Yeni Ortaöğretim Eğitim Programı ve Bilgi Kuramı

Temel amacı genç bireyleri gerekli bilimsel, kültürel ve sosyal yetkinlikle donatmak ve yetiştirmek olan eğitim programı ülkemizde yöntem ve içerik açısından uzun yıllar süregelen tartışmaların konusu olmuştur.

Özellikle yeni ortaöğretim eğitim programının açıklanmasıyla eğitim sisteminde önemli değişiklikler gerçekleşmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan Yeni Lise Sistemi ilk olarak 2020-2021 eğitim-öğretim yılında 9. sınıflarla başlayacak, kademeli bir geçiş süreci olacağı ifade edilmekte.

Yeni eğitim sisteminin en önemli yanı kapsamlı bir yapısal değişikliğe gidilmiş olması. Bu yapısal değişiklikler ve gerekçeleri beş temel sorun üzerinden ifade edilmekte.

İlk sorun öğrencilerin bu kadar fazla sayıda ders almalarının gerçekten eğitsel olarak bir katkısının olup olmaması üzerine. Bu nedenle ders sayıları 9. Sınıf programında 15-16 dersten 8 derse; 10. Sınıf programında 15-16 dersten 10 derse; 11. Sınıf programında 12-15 dersten 10 derse ve 12. Sınıf programında 12-15 dersten 7 derse düşürülmüş. Ders sayılarındaki bu azalmadan da görüleceği üzere soruna önerilen çözüm, fazla ders yükünün arzu edilen bir katkısının olmadığından hareketle geliştirilmiş. Programda “Derinleşme” konusu altında ifade edilen bu yapısal değişiklikte ders sayılarında azalma, deneyime yönelik eğitim, atölye ve laboratuvar çalışmaları, derslerde disiplinler üstü yaklaşım, alan derslerinde proje ve uygulama çalışmaları olarak sıralanmakta.

İkinci sorun eğitim programında alınan derslerin günlük yaşama aktarılması. Burada toplumsal yaşamdaki bazı sorunlar düşünülerek derslerde öğrenilenlerin gündelik hayatta uygulamalarının olup olmadığı ele alınmakta. Gündelik hayatta karşılaşılan sorunların üstesinden gelme becerisi kazandırılması ve bu beceriler Hayal (yani sanatsal aktiviteler), Etkinlik (fiziksel aktiveler) ve Yaşam (toplumsal fayda çalışmaları) başlıkları üzerinden aktarılmasıyla bu ikinci soruna çözüm aranmakta. Ancak bu başlıklar, kavramlarının altı şu an için kapsamlı bir açıklamayla doldurulmamış ve görünen o ki “gündeliğin” anlamında son 20 yılın müfredatından çok da farklı bir gelişme söz konusu değil, çünkü daha önceki müfredatlarda bu başlıklar Resim-Müzik, Beden Eğitimi ve Spor ve diğer etkinlik dersleri içerisinde mevcuttu.

Üçüncü sorun rehberlik ve kariyer planlama sorununu konu ediyor. “Zihinde benlik, meslek, gelecek algısı” kazandırmayı amaçlayan bu soruna çözüm olarak içerik olarak zenginleştirilmiş bir rehberlik hizmeti sunulması öneriliyor.

Dördüncü olarak yükseköğretime geçişteki bazı yapısal sorunların üzerine gidileceği ve üniversite sınav sisteminde de temel değişiklilere gidileceğinin işareti verilmiş oluyor. Ayrıca bakanlık tarafından açıklandığı üzere yeni sistemin ilk yükseköğretim sınavı 2024 yılında yapılacak.

Beşinci ve en önemli sorun belki de eğitim sisteminin en baştan beri çözmeyi amaçladığı bilginin salt kuramsal düzlemde kalmayıp “uygulamaya” dönüşmesinin planlanması. “Bilginin Değere Dönüşümü” başlığı altında açıklanan bu programın başlıkları “Sistem Kavramı”, “Bilgi Kuramı”, “Tasarım Odaklı Düşünme”, “Toplumsal Fayda” olarak sıralanıyor.

Yazının bu kısmında odaklanacağımız nokta ise yeni sisteme eklenen bilgi kuramları dersi. Müfredata yeni bir ders olarak eklenerek zorunlu hale getirilen bilgi kuramı dersi en azından lise felsefe müfredatında yer alan ve felsefede sıklıkla epistemoloji olarak anılan konuyla büyük benzerlik gösterse de kısmen eğitsel olarak birtakım farklılıklar gösteriyor. Burada önemli bir belirsizliği belirtmek gerekiyor. En azıdan bu yazının yazıldığı zaman için Bilgi Kuramı olarak adlandırılan dersin içeriği hakkında Milli Eğitim Bakanlığı kapsamlı bir açıklama yapmasa da basın bültenlerinde dersin içeriğinin Shannon’a atfedilen Bilgi (Enformasyon) Kuramı dersi olduğu aktarılıyor ve şu şekilde ifade ediliyor:

“Bilgi Kuramı, öğrencilere bilginin doğası ve bildiğimizi iddia ettiklerimizi nasıl bildiğimiz konusunda dönüşümlü düşünme olanağı sunması dolayısıyla özel bir yere sahiptir. Bilmenin farklı yolları ve farklı bilgi türleri konusunda, düşünmeye dayalı ve amaca yönelik bir sorgulama olan Bilgi Kuramı, tamamen sorulardan oluşur. En önemlisi “Nasıl biliyoruz” olan bu sorulardan bazıları şunlardır: “Neler X’in kanıtları sayılabilir? Y’nin en iyi modelinin hangisi olduğuna nasıl karar veririz? Z kuramı, gerçek dünyada ne anlama gelir?” Bu ve benzeri soruları içeren tartışmalar yoluyla öğrenciler, kişisel ve ideolojik varsayımları hakkında daha fazla farkındalık kazanmanın yanı sıra, kültürel bakış açılarının çeşitliliği ve zenginliğinin değerini daha iyi anlarlar. Bilgi kuramı öğrencilere ve öğretmenlere, bilmenin çeşitli yolları ve bilgi alanları hakkında eleştirel bir biçimde dönüşümlü düşünme ve kendi kültürlerinde, başkalarının kültürlerinde ve daha geniş dünyada bilginin yerini ve doğasını dikkate alma fırsatı sunar. Ayrıca bilgi kuramı öğrencileri, kendilerini düşünen bireyler olarak görerek bilginin karmaşıklığını daha iyi kavramaya ve karşılıklı bağlılıkların giderek arttığı ama belirsizliklerle dolu bir dünyada sorumlu davranmanın gerekliliğinin farkında olmaya özendirir.”

Bilgi kuramı, bilgi (enformasyon) kavramını konu alan, kullanım alanlarını inceleyen ve enformasyonu nicelleştiren çalışma disiplinidir. Genel olarak, enformasyon kavramını üç kategoriye ayırır: enformasyonu oluşturan sembollerin biçimsel özelliklerini ele alan Sözdizimsel Bilgi; enformasyonun anlamsal içeriğini ele alan Anlamsal Bilgi; mesajların bağlamsal olarak kullanıcılarıyla etkileşimini ve kullanıcıları üzerine etkilerini İşlevsel Bilgi. Kuramının kurucusu Amerikalı matematikçi ve elektrik mühendisi Claude Elwood Shannon (1916 – 2001) bu kuramı bilgileri sıkıştırma, depolama ve iletme gibi nicel olarak sinyal işleme işlemlerinin kısıtlarını bulmak için geliştirmiştir. Shannon’un kuramına göre bilginin temel ölçütü bilgiyi nicelleştirmek, iletmek ve saklamak için gerekli olan parçaların ortalama birim sayısı olan entropidir. Entropi terimi, bir rastgele değişkenin değerini tahmin ederken belirsizliği nicelleştirir ve olanaklı diğer bilgi durumlarıyla karşılaştırmak için kullanılabilir. Sıklıkla örneklendirildiği üzere iki farklı olası çıktıları olan yazı-tura atışının entropisi altı yüzlü bir zarın olası çıktılarından daha azdır. Çıktıların belirli sayılar veya sayı grupları, kırmızı veya siyah renkler, tek ya veya çift sayılar olduğu rulet oyunu söz konusu olduğunda entropi yazı-tura ve zar oyunlarına göre daha fazla olacaktır. Dolayısıyla, nicelleştirilebilir ölçütlerde yazı-tura atışı zar atışına göre, zar atışı da rulet oyununa göre daha düşük entropiye sahiptir. Bilgi (enformasyon) kuramı, matematik, fizik, istatistik ve bilgisayar bilimlerinin ortak çalışma alanında yer almaktadır. Ayrıca günümüzde yapay zeka uygulamalarıyla ilişkili olarak Makine Öğrenimi, otomatik karar verme süreçlerinde, sınıflandırma problemlerinde bilgi kuramı ve buna bağlı entropi kavramı kullanılmakta.

Ne var ki yukarıda alıntılandığı haliyle yazıda geçen bilgi kuramı, Shannon’un bilgi kuramıyla tam örtüşmüyor. Bu nedenle bu derse iki temel eleştiriyi dile getireceğim. Birinci eleştiri dersin içeriğine dair belirsizlik. Bu belirsizliği oluşturan şey dersin içeriğinin henüz ayrıntılandırılmamış olmasından kaynaklanıyor. İlerleyen zamanda bu belirsizliğin giderileceği söylenebilirse de yine de dersin içeriğine dair açıklamadan çıkan sonuç, bu içeriğin ne Shannon’un bilgi kuramıyla ne de felsefedeki epistemoloji alanıyla ilgisinin olduğudur. İkinci eleştiri ise dersin aktarılmasıyla ilgili. Özellikle yukarıdaki eleştiri ile birlikte ele aldığımızda ciddi bir teorik alt yapının gerekmesi ve bu kısa sürede meslek içi eğitim ile bu yeterliliğin sağlanabilmesinin zor görünmesi. Eğitim fakültelerinin bu altyapıya hazır olup olmadığı konusunda kapsamlı akademik çalışmaların yapılıp, dersleri verecek öğretmenlere bu konuda yetkin biçimde gerekli eğitimin verilmesi bir zorunluluktan öte gibi görünüyor. Gerek yeni eğitim müfredatının başarı gerekse programda önemli ve merkezi bir yere sahip olması beklenen Bilgi Kuramı dersinin başarılı bir sonuç vermesi öncelikle eğitimcilerin kendi meslek yaşamındaki başarılarına bağlı olacaktır.

Yaygınlaşmış sorunlar üzerine eleştirilerin fazlasıyla ortaya konulduğunun farkındayım, ancak bu eleştirilerin özellikle yeni eğitim-öğretim sisteminin ilk elden görünen sorunlarına çözüm yolları aramamız için önemli bir yol gösterici olacağını düşünüyorum.

Bunları da sevebilirsiniz