Oda

Virginia Woolf edebiyat tarihine damgasını vuran ve toplumsal cinsiyet rolleri üzerine yazdığı baş yapıtlarından biri olan “Kendine Ait Bir Oda (1929)” da kadınların fiziksel, duygusal ve zihinsel kendilik arayışlarına ve eksiklerine vurgu yapar.

Woolf, kitapta kadın yazarların eserlerini arayışını ve eserlerde ön plana çıkanları anlatırken, 19. Yüzyıla ait eserleri ve yazarların hangi koşullarda yazdıklarını aktarırken sıra Jane Austen’a geldiğinde, Austen’in yeğeninin anılarından bahseder. Yeğeni Austen ile ilgili “çok şaşırtıcı, çünkü kendine ait bir çalışma odası yoktu, çalışmalarının büyük kısmını herkesin kullandığı oturma odasında yapmış olmalı, oysa orada işini bölecek her türlü şey oluyordu. Ne yaptığını ailesi dışındaki kişilerin, hizmetkârların ya da konukların fark etmemesine özen gösteriyordu’ cümlesi ile anılarını aktarır. Büyük ve çok odalı bir evde üretmeye çalışırken kendine ait bir odaya sahip olamamak….

Düşünüyorum da Woolf bu zamanlarda yaşasaydı, tam da bizler hayatlarımızı sürdürmek için tüm yaşamımızı eve sığdırmaya çalışırken nasıl cümleler kurardı? Çok farklı olacağını sanmıyorum. Belki de bize ait odalar kalbimizin 4 odacığından ibaret. Zihin odalarımız sonsuzluklara açılırken, kendimize kendimiz için ayırdığımız mekan ve zamanın yoksunluğudur evde kaldığımız şu zamanların gerginliği.

Ev çalışması yapanlar bir yandan bilgisayarın ya da telefonun başından çalışırken ev içi işleri de eş zamanlı yürütmeye çalışıyorlar. Cinsiyetsiz kurduğum bu cümleden en çok kimin nasıl etkilendiği ise sanırım aşikar. Ev çalışmasında sessizlik ya da ev içi işler planlanırken, tek bilgisayarımız varsa ve öncelik planlamak zorundaysak, çocuğumuz varsa ve biri çalışırken diğeri çocuk bakımını üstlenecekse öncelik kimin? Sadece soruyorum…. Yanıtı bulamadıysanız bir ufak ip ucu; son günlerde sıklıkla yayınlanan bir özel banka reklamı var. Reklamda banka çalışanlarının evden müşterileri ile yaptıkları konuşmaları duyuyoruz. Reklamda yedi ayrı karakter kullanılmış, bir tanesi erkek. Evde olduğunu anladığımız kadınlardan birinin kucağında çocuğu var. Bir başka kadının ise reklam başladığında arkasından çok hızlıca bir çocuk geçiyor, bir gözümüz görüyor bir gözümüz görmüyor misali. Reklamdaki erkek mutfak, salon ya da yatak odası gibi ayırt ediciliğe sahip olmayan nötr bir odada, kadınların görüntüsünden ise mutfakta ve salonda olduklarını görüyoruz.

Fiziksel olarak bir yere sahip olmak, çalışıp çalışmamaktan, eğitim düzeyinden ve entelektüel seviyeden bağımsız olarak düşünmek için, zihni toplamak için, duyguları fark etmek için, kendinle kalmak ve ihtiyacını anlamak için, okumak için, çalışmak için, el işini yapabilmek için, üretmek için, sadece kendinle kalmak ve kendini fark etmek için birincil koşuldur. Kaç metrekarelik bir hanede oturduğunuzdan bağımsız zihinsel ve duygusal alan ihtiyacının somutlanmış halidir, bir oda.

Başladığım şekli ile kapatacağım yazıyı ve “Sizden para kazanmanızı ve kendinize ait bir odanızın olmasını isterken aynı zamanda hakikatle birlikte yaşamanızı istiyorum, söyleseniz de söylemeseniz de, görünüşe göre bu hayat insana zindelik verir. Burada keserdim ama gelenekler, her konuşmanın kapanış sözleriyle bitirilmesini gerektiriyor. Kadınlara hitaben söylenecek bu sözler, kabul edersiniz ki, özellikle yüceltici ve yükseltici olmalı. Sizlerden sorumluluklarınızı hatırlamanızı, yükselmenizi, daha akıllı olmanızı rica ediyorum; ne kadar çok şeyin size bağlı olduğunu, gelecek üzerinde ne kadar etkiniz olabileceğini hatırlatmalıyım.” (V, Woolf, 1925)

Bunları da sevebilirsiniz