Yeni Bir Zaman

Yeni şeyler güzeldir her daim. Yeni bir kitap, yeni bir müzik, yeni bir film, yeni bir kıyafet…Ama her şeyden önemli olan yeni bir zaman. Yeni başlayan bir gün, hafta, ay ve nihayetinde yeni bir yıl. Özellikle zaman yeni olduğunda her şeye sil baştan başlayacağı hissi doğar insanın içinde. Sanki yeni başlayan yılla birlikte tüm kötü giden şeyler arkada kalacak ve sadece iyilik ve güzellik seni bulacakmış gibi gelir. En azından öyle umut edilir.

Hayat, her mevsime bir pencerenin düştüğü ev aslında. Hayata bakışın hangi pencereden baktığınla ilgili biraz da aslına bakarsan. Hayatımız boyunca bu pencerelerin her birinden bakarak ömrümüzü tamamlarız. Yaşadıklarımıza baktığımız bakış açısına göre, bir pencereye yöneliriz. Bu pencerelerdeki mevsimlerde insan ruhuna etkili olan önemli etkenlerdendir.

Coğrafya kaderdir” sözünün İbni Haldun’una ait olduğuna dair çeşitli tartışmalar olsa da Mukaddime adlı eserinde iklimin insanlar ve toplumlar üzerindeki etkisini okuduğumuzda, dünya halini özetleyen bu derin cümlenin ona ait olma olasılığı artıyor. Mukaddime kitabında havanın insan ahlakına olan etkisini belirtiyor ve şöyle diyor İbni Haldun: “Kıyı ülkelerinin havası sıcak olur. Güneş ışınlarının deniz yüzeyinden kıyı ülkelere yansıması dolayısıyla. Onun için bu ülke insanlarının da sıcaklığa bağlı olan gevşeme, sevinç ve yeğnilik gibi durumlardan aldıkları paylar vardır.” Sıcak iklim insanının amaçsız ve rahat olduğunu vurgulayan İbni Haldun, soğuk hava insanın da bir o kadar kaygılı olduğunu söyler. Coğrafi koşullarda haliyle insanın hayata bakışını ve yaşam stilini belirliyor. Ve coğrafi koşullarla kaderin şekilleniyor İbni Haldun’a göre.

Fakat günümüz dünyasında “Coğrafya kaderdir” sözünü anlamlı kılan coğrafi koşullardan ziyade bu koşullara yapılan fiziki müdahaleler sonucu insanların kaderinin şekillendirilmesi. Kendi coğrafyasında kendi doğası ile baş başa bırakılmayan toplumlar, kendi kaderlerine de kendileri karar veremiyorlar.

İşte hayatın kimi dönemleri, bahar mevsiminin mis gibi kokusu ve yumuşaklığında olduğu gibi, kara kışın zorluğu ve sertliği gibi de olabiliyor. İnsan ömrünün dönemleri de bu nedenle mevsimlere benzetilmiştir. İnsanın daha enerjik ve yaşam dolu, umursamaz olduğu dönem bahara, artık ömrünün sonlarını yaşayıp enerjisini tükettiği dönem ise kış mevsimi ile benzerlik göstermiştir.

Fakat bunlar, birazda ezberletilmiş ve sorgulanmadan kalıplaştırılmış değer yargıları. Hayatın boyunca, her daim hayat günlük güneşlik olmayacağı gibi yaşadığın kara kışta elbet bir gün son bulacak. Zaten öyle olsaydı baharın bir kıymeti kalmazdı. İnsanoğlu bir şeylerin kıymetini ya kaybedince ya da bir süreliğine yitirince anlıyor. Bu nedenle hayatın her döneminde aslında dört mevsim misali zamanlar vardır. Baktığın pencereye göre hayatın olumlu veya olumsuz anlamda ilerleme kaydediyor.

Bir seneyi daha uğurlarken, yeni gıcır gıcır bir seneye daha merhaba diyoruz. Dört mevsimin tekrarlanacağı, bizi bazen baharın tatlı esintilerine kaptıracak bazen de kara kışın zorlu koşullarında ayakta kalmamızı sağlayacak yeni bir yıl.

Zaman güzel ve tükenmez göründüğü kadar acımasız ve nankörde. İnsanoğlunun en büyük handikaplarından biridir; zamanı hiç bitmeyecekmiş gibi kullanmak. Ama durup geriye baktığında aslında işleyen bir kum saatinin olduğunu ve saatteki kumların hızla aşağıya doğru döküldüğünü görürsün. İşte o zaman en zorlu durumun bile aşılmaz olmadığını ve hızla sona yaklaştığımız ömür denilen yolda bir şeylerin ne kadar da değersiz olduğunu fark ediyoruz. Ama zaman kadar nankör olan bir şey varsa o da insanoğlunun hafızası. Hemen her şeyi unutup hayatın debdebesinde kaybolup gidebiliyor. Zamanın anlamı ve anlamsızlığına dair ikilemlerin yaşanacağı yeni bir yılda, kaderimizin bizden bağımsız belirlendiği coğrafyamızda umudumuzu yitirmediğimiz yeni bir yıl olması dileğiyle…


İbni Haldun, Mukaddime (Turan Dursun, İstanbul Kaynak Yayınları 2017)

Bunları da sevebilirsiniz