Analiz 111

Türkiye ve dünyadaki ekopolitik gelişmeleri ele aldığımızda nasıl vahim bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz.

Ülkemizde işsizlik %15.7 ile son on yılın rekor seviyesinde. Enflasyon ise %20’nin eşiğindeki haliyle son on beş yılın en yüksek düzeyinde. Bütçede yıllık açık hedef 81 milyar lira iken, dört ayda 52 milyar lirasını harcadık. Bırakalım ilk dört aydaki açığı toparlamayı, açık artmaya devam edecek. Sonra da bütçeyi toparlamaya zaman kalmayacak. Mecburen içeriden borçlanmaya yüklenilecek. Bu da yeni vergiler ve zamlar olarak karşımıza çıkacak.

Merkez Bankasının 9 Mayıs’ta 10.5 milyar dolar olan dövizinden swap yoluyla elde edilen dövizi düştüğünüzde rezerv eksiye iniyor. Yani Merkez Bankası kur daha da artmasın diye piyasaya bir şekilde müdahale ederken kendisinde emaneten tutulan zorunlu karşılık dövizlerini ve swap yoluyla elde ettiği dövizleri kullanıyor.

Swap yoluyla elde edilen döviz toplamı 13 milyar 55 milyon dolardır. Bu tutarın, 9 milyar 589 milyon doları bir aya kadar vadeli, geriye kalan 3 milyar 460 milyon dolarlık tutar ise 4 ay ile 1 yıl arası vadelidir. Yani Merkez Bankası en fazla bir ay içerisinde 9.6 milyar dolar ödeyecek.

Son üç aydır 17 milyon 800 bin kişi elektrik faturasını ödeyemedi. Açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıktı. On beş yılda özel sektörün borcu 10 kat, hane halkı borcu 83 kat arttı. 26.5 milyon vatandaşın kredi ve kredi kartı borcu var. Kişi başı ortalama borç 16 bin lirayı geçmekte.

Ekonomik bağlamda oldukça sıkıntılı bir süreçteyken dünya jeopolitiğine baktığımızda ise;

A.B.D. sözde olası bir İran saldırısına karşı CENTCOM sorumluluk bölgesindeki Katar’a 4 adet B52 bombardıman uçağı sevketti. Akdeniz’de ilerleyen Lincoln uçak gemisi ve muharebe grubu ise Basra Körfezi’ne gidiyor.

Doğu Akdeniz’de Rumlar bölgede donanmamız korumasında faaliyet gösteren Fatih sondaj gemisi personeline uluslararası tutuklama emri çıkartmak için harekete geçti. A.B.D. ve AB de Rumlara destek vermekte.

Noble Dina ve Nemesis tatbikatları ve 2002 yılında, 24 Temmuz Lozan Antlaşmasının yıldönümünde, Nevada çölünde yapılan “Bin yılın meydan okuması” adlı tatbikatını çok iyi anlamamız gerekiyor.

Bu yıl içerisinde yaşanan Yeni Zelanda ve Sri Lanka’daki terör saldırılarını da çok iyi okumamız gerekmekte. Yeni Zelanda, 2017’de Çin ile Kuşak ve Yol İnsiyatifi İşbirliği Anlaşması imzalayan ilk batılı gelişmiş ülke olmuştu. Aynı zamanda Yeni Zelanda, Çin ile ikili serbest ticaret anlaşması imzalayan ve uygulamaya koyan, Çin’in önerisiyle kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası’na kurucu üye olarak katılan ilk batılı gelişmiş ülkedir.

Sri Lanka ise; Çin’in Deniz İpekyolu Proje’sinde çok önemli bir yere sahiptir. Çin, 2000’li yıllardan beri geliştirdiği strateji ile A.B.D.’nin kontrolündeki deniz geçiş boğazlarına alternatif liman ve rotalar oluşturmakta. Çin, Sri Lanka’nın Hambantota Uluslararası Limanına ortak olup işletmesini üstlendi. Terör olayları da bu gelişmeden sonra yaşandı. Bunun jeopolitik tercümesi, A.B.D. küresel hegemonyasının sonu demek oluyor. Dünyada artan tüm terör saldırıları ve savaş tehditleri, donanma ve silah gücüyle, dünyayı karşılıksız doları ile yöneten ve soyanlardan kaynaklanıyor. Yeni Zelanda ve Sri Lanka saldırıları da bu küresel krizin görünen yüzüdür.

Notre Dame yangını da, A.B.D.’nin Çin ve Fransa arasındaki Afrika savaşıdır. A.B.D., Çin’in oluşturduğu Afrika kuşağına karşı Sudan’ı karıştırarak karşılık vermeye çalıştı. Notre Dame Katedrali yangını sahte bayraktır. Bu olayın sonucunda iki önemli oluşum öne çıkacaktır; Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Birliği Ordusu, yani PESCO.

Eğer derin Avrupa, A.B.D.’ye Avrupa içinde operasyon çekiyorsa, gidişat sanıldığından da kritik demektir.

Çin, Suriye’yi de Kuşak ve Yol Projesi’ne aldı. Kuşak Yol bağlantılı ülke ve bölgelerin arasındaki ticaret hacmi, AB üyeleri arasındaki hacmin %65’ine eşdeğer olup, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) arasındaki ticaret hacminden büyüktür.

Venezuela ve İran’da yapılan sosyo-ekonomik saldırılar birbirine çok benziyor. Benzerinin önümüzdeki günlerde ülkemizde de yaşanacağını gösteren emareler mevcut. Rusya’dan alıncak S-400 füze savunma sistemi Türkiye için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle alınması mutlak gerekliliktir.

Asya-Atlantik savaşında Türkiye’nin yeri Asya-Avrasya olacaktır. Dünyanın içinde bulunduğu dönem artık Asya-Avrasya dönemidir ve Türkiye Asya-Avrasya’da yerini almıştır. OECD raporu da bunu doğruluyor. Raporda deniliyor ki, OECD üyesi olmayan ülkeler, OECD üyesi olan ülkelerden daha fazla büyüyecek.

Türkiye’nin Asya-Avrasya eksen değişikliğini günümüzdeki mevcut iktidarlar ve politikacılar değiştiremeyecektir.

Aydınlık bir ay dileğiyle,

Bunları da sevebilirsiniz