Akkuyu’da Son Durum

Biliyorsunuz uzunca bir süredir Mersin Akkuyu’da kurulacak nükleer santralle meşgulüz. Gerçi bakıyorum da bu konu, çevreci bir kesimimin dışındakilerin pek umurunda değil. Hatta Fukuşima faciasından sonra bile, hala santralin kurulması yönünde görüş bildirenler var. Hatta bunlardan bazıları çevreciler için «her zaman olduğu gibi ülkenin kalkınmasını engelliyorlar” bile diyebiliyorlar. Daha da ilerisi, el insaf artık diyeceğimiz görüşler bile ileri sürülüyor.

Neyse. Biz yazımıza devam edelim. 2011 yılın Aralık ayında yeni ismiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Akkuyu nükleer santralini yapacak Rus şirketten, bölge halkı ile sivil toplum kuruluşlarının yapılacak toplantılarla bilgilendirilmesini ve ikna edilmesini istiyor. Ancak toplantıya nükleer karşıtı çevreci örgütler giremiyor.

Biliyorsunuz kurulacak santralle ilgili görüş, daha geçen yıl Mart ayında nükleer felaketin yaşandığı Japonya’dan alındı. Teknoloji de daha önce Çernobil faciasını yaşayan Rusya’dan. Üstelik dünyanın nükleer enerjiyi terk etmeye hazırlandığı bir dönemde. Haberlerden izliyorsunuzdur. Almanya başta olmak üzere, nükleer enerji kullanan birçok ülke programlarını ya askıya aldı, ya da gözden geçiriyor. 2020 yılında, Avrupa’nın bir çok ülkesi nükleeri terk edip, yenilenebilir enerji kaynaklarını önemli ölçüde attırmayı planlıyor. Fukuşima nükleerde bir milat oldu. Japonlar hızlı kalkınma isteklerinin bedelini ağır ödedi.

Türkiye bir karar vermek zorunda. Ya nükleer enerji ile kalkınma, ya da yenilenebilir enerji ile. Ya sağlıklı, mutlu nesiller ya da erkenden kalkınmasını tamamlamış hastalıklı nesiller. Dünya bırakın Fukuşima’yı, hala Çernobil’in izlerini taşıyor. Binlerce kanser vakası hala etkisini devam ettiriyor. Faciadan sonra Çernobil’den ders alınarak, Fukuşima’nın çevresinde yaşayan 350 bin çocuk sağlık taramasından geçirildi. Demek ki Japon hükümeti ciddi endişe içerisinde.

Neden Akkuyu ?

Tekrar Akkuyu’ya dönersek. Santralin yapılacağı yerle ilgili olarak hazırlanan raporlarda bu sorunun yanıtı şöyle veriliyor;

Askeri, ulusal güvenlik stratejileri açısından uygun bir bölge,

Yer, zemin ve deprem etütlerine göre en uygun bir bölge,

Olası bir kazada etkilenecek ve tahliye edilecek nüfus yoğunluğu az olan bir bölge,

Mersin, Adana, Konya, Antalya gibi sanayi kentlerine elektrik sağlayacağı için iletim kayıplarının az olacağı bir bölge,

Nükleer santraların gereksinimi olan soğutma suyu için uygun bir bölge

İlk nükleer santral kurma niyetlerinin 35 sene öncesine dayandığı ülkemizde, o günkü dünya konjonktürüne göre nükleer santral yapılmasına karar verilip, yer seçimi çalışmalarının yapılması 1972-1976’lı yıllara rastlıyor. 1970’li yıllardaki mevcut teknoloji ve etüt bilgilerine göre yapılmış olan çalışmalarla yeri belirlenen ve yer lisans onayı alan Akkuyu nükleer santral projesinin, bugün benzer bir çalışma yapıldığı taktirde, artık lisans onayı alamayacağı ileri sürülüyor.

Nükleer enerjiden yana bir politika izlenecekse, bunun İtalya, İsveç, Avusturya gibi ülkelerde olduğu gibi referanduma götürülmesi her şeyden önce bir insanlık hakkı.

Ne diyorsunuz referandumdan «hayır” çıkar mı?

Bunları da sevebilirsiniz