Siyasi Örgütlenmelerin Sözel Gizli Tarihi:Hiyerarşi

İlk yazımda siyasi örgütlerin tarihi oluşumunda en basit doğa kanunlarının yattığını anlatmaya çalıştım. Bu girişin devamı olan ve örgütlemenin tutkalı hiyerarşiden bahsetmek istiyorum. Hiyerarşi doğanın temelidir.

Tarihin hiçbir başarılı, hedefine ulaşmış örgütünde esnek hiyerarşi ve mutlak eşit unsurlar düzeni görülmez. Modern çağın doğa koşullarını yenerek önümüze sunduğu sonsuz bireyselliğin en basit ve özelimizdeki otoriteye bile diklenme lüksünün, kaynağını kapitalizmden alan en cılız yapılar ve kurumlar karşısında bile işe yaramadığı görülür. Doğa sistemlerini, organik dokuları ve bunlardan esinlenilen modellemeler incelediğinde sistemin hiçbir unsurunun mevcut hiyerarşisinin dışında hareket etmediği ve görevine sıkı sıkıya bağlı kaldığı görülür. Doğada bu hiyerarşiyi yıkarak hücrede belirli bir düzeni yıkan yapıların en güzel örneği kanserdir. Kanser, doğru veya yanlış bu hiyerarşiyi yıkıp kendi dinamiğinde çoğalan oluşumdur. Sonunda kendi dahil içinde bulunduğu ortamında sonunu getirerek ölür. Şu satırları yazdıran ve bu satırları anlayanların beyinleri de bu doğal hiyerarşiye bağlıdır. Düzen ve hiyerarşi varolan dünyamızın en basit temelidir. Şu esiri olduğumuz dijital dünya çok basit bir dil olan elektrik akımını anladığımızda ortaya çıkmıştır ve alfabesi iki karakterlidir: 0 ve 1. Bu kadar basittir ve hiyerarşiktir.

SORU:Sizce Marx, Kapital’i doğal kaynakların bu kadar kıt olduğu bir zamanda yazsaydı, ortaya aynı eser ve çözüm çıkarmmıydı?

CEVAP:Hayır, hayır, hayır…

XIX. yüzyılın ikinci yarısında bütün dünyayı etkileyen bu çözüm, iki milyardan az insanın yaşadığı dünyamıza sunulmuştu. Kapitalizmin üretim sorunu vardı, pazar değil. Henüz bu çözümün üzerinden yüzyıl geçmişken, dünyamız geçenlerde yedi milyar nüfusa sahip olduğunu duyurdu.

Teknoloji, Marx’ın en temel üretim prensiplerini tartışılır olmaktan da geriye taşımıştır. O nedenle fantastik sinemada başkaldıran sınıfları değil başkaldıran robotları, bilgisayarları veya genetiği ilerlemiş hayvanların olduğu filmleri seyrediyoruz. Böyle bir yüzyılda bireysel özgürlüğünü ve ifade kabiliyetini, varoluşunun çekirdeğine koyan her birey etkisiz elemandır. Dünya nüfusunun hakim düzen için sorun olamamasının temelinde; bu ikiyüzlü, teknoloji destekli, disiplinsizlik abidesi 21. yüzyıl bireyselliği yatar. Her türlü örgütlenme, bu liberal ve sözde ilerici aydın zihniyet için militaristtir, demodedir, faşizandır ve listeyi uzattıkça uzatır. Sonuç olarak da liberalizm mevcut düzenin kucağında kendisine atfedilen suni taçlandırılmalarla iğdiş edilmiş olarak oturur.

SORU:Cumhuriyeti kuran kadroların özünde askeri örgütlenmenin olması çelişki midir?

CEVAP:Eğer örgütlenmelerin temeline yukarıdaki hiyerarşi gerçeğini koyarsak hayır.

Koymasak da hayır.Aslında bu cumhuriyet gerçeği oluşumunun ne kadar doğal olduğunu da gösterir. Dini hiyerarşili örgütlenmeler dışında, sadece militarist bir örgütlenmesi olan bir devletin hangi unsurundan bu çıkış sağlanabilirdi ki!

Hiyerarşi her şeyin mükemmel olduğu cennet kavramına yakın bir çevrede -bilimsel oda koşullarında- söz edilemeyecek bir yapıdır. Hayatımız ve dünya, normal koşulların hakim olduğu bir çevredir ve hiyerarşi siyasetin ve örgütlemenin de temel taşıdır.

Siyasi örgütlenmelerin gizli tarihinde ikinci başlık hiyerarşidir ve bize günümüz düzeninin empoze ettiği gibi militarist ve insani değerlerin dışında değildir. Bunu örgütlenmenin temeline koymak, savunabilmek cumhuriyeti koruyacak ve ileriye götürecek bir davranıştır. Zaaf değildir.