ATATÜRK ve Sanat

ATATÜRK:
“ Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız.”

Kültür ve Sanat Politikaları…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhuriyet dönemini kültür ve sanat politikalarını eleştirir. Bu alanda kötü bir taklitçilik yapıldığını savunur.

 

AKP politikaları da bu doğrultudadır.

 

Haksız bir değerlendirmedir kuşkusuz. Cumhuriyet kuruluş sürecinde kültür ve sanat yaşamında atılımları ortadadır.

 

Ülkedeki özellikle mimari anlayışın bozukluğundan yakınırken haklıdır ancak bunun sorumlusu cumhuriyet dönemin kültür ve sanat politikaları değil, ülkeyi yarım asırdır yöneten kapitalist, emperyalist, rantçı, sağ iktidarlardır…

 

Sağcı İktidarlar

 

Sağcı iktidarlar yıllardır cumhuriyetin kültür ve sanat bakışına karşı çıkıyor.
Çağdaş sanat alanında AKP iktidarının yaklaşımları ortayken, bale, senfoni, devlet tiyatroları gibi birçok sanat kurumu kapatılmaya çalışırken yıllardan beri sürdürdükleri cumhuriyetin kültür ve sanat politikalarına yönelik temelsiz suçlamaların amacı nedir?
Okullarımızda müzik ve resim derslerinin sayısını azaltan bir zihniyetin, kültür sanat alanında yaklaşımı bellidir.

 

Cumhuriyetin aydınlanma devriminde kültür ve sanat alanında hem ulusal hem de

evrensel anlamda büyük atılımlar yapılmıştır oysa. Atatürk’ün sanata bakışı ve eylemleri açıktır.

 

Büyük Önder Atatürk, Türkiye’nin yeniden yapılanma döneminde, milli kültürü yansıtan

bir sanat anlayışının oluşması adına önemli adımlar atmıştır.

 

Bakın ne diyor: “Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkılaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.”

 

Atatürk sanat alanındaki atılımlarda öncelikli olarak mimariyi ele almıştır. Türkiye’nin modern bir mimarisinin olması için Almanya’dan şehir planlamacıları ve mimarlar getirtmiştir. Bu uzmanların yönlendirmeleri sonucu mimari alanda yeni bir yol çizilmesini sağlamıştır. Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı binaları

bu dönemin ilk ürünleridir.

 

Türkiye’de heykel ve anıt dikilmesine başlanması da, onun getirdiği yeniliklerden biridir. Bu çalışmaları sonucu, Türkiye’de resim ve heykel sanatları önemli ölçüde gelişme kaydetmiştir.
1937 yılında Resim ve Heykel Müzesi’ni açarak, Cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemin sanatsal ürünlerini aynı çatı altında bir araya getirmiştir.
Türk müziği, Mustafa Kemal Atatürk’ün önem verdiği bir diğer konu olmuştur. İlk Türk
operasının hazırlanması için ünlü müzisyen Adnan Saygun’u görevlendiren O, Cemal

Reşit Rey’e de ilk konservatuvarı kurduran O. 1924 yılı Eylül’ünde Ankara’da Musiki Muallim Mektebi (Müzik Öğretmen Okulu) açan, 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nı kuran, Sanayi­i Nefise’yi imar ettirerek Güzel Sanatlar haline getiren cumhuriyet politikaları.

 

Müzikten, resime, birçok sanat dalında öğrencileri yurtdışına yollayarak çağdaş dünyanın Türkiye’ye özgü sentezlerinin çıkmasını sağlayan, O.

Tiyatro sanatının, resim ve heykelin yurda yayılmasında cumhuriyetin Halkevlerinin büyük çabaları yadsınabilir mi?

 

El Öpme Meselesi

Bakar mısınız şu örneğe. Daha devlet tiyatrosu kurulmamışken, İstanbul’daki şehir tiyatrosu sanatçıları Ankara’ya gelerek o zamanki Türk ocağında temsiller verir. Atatürk de bu temsillerin birinde bulunur ve sanatçıları Çankaya’ya davet ederek ağırlar. Hepsine ayrı ayrı iltifat eder. Ayrılma vakti gelince, Reşit Galip sanatçılara, Atatürk’ün elini öperek veda etmelerini söylediğinde, Ata’nın cevabı şu olur:

 

Hayır, sanatkar el öpmez, sanatkarın eli öpülür…”

 

“Sanatkar, toplumda uzun uğraş ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.” sözüne ne demeli. Sanatı ve sanatçıyı bundan çok yücelten bir yaklaşım olabilir mi?

 

“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diyen bir lider, taklitçi sayılabilir mi?

 

Bakın 1933’teki bir konuşmasında ne diyor:

Yüksek bir insan topluluğu olan Türk ulusunun tarihsel bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onu yükselmektir. Bunun içindir ki, ulusumuzun yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan zekasını bilime bağlılığını, güzel sanatlar sevgisini ve ulusal birlik duygusunu sürekli olarak ve her türlü incelemelerle besleyerek geliştirmek ulusal ülkümüzdür.”

 

Evet her şey olunabilir ama sanatçı olmak, zor…

 

Bunları da sevebilirsiniz