Türkiye Biliminin Sorunları

Ülkeler, bilimin ışığında uyguladıkları ekonomi politikalarıyla ulusal egemenliklerini sağlamaya ve güçlendirmeye çalışırlar. Bu bağlamda, Türkiye’de Cumhuriyetin başından itibaren AR-GE alanında olağanüstü etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Her alanda araştırma kurumu açılmış, üniversite sayısı hızla artırılmıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu ve daha sonraları Türkiye Bilimler Akademisi kurulmuştur. Ancak, özellikle 1980’li yıllardan sonra uygulanmakta olan dışa bağımlı yeni-liberal politikalar nedeniyle bilimin de bugün yaşamakta olduğu önemli sorunları vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir(Kaymakçı,2006);
·Üniversite ile kamu kurumları arasında Ar-Ge’de istenilen düzeyde eşgüdüm yoktur.
Ortak Ar-Ge üretimi konusunda kamu kurumlarının üniversitelerle ilişkisi oldukça sınırlıdır. Bu durum, Türkiye ekonomisinin hedeflendiği amaca ulaştırılmasında olduğu kadar, Ar-Ge etkinliklerinde kimi tekrarları da gündeme getirmektedir.
·Tarımsal Ar-Ge kaynağı ve personel sayısı yetersizdir.
Türkiye’de toplam Ar-Ge harcamalarının yıllara göre arttığı, buna karşılık harcamaların Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içindeki paylarının batı ülkelerine göre oldukça geri olduğu görülmektedir.
Türkiye’de Ar-Ge’de çalıştırılan personel sayısı da oldukça sınırlıdır. Diğer yandan araştırma enstitülerinden emekli olan personelin yerini alacak yeni eleman alımı uzun süredir kesintiye uğramış, bu durum yeni kuşaklara bilgi-beceri aktarımını olumsuz etkilemiştir.

·Üniversiteler ve kamu kurumlarına bağlı araştırma kurumlarında Ar-Ge planlaması yok ya da sınırlı düzeydedir.
Ar-Ge kaynaklarının sınırlı olması, eşgüdüm dışında araştırmaların önceliklerinin belirlenmesi açısından planlamayı zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de gerek üniversiteler, gerekse kamu kurumlarında planlama en azından sınırlıdır. Üniversitelerin bölümleri arasında da Ar-Ge planlaması konusunda gerçekleştirilen ülkesel ve bölgesel bir planlamanın olduğunu söylemek olası değildir. Aynı şekilde konuyla ilgili bilim kuruluşları arasında da herhangi bir ağ gelişmemiştir.
·Ar-Ge etkinliklerinin planlanmasında ilgi grupları ve meslek odalarının katkısı neredeyse yoktur.
Ar-Ge etkinliklerinin planlanmasında çok önemli bir eksiklik de ilgi grupları ve meslek odalarının katkısının neredeyse olmayışıdır. Ar-Ge etkinliklerinin planlanmasında olduğu kadar, sonuçların uygulamaya aktarılmasında da tepeden inmeci bir yaklaşımın egemen olduğu gözlemlenmektedir. Katılımcı Araştırma kavramı bile bilinmemektedir (Özkaya ve ark, 2003). Bu durum, üniversite ve Ar-Ge araştırma kurumlarına ilgi gruplarının yabancılaşmasını gündeme getirmektedir.
·Ar-Ge etkinlikleri sonucu Türkiye için oluşturulan yeni materyal, üretim teknikleri ve yenilikler sınırlı kalmıştır.
Ar-Ge’de dikkate alınması gereken konuların başında yerelliğin öne çıkarılması gelmektedir. Özellikle uygulamalı bilim dallarında kullanılan girdi ve teknikler üzerine etki eden birçok doğal, ekonomik ve sosyal etmen vardır. Daha önce de belirtildiği üzere planlı döneme geçişten 1980’li yıllara değin Ar-Ge etkinliklerinde yerelliğin göz önüne alındığı ve kimi nitelikli çalışmaların gerçekleştirildiği söylenebilir. Bununla birlikte daha sonraları yerli materyal, üretim teknikleri ve yeniliklerin batı uyarlamasına dönüştüğü gözlemlenmektedir.
·Ar-Ge etkinliklerinde bilimsel taşeronluk eğilimi ortaya çıkmıştır.
Üretim teknikleri ve yeniliklerin, uygulanan politikalar sonucunda genelde TŞ’lere bırakılması ve Ar-Ge için Türkiye’deki kaynak sıkıntısı gibi konular araştırmalarda bilimsel taşeronluk eğilimini de ortaya çıkarmıştır. Anılan yaklaşım, Avrupa Çerçeve Programları’na katılım isteğiyle de hız kazanmıştır.
Ortaya çıkan sorunların temel nedenleri ise şöyle özetlenebilir:
1. Türkiye’de araştırma alanında iyi niyetli Ar-Ge etkinliklerinin olmasına karşılık, çalışmaların merkezsiz ve denetimsiz olması nedeniyle eşgüdümde de önemli sorunların olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, Ar-Ge kaynağı yetersizliğinin öncelikli bir sorun olmadığı da söylenebilir.
2. Ar-Ge etkinliklerinin yönünün genellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerden daha çok dev işletmeler, bir başka deyişle tekelci şirketler doğrultusunda olduğu gözlemlenmektedir. Bu durum, ABD/AB güdümündeki Uluslararası Para Fonu (UPF) ve Dünya Bankası (DB) gibi örgütlerin iktidarlar üzerindeki etkilerinin bir sonucu olarak şekillenmektedir.
3. Türkiye’de adından bahsedilse ve bu doğrultuda çabalar olsa bile, gerçek anlamda ‘Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikası’ yoktur. Örneğin, Dokuzuncu Kalkınma Planı Stratejisi’nde (2007-2013), «Rekabet Gücünün Artırılması” başlığı altında «Ar-Ge ve Yenilikçiliğin Geliştirilmesi” alt başlığında «Bilgi teknolojileri sektöründe rekabet gücünün artırılması amacıyla, doğrudan yabancı yatırımlar için uygun ortam oluşturulacak ve bu yolla teknoloji transferi sağlanacaktır,” denilmektedir (DPT, 2006). Bu açık bir şekilde, Türkiye’nin işinin doğrudan yabancı yatırımlara ve bu yolla yapılacak teknoloji transferine bağlandığının bir göstergesidir. (Göker, 2006).
4. Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları’nın olmayışı, Türkiye Araştırma Alanı ile Avrupa Araştırma Alanı’nı bütünleştirecek bir yaklaşımı, daha doğrusu bilimsel bir yanılsamayı gündeme getirmiştir (TÜBİTAK, 2006). Türkiye Ar-Ge kaynağının kısıtlı olması da bu yaklaşımın kabulünü zorunlu kılmış, araştırmacılar Avrupa Birliği (AB) Çerçeve Programlarına yöneltilmiştir. Bu bağlamda AB 6. Çerçeve Programı’na Türkiye, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) aracılığıyla 250 milyon Euro aktarmış, ancak 10 milyon Euro’su geri dönmüştür. AB 7. Çerçeve Programı’na da Türkiye’nin katkı payı 423 milyon Euro olacaktır (Dilbirliği, 2008). Yedinci Çerçeve Programı ile geriye dönecek proje getirisinin de, 6. Çerçeve Programı gibi olacağı açıktır. Türkiye, Avrupa Araştırma Alanı’na kaynak aktarmaya devam edecektir (Kaymakçı, 2006).
Türkiye’de büyük sermaye çevreleri bile «Türkiye Çerçeve Programları’na çok para ödüyor ve karşılığında da çok düşük bir kazanım alıyor. Çerçeve Programları’na karşı çıkmadan başka bir formül bulunabilir, örneğin daha az para koyarak bu süreç idare edilebilir” demektedirler (İlbaş, 2006).


Kaynakça
Dilbirliği, E. 2008. AB Müzakere Sürecinde 7. Çerçeve Programının Ar-Ge Vizyonuna Katkısı. Türk Tarım. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Dergisi, Temmuz-Ağustos 2008, Sayı:182.
DPT, 2006. Dokuzuncu Kalkınma Planı Stratejisi (2007-2008) , Resmi Gazete, 13 Mayıs 2006
Göker, A. 2006. Geleceğin Tarımı. Ulusal Tarım Kurultayı Bildirisi, 15-17 Kasım 2006, Adana.
İlbaş, A. 2006. Avrupa Çerçeve Programlarına Başka Türlü Katılım (İç) Arçelik:Türkiye’nin Patent Öncüsü, Cumhuriyet Bilim-Teknik, Sayı:1000.
Kaymakçı, M. 2006. Küreselleş(tir)me Sürecinde Türkiye’de Bilim ve Teknoloji. Ulusal Bağımsızlık İçin Türkiye İktisat Kurultayı Bildiri Kitabı, Malatya.
Özkaya, T., Karaturhan, B., Boyacı, M. 2003. Katılımcı Kırsal Değerlendirme Yaklaşımı. Menemen Projesi Uygulaması, TZOB, Ankara.
TÜBİTAK, 2006. Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi Ankara.

Bunları da sevebilirsiniz