25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddet Günü

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele günü her yıl olduğu gibi bu yıl da değişmeyen yasalar, uygulanmayan yaptırımlar üzerine düşünmeye sevk ediyor bizi. Şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir çıktısı olduğu gerçeği, eşitlik için mücadele etmeye ve eşitlik üzerine düşünmeye bizi itiyor.

Mart ayından beri tüm dünyayı etkileyen salgın koşulları herkesin hayatında etki yarattı. Sağlık kayıpları, vefatlar, ekonomik kayıplar, bu kayıplara tanıklık etmek, hiç de alışkın olmadığımız tedbirlerin içinde kendimizi bulmak bir hayli zorlayıcı oldu. Daha önce de evde kalmanın herkes için düşünüldüğü kadar güvenli olmadığını hatta kadınlar için risk barındırdığından daha önce bahsetmiştik.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) yayınladığı Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden COVİD-19 raporu bu konuda oldukça detayı bilgiler veriyor. “Salgın dönemleri gibi kriz zamanlarında, kadınların ve kız çocuklarının, hanede artan gerilimler nedeniyle, partner şiddetine ve aile içi diğer şiddet türlerine maruz kalma riskleri artabilmektedir. Böyle dönemlerde toplumsal yapılar da dâhil olmak üzere, kadınları ve kız çocuklarını koruyan sistemler zayıflayabileceği veya bozulabileceği için, COVID-19’unrisk dinamiklerini değiştirmesi nedeniyle, kadınları ve kız çocuklarını eş ve partner şiddeti riskinden korumaya yönelik özel önlemler alınmalıdır.

Salgın hastalıklar; hâlihazırdaki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ve savunmasızlıkları pekiştirerek istismar risklerini de arttırmaktadır. Salgın gibi kriz zamanlarında, kadınlar ve kız çocukları; örneğin, hane içinde gerilimin artması nedeniyle eş/partner şiddeti ve aile içi diğer şiddet türlerine daha fazla maruz kalabilmektedir. Bu tür durumlarda cinsel sömürü ve istismar da dâhil olmak üzere, toplumsal cinsiyete dayalı diğer şiddet türleriyle karşılaşma riskleri de artmaktadır.” (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) yayınladığı Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden COVİD-19 raporu).

Salgın dönemlerinde risk herkes için artarken kadınların ve kız çocuklarının kırılganlıklarının daha da arttığı ve özel tedbirler alınması gerektiği acı bir gerçek. Tüm koşullarda yaşamanın ve var olmanın diğerlerine göre daha da zorlaştığı, var olmak için daha fazla mücadele edilmesi gereken durum eşitsizliğin tam da en somut çıktısıdır. Tüm zorluklara, güçlüklere, hak arayışlarına rağmen bir kez daha söylemek isterim ki “Kadınlar vardır, kadınlar her yerde, alışın, gitmiyoruz bir yere!”

Bunları da sevebilirsiniz