Güzel ve Yalnız Ülke Yalnız Olmak Zorunda mı?

2008 yılının Mayıs ayı… Cannes Film Ödülleri… Nuri Bilge Ceylan ödülünü alırken “Güzel ve Yalnız Ülkeme” sözlerini sarf etti. Ceylan’a ödül kazandıran filminin adı “Üç Maymun”du. Rastlantısal denebilecek kazaların, arızaların, küçük günahların ya da ufak kabahatlerin bunlara tanık olan gözlerin, kulakların tanıklığında ve dillerin sessizliğinde nasıl çığ olup büyüdüğü anlatılıyordu filmde. Üç maymunu oynayan yığınların, üç maymunu oynayan bir kültürün, ülkenin yahut milletin sonunda kendisini nasıl bir cehennemde bulduğunu görünce insan düşünmeden edemiyor: Değer miydi? Üç maymunu oynamaya değer miydi? Suçlardan, kabahatlerden, kazalardan örülmüş duvara bir tuğla daha eklemeye ya da bu hayâsız inşaata alkış tutmaya ya da bütünüyle sessiz kalmaya değer miydi? Kol kırılıp yen içinde kalmalı mı gerçekten? Kırılan kolu yen içinde tutuyorum sanırken arızamızı iyice teşhir edercesine deli gömleği giymiş olmayalım sakın!


Korumak da öyledir ya… Bebeğimizi kundaklarız, onu dünyadan, soğuktan hatta kendisinden koruyalım derken “hoş geldin bebek” der demez onu hapsederiz “sevgimizle”, “geleneğimizle”. Kırılan kolu yen içinde tutalım derken, bütün bir beden deli gömleği giyiveririz bazen. Öyle gömülürüz ki gömleğin içine dışarıdan bakan öldük de kefen giyiyoruz sanır. Öyle çekeriz ki örtüyü üstümüze bizden başka herkes görüverir gerçeği, içine düştüğümüz hapishaneyi.


Güzel ve yalnız bir ülkeyiz. Yapayalnız bir gezegende, çetin bir coğrafyada, binlerce yıllık kırıklarla güzel ve yalnız bir ülkeyiz. Kırılgan ve korkak ve bu yüzden de saldırgan bir halkız bu ülkenin içine sıkışmış.


Güzelliğimize diyecek yok ama yalnız olmamız şart mı? En haklı olduğumuz davalarda bile bizi yapayalnız bırakacak küçük hesaplar peşinde koşup kolumuzu kırmaya sonra da kırık kolu yen içine hapsetmeye gerek var mı? Dışarıdan bakıldığında yenin içindeki görünmüyor mu sahiden? Yoksa kendimize yenin içindekinin dışarıdan göründüğünü mü yasaklamaya çalışıyoruz?


Wikipedia yasak! Twitter’ı yasaklasak da saklasak ne de süper olur diye düşünüp duruyoruz. Evrim kuramı yasak, ya da hiç değilse sakıncalı. Eleştirmek yasak. Ama karanlık koridorlarda eleştiren insan aramak zorunda kalıyoruz sonra.


Yalnızlığımızı fırsat bilen çakallarla çevrili bir yerde yaşıyoruz. Daha yakın zamanda Temsilciler Meclisi yine gerçeğe çalım atmaya kalktı. Bu hayâsız akına bir dur demeyecek miyiz? Yapayalnız kalmadan haklı olduklarımızı daha yüksek sesle haykırmak için bir araya gelmek gerekmiyor mu?

Ülkede umut var. Her şeye rağmen “güzel ve yalnız ülke” için üretenler, kafa yoranlar, gerektiğinde şeytanın avukatlığını yapmaya hazır aydınlar, gençler var. Yeter ki yapayalnız kalmamaya karar verelim. Dışta yapayalnız kalanlar içteki kalabalıkları susturuyorlar. Hiçbir ses istemiyorlar. Üç maymunu oynayalım, bu kabahatler belki unutulur gider diyorlar. Oysa hiçbiri unutulmayacak! En azından yarını kurtaralım. Güzel ve yalnız ülkeyi sevenler hiç de az değil. Mesele yalnız kalmayı göze alabilecek kadar mert olup ülkeyi güzelleştirecek adımları atmakta!


Güzel ve Yalnız Ülkemde yalnız kalmayacağımız bir geleceğe!



Bunları da sevebilirsiniz