeşitli anlamları vardır. Birincisi: Oryantalizm, «Doğu Araştırmaları” gibi okullara sahip akademik bir ilgi alanı hatta bir disiplindir. İkincisi,”Oryant” Batı ile Doğu arasındaki varlık ve doğa felsefesi (ontoloji ve epistomoloji) açısından ayrımı dile getiren bir düşünce tarzıdır. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi Oryantalizm, «Doğu üzerinde egemenlik kurmak, onu kendisinin çıkarı doğrultusunda yeniden yapılandırmak ve otorite sahibi olmak, daha ilerisi Doğu’nun insanları ve topraklarının Batı tarafından ele geçirilmesi amacıyla” geliştirilen Batılı bir söylemdir. Bu bağlamda, Said, Oryantalizmi, onun önyargılar, cehalet, bilgisizlik, klişeler, standart duruma getirilmiş görüşler ve uydurmalarla karakterize edilen bir düşünce olarak niteler. Özetle Said’e göre, Batı’nın Şarkiyatçılık yaklaşımı, önce dünyanın bir bölgesini kendine yabancı saymakta, sonra Şark’a dair değişmez bir yargıyı kurmakta, dahası bunun insan deneyimi olduğunu görmeme kusurunu işlemektedir. Yine Said (2010), Doğu’nun hareketsiz bir doğa olgusu olmadığını belirtmekte, «nasıl Batı’nın kendisi bir yerde değilse, Doğu da belli bir yerde değildir.” demektedir.

Said, kitabını kaleme alırken, Küreselleş(tir)me terimini kullanmamıştır. Bu kimilerine göre kitabın günümüz küreselleş(tir)me uygulamasından önce yazılmasına bağlanmaktadır. Bununla birlikte, küreselleş(tir)me teriminin, Oryantalizm teriminin günümüzdeki bir ifadesinden başka bir şey olmadığı söylenebilir. Hobson (2008) ise, Oryantalizm kavramı ile «Avrupa merkezci” kavramını birbirinin yerine kullanmaktadır.

Batılılar’ın ileri sürdüğü Oryantalizm yaklaşımına göre; Doğu, yakıp yıkmak, yok edicilik, yıldırmak, şeytancılık, şehvetcilik gibi bütün olumsuz özellikleri içermektedir (Hobson, 2008) O’na göre Oryantalistler, Batı’yı Dinamik, Doğu’yu ise Değişmez/Durağan kabul etmektedir. Bu bağlamda, « Dinamik Batı; yenilikçi, becerikli ve hareketlidir. Akılcı ve bilimseldir. Disiplinli, düzenlidir. Mantıklı ve duyarlıdır. Otoriter, bağımsız ve işlevseldir. Özgün, demokratik, anlayışlı ve dürüsttür. Uygardır. Ahlaki ve ekonomik olarak ilerlemecidir.

Buna karşılık değişmeyen Doğu; taklitçi, cahil ve edilgendir. Akılcı değildir, batıl ve geleneklerine bağlıdır. Tembel, dengesiz ve doğaldır. Mantıksız ve duygusaldır. Beden odaklı hareket eder, egzotik ve alımlıdır. Çocuksu, bağımlı ve olaylara işlevsiz bakar. Esir ruhludur, disiplinsiz, anlayışsız ve ahlaksızdır. Uygar değil, barbardır. Ahlaki olarak geri ve ekonomik olarak durağandır” şeklinde kabul vardır. Özetle, ne kadar olumluluk varsa Batı’ya, ne kadar olumsuzluk varsa, Doğu’ya aittir. Bir başka deyişle, Batı, birinci sınıf, Doğu ise ikinci sınıftır. Bu iki karşıtlık, Batı’yı erkek, Doğu’yu kadın olarak da gruplandırmıştır.

Bunu günümüzde gösterime sunulan filmlerde bile daha ileri götürenler vardır. Örneğin, 2006 tarihli ‘’300 Spartalı’’ adlı filimde, 300 Spartalı, kendilerinden sayısal bakımdan çok üstün, vahşi ve aptal olan Pers ordularına karşı yiğitçe direnmektedir. Üstelik Pers ordularının başında bulunan kral, egzotik, süslü, efemine görünümlüdür. Persler, aptal oldukları kadar kötüdürler. Sonuçta Antik Yunanlılar, Doğu’ya karşı ahlaki zafer kazanırlar.” Filmin Berlin Film Festivali’nde büyük tezahüratla karşılandığı biliniyor. 2004 tarihli ‘’Büyük İskender’’ film de aynı görüşün yansıması değil midir?

Hobson (2008), «Doğu’yu egzotik, çekici ve bütün bunların ötesinde edilgen olarak algılamak (yani kendi kendine gelişme inisiyatifine sahip olmamak), Batı’nın Doğu’yu etki altına alması ve denetlemesi için dahice meşrulaştırma ortamı yaratmıştır. Ancak bu, emperyalizmin ve Doğu’nun boyun eğmesi için sadece meşrulaştırıcı bir düşünce değildi. Doğu’nun Batı’nın edilgen bir karşıtı olarak tanımlanması ya da düşünülmesi, ilerlemeci gelişmeyi yalnızca Batı’nın özgürce önderlik iddiasını ortaya koymak için küçük bir adımdı.’’ demektedir

Bu bağlamda, 19. Yüzyıl’dan günümüze değin, Batılı toplum bilimcileri, egemen olarak dünya tarihinde her şeyin Antik Yunan ile başladığını ileri sürerler. Bunlara göre, «Avrupa, Rönesans ile birlikte Yunan düşüncesini yeniden keşfetmiştir. Bu aydınlanma ve demokrasiyi tetiklemiş ve bilimsel devrimler boyutlanmıştır. Yaşanan bilimsel devrimde Doğu’nun rolü küçüktür ya da önemsiz bir dipnottur. Kısaca çağdaş uygarlığın doğuşu, Batı’ya ait bir öyküdür ( Strayer ve Gatzke, 1979; Benedict, 1940).

Kaynaklar

Benedict, R., 1940. Race: Science and Politics8 http://psycnet.apa.org/journals/abn/36/2/ (Erişim Tarihi: 3 Haziran 2011).

Hobson, J. M., 2008. Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri.2.Baskı (Çeviri: Ermet, E.)Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Kaymakçı, M., 2006. Küreselleş(tir)me Sürecinde Türkiye’de Bilim ve Teknoloji. Ulusal Bağımsızlık İçin Türkiye İktisat Kurultayı Bildiri Kitabı, Malatya

Said, E. W., 2010. Şarkiyatçılık. Batı’nın Şark Anlayışları. Beşinci Baskı (Çeviri: Ülner, B.) Metis/Kültür Yayınları.

Strayer, J. R. and Gatzke, H. W. 1979. The Mainstream of Civilization http://www.getcited.org/pub/ (Erişim Tarihi: 3 Haziran 2011).

Türkcan, E., 2008. Dünya’da Ve Türkiye’de Bilim, Teknoloji ve Politika. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Wolf, E., 1982. Europe and People Without History.Üniversite of California Press http://en.wikipedia.org//wiki/Eric_Wolf (Erişim Tarihi: 3 Haziran 2011).

Bunları da sevebilirsiniz